Hâtırat Mecmualarının en kapsamlısı: Yaşar Şâdî Bey’in Hutût-i Meşâhir Mecmuası
Yaşar Şâdî Bey’in Hutût-i Meşâhir’i Osmanlı’nın son devri ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış Mehmet Fuad Köprülü, Abdülhak Hâmid Tarhan, Bursalı Mehmed Tâhir, Kenan Rifâî, Hattat Hulûsi Efendi ve daha birçok ismin el yazılarını ihtiva etmesiyle hem bir araya belki başka bir şekilde getirilmesi çok güç bir koleksiyon niteliği taşıyan önemli bir eser olarak Ketebe Yayınları etiketiyle günümüz okuruyla buluştu. Eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Süleyman Berk ile geçmişin düşünce dünyasına kapı aralayan çalışmanın detaylarını konuştuk.
Hocam Hutût-i Meşâhir ne demektir, bu tip mecmualar nasıl tertip edilir, isterseniz bununla başlayalım.
Hutût-i Meşâhir, meşhurların yazıları, meşhurların hâtıra yazıları demektir. Hutût-i meşâhir mecmuaları bir nevi hâtıra defterlerini andıran çalışmalardır.
Nasıl meydana getirildiğine gelince; tespit edilen isme, verilen deftere bir şeyler yazması istenir. Bu isim de bilgi, birikim, görgü hatta mahâretini burada gösterir. Bu bazen özlü bir söz, bazen mensûr ve manzum satırlar olabilir. Eğer defterin tevdî edildiği isim bir sanatkâr ise sanatının mahâretini de gösterebilir. Son dönemde küçük çaplı da olsa bu tip birkaç çalışma yayın hayatına kazandırılmıştır.
Basit bir misâl vereyim; şimdi de var mı bilmiyorum. Bizim zamanımızda lise son sınıfta bazı öğrenciler, kırtasiyelerde bu iş için özel olarak basılmış hatıra defterini alır arkadaşlarına vererek bir şeyler yazmalarını isterlerdi. İşte hâtıra mecmualarının nüvesini bunlar oluşturmuştur!..
Yaşar Şâdî’nin Hutût-i Meşâhir mecmuasını tanıtır mısınız? Mecmuada yazıları olan zevattan bazıları kimler?
Şimdiye kadar görebildiğimiz hutût-ı meşâhir mecmuaları içerisinde en kapsamlı olanı Yaşar Şâdî’nin hazırladığı bu mecmua gibi görünüyor. Yaşar Şâdî Efendi 1336/1920 ve 1338/1922 yılları arasında kültür, sanat, edebiyat, mûsikî ve ricâl-i devletten ulaşabildiği geniş bir kesimden defterine hatıra yazdırmıştır. Çok değişik kesimden ve geniş bir yelpazeden isimler bu defterde bir araya gelmiştir. Defter dikkatlice okunduğunda kültür, edebiyat ve sanat yazılarından başka devrin anlayış ve önceliklerini anlamamız da mümkündür. Defterde toplam olarak 283 zâtın yazısı bulunmaktadır. Defterdeki yazılar, malî yıl hesabıyla 1336/1920 ve 1338/1922 yıllarında yazılmıştır.
Defterdeki isimlere bakınca, hemen âşina gelebilecek isimler bulunmaktadır: Veliahd [Halife] Abdülmecîd Efendi, Damad Ferîd Paşa, Sadrazam Tevfik Paşa, Ali Emîri Efendi, Köprülüzâde Fuad Bey, Süleyman Nazif Bey, İbnülemîn Mahmud Kemâl [İnal], Cenab Şehâbeddin, Abdülhak Hâmid [Tarhan], Yahya Kemal [Beyatlı], Mehmed Âkif [Ersoy], Babanzâde [Ahmed] Naîm Bey, Ebu’s-Suudzâde Suud Bey, Hüseyin Câhid [Yalçın], Feylesof Rıza Tevfik, Uşşâkîzâde Hâlid Ziya [Uşaklıgil], Refik Halid [Karay], Ercümend Ekrem [Talu], Abdülaziz Mecdî [Tolun], Sabri [Kalkandelen], Yenişehirli Hâşim Bey, Hüseyin Rahmi [Gürpınar], Halil [Edhem Eldem], Avram Galanti, Hattat Hulûsi [Yazgan] Efendi, Reîsu’l-hattâtîn Hacı Kâmil [Akdik], Üsküdarlı Necmi [Necmeddin Okyay], Doktor Âkil Muhtar [Özden], Ahmed Rasim, Hattat Diyarbekirli Hâmid Azmî [Aytaç], Doktor Süheyl [Ünver], Fâtıma Aliye Hanım, İskilipli Âtıf Efendi, Hasan Âli [Yücel], Faruk Nafiz [Çamlıbel].
Hocam, Yaşar Şâdî beyin biyografisi ve niçin bu mecmuayı tertip ettiği ile devam edelim isterseniz.
Maalesef Yaşar Şâdi Bey pek bilinen bir isim değildir. Hutût-i Meşâhir başında yer alan hâl tercemesi ve birkaç ansiklopedide yer alan bilgilerle iktifâ etmekteyiz. Yaşar Şâdî Efendi’nin zamanında İbnülemin’e vermiş olduğu terceme-i hâl, İbnülemin tarafından Rik’a hattı ile bu Mecmuanın ilk sahifesine yazılmıştır.
“Arz-ı Maksad” başlığı altında yazdığı yazıda da, ilme verilen değer neticesi, âlim ve fâzıl insanlardan nazı geçenlere, birkaç satır yazmaları istirhamı neticesi bu defterin, mecmuanın meydana geldiğini belirtmiştir.
Defterle ilgili en çarpıcı değerlendirmeyi, hâtıratta yazısı olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu yapıyor: “Bana öyle geliyor ki bu defterin son sahifeleri biten bir devrin üzerine kapanıyor; bu devir, bir zamanlar bütün husûsî kabiliyetleriyle inkişâf etmiş bir fikir ve sanat saltanatına şâhiddi. Muhterem efendim, niçin bana bir seng-i mezâr üstüne yazı yazmak vazifesini tahmil etdiniz?”
Yaşar Şâdî Bey’in mecmuasının yayınlanana kadar geçirdiği bir serencam da var. Siz mecmuadan nasıl haberdar oldunuz? Türk İslam Eserleri müzesine gelişi, buraya gelmesinde aracı olan isimler vs.
Yaşar Şâdî Efendi’nin “Hutût-ı Meşâhir” isimli mecmuasına 2010 yılında “1400. Yılında Kur’ân-ı Kerîm” sergi hazırlıkları için bir yıl kadar çalışma imkânı bulduğum İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Koleksiyonu’nda rastladım. Müze envanter defterinde, “Hutût-ı Meşâhir” ismini görünce evvelâ bunun, zamanının meşhur hattatlarının eserlerinden derlenmiş bir mecmua olabileceğini düşündüm. Defteri görünce, yine de epeyce şaşırdığımı ve sevindiğimi hatırlıyorum. Defterde, zamanının hattatları dâhil, ressamlarından, mûsikişinaslarından, meşâyihten, ilim adamlarından ve devlet adamlarından geniş bir kesimin kendi el yazıları ile hatıra yazıları olduğunu gördüm. Eser, bir nevi “Mecmua-i Hâtırat” idi.
- Mecmua, Yaşar Şâdî’nin vefatından sonra, Türk İslâm Eserleri Müzesi Müdürlerinden İbnülemîn’in ilgilenmesi sonucu müze koleksiyonuna kazandırılmıştır. Mecmuanın ilk sahifesine, İbnülemin Mahmud Kemâl, kendi el yazıyla düştüğü notta şunları yazmıştır: “Udebâ-yı rüfekâsıyla bi’l-müzâkere bu mecmuanın da Evkâf-ı İslâmiyye Müzesi’ne ihdâsını tensib eyledik.” yazmıştır. Yine İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri (s. 2214) isimli eserde ise şöyle yazmaktadır: “Mecmû’a-i Hatırâtım dediği mecmû’ayı Halîl Nihâd’ın ihtâriyle kardeşi ihdâ ettiğinden –müessislerinden bulunduğum- “Türk ve İslâm Âsârı Müzesi” kütüphânesine kondu”.
Mecmuanın yayım safhasına gelmesi epey zaman aldı. Ama bu serencâmı anlatıp kitabın önüne geçmesini istemem. Bir gün bunun serencâmını da yazıya dökeceğim!..
Mecmuada yazısı bulunanlarla ilgili bir bilgi var mı?
Yaşar Şâdî Efendi, yazısı olan her sahifenin altına yazı sahibini tavsif eden bir cümle kurmuş ve bunu son derece güzel bir Rik’a hattı ile yazmıştır. Sahibine göre değişen bu cümlenin hüküm cümleciği de çeşitlilik göstermektedir. İlim adamları, sanatkârlar, edîbler vs. için uygun düşen sıfatlar mâhirâne bir şekilde kullanılmıştır.
Farklı şahıslar için yazılan cümlelerden örnekler: Veliahd Abdülmecîd Efendi için: “Veliyyülahd-i saltanat ve hilâfet ve tâcdâr-ı mülk-i fazîlet ve necâbet devletlû necâbetlû Abdülmecîd Efendi hazretlerinin hatt-ı dest-i hümâyunlarıdır.”; Köprülüzâde Mehmed Fuad Bey için: “Darülfünûn Müderrislerinden ve fuzalây-ı udebâdan Köprülüzâde Fuad Beyefendinin hatt-ı dest-i edîbâneleridir.”; Mekke-i Mükerreme Emîri Şerif Ali Haydar Paşa için: “Emîr-i Mekke-i Mükerreme devletlû siyadetlû Emîri Şerif Ali Haydar Paşa hazretlerinin hatt-ı dest-i fehîmâne ve hâşimâneleridir.”; Abdülhak Hâmid [Tarhan] için: “Üstâd-ı esâtîz-i zaman Ayân-ı kirâmdan Abdülhak Hâmid Beyefendi hazretlerinin hatt-ı dest-i sâmîleridir.”; Ken’an [Büyükaksoy] için: “Hırka-i şerîf’te kâin Ümmi Ken’ân Dergâh-ı şerîfi Postnişîni Daruşşafaka müdîr-i sâbıkı urafây-ı kirâmdan Ken’an [Büyükaksoy] Beyefendinin hatt-ı dest-i mürşidâneleridir.”; Hattat Hulûsi Efendi için: “Medâr-ı fahrimiz olan meşâhîr-i hattâtîn-i kirâmdan Sultan Selimli Hulûsi Efendi hazretlerinin hatt-ı dest-i âlîleridir.”; Hattat Kâmil [Akdik] için: “Medâr-ı iftihârımız esâtize-i hattâtîn-i kirâmdan Reîsu’l-hattâtîn Hacı Kâmil Efendi hazretlerinin hatt-ı dest-i âlîleridir.”; Hattat Hâmid [Aytaç] için: “Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiye Matbaası mustafî hattatlarından ve fikr-i teceddüde mâlik hattatlarımızın en muktedirlerinden Yazı Yurdu müessisi Diyarbekirli Hâmid Azmî Beyefendinin hatt-ı dest-i âlîleridir.”; Bursalı Mehmed Tâhir Bey için: “Enderûn-i Hümâyun Kütüphânesi Müdîr-i muhteremi fuzalâ-yı erbâb-ı kıymetten Bursa Mebûs-ı sâbıkı [Bursalı Mehmed] Tâhir Beyefendi hazretlerinin hatt-ı dest-i edîbâneleridir.”; Şeyh Küçük Hüseyin Efendi için: “Tarikat-i Aliyye-i Nakşibendiyye-i Hâlidiyye eâzim u ecille-i ricâlinden ve eizza-i kirâmından mürşid-i etemm ve ekmel eş-Şeyh Küçük Hüseyin Efendi hazretlerinin dest-i şerîf-i nûrânîleridir.”; Hanım ediblerimizden Fâtıma Aliye Hanım için: “Medâr-ı fahrimiz olan fâzılât-ı muhteremimizden edîbe-i nezîhe Fâtıma Aliye Hanımefendi hazretlerinin hatt-ı dest-i irfanperverîleridir.”; Hüseyin Câhid için: “Udebây-ı kirâmdan (Renîn) Gazetesi sahibi Hüseyin Câhid Beyefendinin hatt-ı dest-i vâlâlarıdır.”.
Defterde yazısı bulunanlardan, sonradan bir makama atananların da yazıları altına atanma notunu düşmüştür. Veliahd Abdülmecid Efendi’nin, Meclis tarafından halifeliğe seçilişini şöyle not etmiştir:
“Zât-ı kerrûbî sıfatları fî 28 Rebîu’l-evvel 1341 ve fî 18 Teşrîn-i sânî 1338 Cum’aertesi günü Büyük Millet Meclisi’nin intihâbıyla makâm-ı muallây-ı hilâfete şerefbahş-ı efdâl olmuşlardır. Cenâb-ı Hak ömr ü ikbâl-i hilâfetpenâhîlerini efzûn eylesin. Âmîn.
Hocam, sizin de hattat olmanız hasebiyle Yaşar Şâdî Bey’in mecmuasına yazı yazan hattatlardan da biraz bahsedebilir misiniz?
Bu mecmuada Hattat Kâmil Akdik, İsmail Hakkı Altunbezer, Hulûsi Efendi, Ömer Vasfi Efendi, Neyzen Emin Yazıcı, Aziz Efendi, Abdülkadir Saynaç, Sofu Hamdi Efendi, Nuri Korman, M. Bedreddin Yazır, Necmeddin Okyay, Hâmid Aytaç, A. Süheyl Ünver gibi isimler, sanatlarının eserlerini deftere koymuşlardır ki bu deftere ayrı bir revnâk ve zenginlik vermiştir.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Az evvel belirttiğim gibi şimdiye kadar görebildiğimiz hutût-ı meşâhir mecmuaları içerisinde en kapsamlı olanı Yaşar Şâdî’nin hazırladığı bu mecmua gibi görülüyor. Okuyucunun ve araştırmacıların ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Bu vesileyle, artık meraklısı kalmayan, hatıra defterlerinden “Hâfıza oluşturma” geleneği tekrar canlanabilir belki de…