Gençlik edebiyatına panoramik bir bakış

ZEYNEP KÖSTELOĞLU
Abone Ol

Taze, yeni, körpe, yaşlı olmayan anlamlarına genç; toplumda “delikanlı” veya “ergen” gibi kelimelere de karşılık gelir. Gençlik ise genç olma durumu; insan hayatında ergenlikle orta yaş arasındaki döneme verilen addır. Yetişkinliğe geçiş süreci olarak da bilinen gençlik, döneme özgü tarihsel ve toplumsal olaylara bağlı olarak değişen ve dönüşen tanımları da karşılar. Leyla Baran; gençliğin bazen dinamik, yenilikçi ve güçlü sözcükleriyle, bazen de sorunlu, uyumsuz ve isyankâr gibi tanımlarla da karşımıza çıkabileceğinden bahseder.

Gençlik edebiyatının sınırları

Tam burada şu kritik sorular devreye girmektedir: Gençlik edebiyatı sınırları hangi aralıkta ele alınmış? Çocuk edebiyatı ve gençlik edebiyatı ayrımı olmalı mı?

Çocuk ve gençlik edebiyatı da -tıpkı karşılaştırmalı edebiyat- gibi Türkiye’de gelişmekte olan yeni bir alan olarak karşımıza çıkar. Yeni yeni uyanışların aksine hızlı gelişmelerin yaşandığı bu edebiyat alanı her ne kadar bölüm olarak Türkiye’de bir yüksek eğitim kurumunda kurulmamış olsa da son dönemlerde alana olan ilgi oldukça yoğundur. Çocuğun gelişimine hizmet ilkesinden yola çıkan bu edebiyat, çocuksu bakış ile çocuk gerçekliği doğrultusunda ilerlemektedir. Ancak çocuk yazını kavramının sınırları ya da tanımları arasında çocukları ele alan disiplinlere göre farklılıklar göstermekle birlikte çocuk edebiyatı ile gençlik edebiyatı arasındaki sınırda da belirsizlikler mevcuttur. Aslına bakılırsa tanım sorunu 17. yüzyıldan başlayıp günümüze değin sürmüş ve sürmektedir. Bu konuda Peter Hunt, çocuk yazınının sınırları yapılmaya çalışıldıkça kendi içerisindeki mantığının da ön plana çıktığını savunur.

Çocuğun gelişimine hizmet ilkesinden yola çıkan bu edebiyat, çocuksu bakış ile çocuk gerçekliği doğrultusunda ilerlemektedir.

Gençlik edebiyatı tanımı için değişken yaş aralıklarının verildiği görülür. Gerek bilim gerekse de sanat camiasında kavram, genel olarak çocuk edebiyatı adı altında değerlendirilmiştir. Çünkü 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ortak karara varılarak 2 Eylül 1990 yılında Türkiye’nin de dâhil olduğu 197 ülkenin katılımı ve kabulü ile Çocuk Hakları Sözleşmesinde çocuk, “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” şeklinde tanımlanır. Elli dört maddeden oluşan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ilk maddesinde on sekiz yaşa kadar olan her birey, çocuktur. Ancak bu yaş aralığı geniş bir yelpazedir ve kendi içinde alt dönemlere ayrılır. Türk Ansiklopedisi’ndeki çocuk maddesinde çocukluğun 0-13, yeni yetmeliğin ise 14-18 yaş aralığına denk geldiği belirtilir. Ferhan Oğuzkan ise çocuk edebiyatını 2-14 yaş aralığı olarak belirtirken 2-6 yaş arasındaki çocukları okul öncesine, 6-10 veya 6-12 yaşı çocukluk, 10-13 veya 12-14 yaşındakileri erinlik dönemine ait kılar. 13-17 yaşındakileri ise ilk gençlik edebiyatı içinde değerlendirir. Belli bir farklılık olarak okuma-yazma eğitimini çocuğun alıp almaması bir kıstas olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylece çocuk ve gençlik edebiyatı diyerek ikiye ayrılan bu alan kendi içerisinde de çeşitlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde 0-25 yaş arasındaki bireyler için kaleme alınan eserlere çocuk ve gençlik edebiyatı denildiğine vurgu yapan Ali Gültekin, “çocuk Edebiyatı” ve “gençlik edebiyatı” diye kavramı iki farklı şekilde ele alır ve alt başlıkları ile sınırlarını dile getirir: “Çocuk edebiyatı da kendi içinde okul öncesi çocuk edebiyatı (0-6) ve çocuk edebiyatı (6-13) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Gençlik edebiyatı da, yine kendi içinde ilk gençlik dönemi edebiyatı (13-18) ve gençlik edebiyatı (18-25) şeklinde ikiye ayrılmaktadır.”

Gençlik edebiyatının net bir tanımını yapmak zordur ve aynı zamanda bu dönemin hangi yaş aralığını kapsadığını söylemek güçtür.

Çocuk edebiyatının sınırlılığını Hikmet Asutay, rakamsal değerlerle yapar ve çocuk ile gençlik edebiyatı arasındaki saydamlığa/geçişken olduğuna vurgu yaparak 12 yaşı görece alır. Çocuk ve İlk Gençlik Edebiyatı Kurultayı’nda sunduğu bildiride bu konuya yer veren Selahattin Dilidüzgün, kavramın kesin olarak bir tanımının yapılmadığı düşünüldüğünden çeşitliliğinin buradan kaynaklandığına dikkat çeker. Bu tanımlamalardan yola çıkarak gençlik edebiyatının net bir tanımını yapmak zordur ve aynı zamanda bu dönemin hangi yaş aralığını kapsadığını söylemek güçtür.

Çocuk ve gençlik edebiyatının çerçevesi

Edebiyat bilimi de birçok disiplin ile iletişim içerisindedir. Bunun sonucunda çocuk edebiyatı da gençlik edebiyatı da, doğası gereği farklı disiplinlerden beslenmektedir. Bu farklı disiplinlerin çocuk ve gençlik edebiyatının boyutlarını genişlettiği düşünülmektedir. Bunlar, toplumsal, doğasal, bireysel, felsefi, evrensel boyutlar olarak adlandırılmaktadır. Bu boyutlar çocuk ve gençlik edebiyatının yaratıcı, yenilikçi, girişimci boyutunu da ortaya çıkarmaktadır.

Tarihsel süreç içinde gelişimi

Gençlik edebiyatına ait ilk metinler, Avrupa’da 18. yüzyılda, Osmanlı döneminde ise 19. yüzyılda görülür.

1980 sonrasında genç nüfusun daha çok apolitik tavrı, geleneklere yatkınlığı ve sessiz duruşu dikkat çeker.

Bu tarihten itibaren edebiyat dünyasına hâkim olan Batıcılık, Cumhuriyet devrinde ise Atatürkçülük ülküsü gençleri yeniliğin simgesi olarak görür. O süreden sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu gerek sosyal gerek siyasal dönemeçlerde gençler önem kazanmıştır. Millî duyguların ifadesinde veya muhalif hareketin başında gençler ön planda yer alır. Edebiyat ise bu noktada belli görüşlerin hizmetinde kullanılarak ilerler. 1980 sonrasında genç nüfusun daha çok apolitik tavrı, geleneklere yatkınlığı ve sessiz duruşu dikkat çeker. Gençlik edebiyatı, tercümelerle kendini ilk olarak ortaya koysa da olumlu ve yüz gülümsetecek aşamadan oldukça uzaktır. Ayrıca edebiyatın çocuğa, gence, yaşlıya, kadına vs. göre bir ayrım içinde olmamasına dair yapılan eleştiriler nedeniyle gençlik edebiyatı diye bir alanın varlığı uzun süre tartışma konusu olmuştur. Genel edebiyat eserleri içinde sadece kahramanlarını gençlerden oluşturan çalışmalar göze çarpar. Bu da bilinçli yapılan ve alanın varlığına dair bir kazanım değildir.

  • Gençlik edebiyatı ile ilgili bilimsel çalışma da neredeyse 1980’leri bulur. Çocuk ve gençlik edebiyatı ile ilgili çalışmalar 1995’lere kadar yoktur denebilir. Günümüzde de her ne kadar alana olan ilginin varlığından söz edilse de yeterli olmadığı düşünülmektedir.

Gençlik edebiyatının konuları

Belli bir ideolojiyi, kalıbı, yargıyı değil de özgürleşen, küreselleşen dünyaya yönelik dikkat çeken boyutta edebî zevk ve estetik kaygı çerçevesinde konular olmalıdır.

Gençlik edebiyatında belli bir konu sınırlaması yapılmasından uzak durulmalıdır. Ancak gençlerin ufkunu genişleten, genci çok yönlü olarak düşündüren kurgulara yer verilmelidir. Belli bir ideolojiyi, kalıbı, yargıyı değil de özgürleşen, küreselleşen dünyaya yönelik dikkat çeken boyutta edebî zevk ve estetik kaygı çerçevesinde konular olmalıdır. Ek olarak her bir genç okurda farklı yorumlanabilme özelliğini bünyesinde barındırmalıdır. Okuma kültürünün gelişmesinde bu noktalar ayrıca önem taşır.