İbn Haldun hayatı ve dönemi
Ketebe Yayınevi, temmuz ayında İbn Haldun hakkında önemli bir biyografi kitabı yayımladı. İbn Haldun Hayatı ve Dönemi başlığıyla, son dönemde yaptığı başarılı çeviriler ile dikkat çeken Yusuf Selman İnanç’ın kaleminden Türkçeye çevrilen eser, muhtemelen İbn Haldun hakkında yazılmış en ayrıntılı biyografi değil. Fakat eserin önemi, yazarı Allen James Fronmherz’in mevzuya yaklaşım tarzından ileri geliyor.
Ketebe Yayınevi, temmuz ayında İbn Haldun hakkında önemli bir biyografi kitabı yayımladı. İbn Haldun Hayatı ve Dönemi başlığıyla, son dönemde yaptığı başarılı çeviriler ile dikkat çeken Yusuf Selman İnanç’ın kaleminden Türkçeye çevrilen eser, muhtemelen İbn Haldun hakkında yazılmış en ayrıntılı biyografi değil. Fakat eserin önemi, yazarı Allen James Fronmherz’in mevzuya yaklaşım tarzından ileri geliyor.
Kitabın bir hayli başarılı bulduğum bu tarzı, kendisini evvela kurgusunda ele veriyor. Yedi bölümden müteşekkil kitabın ilk bölümünde, İbn Haldun’un yaşadığı dönem olan 14. yüzyılın Akdeniz havzası üzerine detaylı bir inceleme yapılmış.
İlk bölümü müteakip üç bölümde İbn Haldun’un hayatının gençlik dönemi, bürokrasideki görevleri ve Mısır’daki hayatı olarak tasnif edebileceğimiz üç dönemi anlatılmış. Bu bölümlerde, İbn Haldun’un aldığı eğitim ve hocaları ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve tartışma daha çok İbn Haldun’un tarihçi ve devlet adamı kişiliği merkezinde yürütülmüş.
Sonraki iki bölüm olan 5. ve 6. bölümlerde ise İbn Haldun’un tarih ve topluma dair görüşleri etraflıca anlatılmış. Son bölüm, İbn Haldun etrafında dönen birtakım modern tartışmalara ayrılmış.
Bahsettiğim yaklaşım tarzı da burada gösterir kendini aslında. Fromherz, kitabı bu yapıda kurarak, İbn Haldun’un metodolojisini kurarken, bireysel hayatında yaşadıklarından ve bürokratik görevlerinde edindiği tecrübelerden oldukça faydalandığını iddia eder. Mesela, Fromherz’e göre, İbn Haldun, medeniyetin gelişiminde itici güç olarak gördüğü “asabiye” kavramını tedvin ederken temelde Mağrip’te iken Hafsid yöneticileri ile kabileler arasında yaptığı arabuluculuk görevinde edindiği tecrübelerden istifade etmiştir.
Fromherz, biyografiyi hazırlarken iki temel kaynak kullanır. Bunlardan bir tanesi İbn Haldun’un anıları ve diğeri de Mukaddime’dir.
Fromherz, bunu yaparken İbn Haldun üzerine çalışmaları ile tanınan iki Batılı akademisyenin, Walter Joseph Fischel ve Franz Rosenthal’in, serdettiği bir iddiaya karşı çıkar. Onlar İbn Haldun’un anılarının, onun düşüncesi hakkında kayda değer bir bilgi vermediğini, burada yalnızca, hayatından ufak kesitlerin yazıldığını söylemişlerdi.
Fromherz, buna karşın, İbn Haldun’un anılarının Mukaddime ile beraber kullanıldığında, hem İbn Haldun bahsinde çokça yapılan iki hatanın önüne geçilebildiğini, ki bunlar anakronizm ve İbn Haldun’u tarihselliğinden çekip çıkartmaktır, hem de İbn Haldun’un düşüncesini anlamakta kişinin işini ciddi anlamda kolaylaştırdığını öne sürmektedir.
Kitabın son kısmında, Fromherz’in İbn Haldun hakkındaki modern literatüre dair söylediklerine baktığımızda ise İbn Haldun’un tarihselliğinden koparılması şeklinde ifade ettiğimiz soruna dair eleştirilerini derinleştirdiğini görürüz.
Fromherz, hem İbn Haldun’un düşünceleri ve hayatı arasındaki mezkûr bağı kurarak hem de bir kaynak olarak onun anılarının önemine vurgu yaparak, İbn Haldun’un tam olarak zamanının ve coğrafyasının yetiştirdiği bir âlim olduğunu söylemektedir.
Pek tabii bu, Batı literatüründe, İbn Haldun’un zamanından bağımsız, hele hele cahil Müslümanlar arasında yetişmesi mümkün olmayan bir dahi olduğunu dolaylı olarak iddia eden eserlerin ciddi bir eleştirisidir.
Bunun yanında, Fromherz’in yazdıkları İbn Haldun’un bir sufi olup olmadığı ile ilgili tartışmaları da gündeme taşımaktadır. Fromherz’e göre, onun müttaki bir derviş olduğunda şüphe yoktur. Hatta öyle ki, İbn Haldun’un sufiliği onun düşünme şeklini kökten etkilemiş ve onun toplumun oluşumunda etkili saiklerin altında yatan evrensel ilkelerin arayışına yönelmesine sebebiyet vermiştir.
İbn Haldun Hayatı ve Dönemi şüphesiz ki İbn Haldun düşüncesi için bir giriş eseri değildir. Fakat hem İbn Haldun’un hayatının anlatılması hem de hayatı ve düşünceleri arasında yazarın başarılı bir şekilde kurduğu bağ, kitabı her düzeyden okuyucu için uygun ve faydalı bir hâle getirmiştir.
Hem kim bir meseleyi anlamaya kesinlikle en basitinden başlanması gerektiğini iddia edebilir ki? Bazen bir şüphe on nasstan evladır.