Evi yuva yapan nedir: Cihan Aktaş
1960 Refahiye-Erzincan doğumlu. Beşikdüzü Öğretmen Lisesi'ni (1978) ve İstanbul DGSA Mimarlık Yüksek Okulu'nu (1982) bitirdi. Mimar, basın danışmanı, gazeteci ve okutman olarak çalıştı. Roman ve öykü kitapları yanı sıra kadın, kamusallık, sanat ve siyaset etrafında araştırma ve denemelerden oluşan kitaplar yayınladı. Öykü ve roman dalında pek çok ödülün sahibi oldu.
Evin sıcak yüzü nerede başlar?
Yorgunluk yüzünden konuşmaların kulaklarıma erişememeye başladığı herhangi bir mekânda… Dinleyemez olduğum anlar, yanlış anlamalar nedeniyle utandırıyor beni. Trafik daha fazla yoruyor. Evin sessizliğinde yenilenme ihtiyacı duyuyorum.
Hangi zamanlarda, “şimdi evde olmak vardı” dersiniz?
Geç saatlerde bir otel odasına girdiğimde ve ertesi gün de bir programa katılacaksam, dinlenme ihtiyacı açısından evi özlüyorum. İtibar’da yazıyorum bu tecrübelerimi. Ancak kendi yatağımda rahat uyuyabiliyor, kendi masamın başında metne yoğunlaşabiliyorum. Otel odasının uyuma saatlerinde ben hâlâ uyuma ortamı oluşturmakla meşgul oluyorum. Beş yıldızlı veya iki yıldızlı olsun, pek değişmiyor bu tuhaflık. Bazen butik otellerde yakalayabiliyorum aradığım sükûneti.
Ev kokusu deyince aklınıza ne gelir?
Kitap, çorba ve çiçek kokularının birlikte oluşturduğu hafif bir parfüm…
Evin en çok sevdiğiniz eşyası hangisi?
Galiba en çok terliklerimi seviyorum. Eve girer girmez hemen terliklerimi arıyor gözlerim.
İnsanların parmak izleri var, evlerin parmak izi var mıdır, her evi farklı kılan?
Yirmi beş civarında ev değiştirdim evlendikten sonra. Evlerin parmak izi elbette var ama bir de sizin orada yaşadığınız yıllara denk düşen çağınız var. Mimari açıdan üstünlük veya olumsuzluk gösteren hususlarıyla hatırlıyorum bazı evleri. Bazıları ise hayatımın o döneme özgü üzüntü veya neşe veren olaylarının sahneleriyle canlanıyor gözlerimin önünde.
Şimdiye kadar evinizde yapmak isteyip de yapamadığınız nedir?
Şaşırtıcı gelebilir, ancak ping pong oynamak isterdim. Ortaokul yıllarından beri yapabildiğim en eğlenceli spor.
Ev ile ilgili atasözü deyim ya da aile büyüklerinize ait bir söz var mı zihninizde?
“Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz” derdi rahmetli annem.
Eli her daim evin üzerinde olanlardan mısınız yoksa hiçbir şeye el sürmeyenlerden mi?
Hiçbir şeye el sürmemek mümkün değil. Titiz bir insandım gençliğimde, yıllar akıp giderken ev işlerine zaman içinde öncelikler açısından bakmaya başladım. Bazı yerler dağınık kalabilir bir süreliğine ama banyo ve mutfak temiz, düzenli olmalı.
Evde sizi dinlendiren en sevdiğiniz hobiniz nedir?
Öykü yazmak kadar pek az şey dinlendirir beni.
Evinizde kimi ağırlamak isterdiniz?
Yanlarında anlamsız şeylerden söz edebileceğim arkadaşlarımı.
Kimin evinde ağırlanmak isterdiniz?
Maraş mülteci kampında üç senedir ziyaret ettiğim bir aile var. Çadırkent ten konteyner kente geçtiler bu sene. Türkiye’yi vatan biliyorlar artık. Günün birinde Halep’te bıraktıkları evi aratmayacak bir eve yerleşmelerini ve o evde ağırlanmayı isterdim.
Unutamadığınız ev ziyareti?
Şida teyzenin Saraybosna’daki evine, 2012 yılının mart ayında Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nden öğrencilerle birlikte gerçekleştirdiğimiz ziyaret. Saraybosna’nın kuşatma altında olduğu dönemde, ilaç ve yiyecek yardımları bu evin altına açılan tünelle ulaştırılırmış. Barış Gücü’nün denetimi altında bulunan havaalanına en yakın noktada bulunuyor Şida teyzenin evi.
O hiç tereddüt etmeden evini barkını tünel inşaatına açmış. Türkiyeli misafirlerini her seferinde memnuniyetle karşılıyormuş bahçesinde. Ben arkadaşlarımla gittiğimde tahta sırada oturmuş güneşleniyordu. Tünel bir ibret levhası olarak hâlâ aşağıda, ziyaretçilerin seyrine, gelip geçmesine açıktı. Şida teyze evinin savaş yıllarındaki gibi olmasa da tünele bağlı bu kullanımını memnuniyetle takip ediyordu. Bir yıl önce vefat eden annem Suna’ya benzetmiştim. Geçen yıl ekim ayında vefat etti Şida teyze. Rahmetle hatırlıyorum o güzelim simasını, iyilik dolu bakışlarını.