Der beyân-ı esfâr-ı Zheng He Paşa
İbn Battuta’nın Çin’i ziyaretinden yirmi iki sene sonra Yuan Hanedanı’nın yıkılıp yerine Ming Hanedanı’nın kurulacağını tahmin etmesi elbette ilk anda akla gelebilecek bir durum olmasa gerek. Hele bu yönetim değişikliğinin başrollerinden birini Çinli bir prense yardım eden Müslüman bir delikanlının, Zheng He’nin oynayacağını söyleseniz durum daha karmaşık bir hâle gelecektir. Bu delikanlının yirmi sekiz yılda deniz yoluyla Batı’ya doğru elli bin kilometreden daha fazla yolculuk ederek otuz küsur ülkeyi ziyaret etmesi, onu Çin tarihi bağlamında oldukça ayrıcalıklı bir konuma taşımaktadır.
Söz konusu yolculukların dünyanın ırak diyarlarında İslam’ın yayılışına katkı sunma ihtimali bizi heyecanlandırmaya yeter de artar. Zira kıpır kıpır bir ruha sahip bizler için seyahat ve fütuhat daim iç içe gerçekleşen hadiseler. Bu sürgit şevkle nice erler ırak ve tekinsiz demeden düşüverir yollara.
Ekonomik, politik ya da sosyal nedenlerle yolculuk güçlüğüne binaen “İlim Çin’de de olsa alınız” buyurur Kutlu Nebi. Bu tavsiyeye kulak veren kimi Müslüman seyyah ve tüccarlar, Hz. Osman devrinden itibaren Çin topraklarına ubur eylerler. Bu durum sonraki asırlarda da devam eder.
Tang Hanedanı(618-907) esnasında fiziki sınırları aşıp Çin’e ulaşırlar ve zamanla liman şehirlerine yerleşirler. Bir kısmı isimlerini, dillerini ve yaşayışlarını muhafaza ederlerken bir kısmı da Çinlilerle evlenip çoluk çocuğa karışır.
Guangzhou, Quanzou, Hangzhou gibi ondan fazla şehirde camiler inşa ederler. Song Çin’inde (960-1279) deniz ticaretinin gelişmesiyle Müslümanların varlıkları sanat, mimari ve edebiyata yansıyarak içinde bulundukları topluma hatırı sayılır bir kültürel katkıda bulunur.
Moğolların Çin’i fethi (1278-1368) de Çin sarayında Orta Asya’dan gelen çok sayıda danışman ve yetkiliye saraya girip hizmette bulunma imkânı sağlar. Ming Hanedanı (1368-1644) yönetimi devraldığında, artık Çin’deki Müslümanlardan değil Çinli Müslümanlardan söz edilmektedir.
15. yüzyıl başlarında Ming İmparatoruYong Le’nin Çin’in büyüklüğünü diğer beldelerde duyurmayı istemesiyle birlikte, Batı’ya doğru eşine az rastlanır deniz seferlerine kapı aralanır.
Modern anlayışa göre ticari kaygılarla gerçekleştirilen bu seferlerin ardında, ihtimaldir ki kökleri Harzemşahlar dönemi Buhara’sına kadar uzanan Zheng Heisimli bir komutanın hayalleri saklıdır.
Kaynaklarda ismi “Amiral” Zheng He (kimilerine göre Çeng Ho) olarak geçse de kökenini dikkate alarak “Paşa” demeyi yeğliyoruz. Asıl ismi Ma Ha’dır; “Ma”nın, “Muhammed”in karşılığı olarak o devirde Çin diyarında çocuklara sıkça verilen bir isim olduğunu öğreniyoruz.
Bugün Çin’in İslam ya da tasavvuf gibi kavramlarla ilişkilendirilmesi bir miktar güçlük barındırsa da Müslüman tüccarlar, ulema ve diyar diyar dolaşan sufilerin uyandırdıkları çerağın bu kadim halkta hayli geniş kabul gördüğü muhakkak.
Ma He’nin soyunun, kalben yakınlık hissettiğimiz bir diyar olan Buharalı Seyyid Ecel Şemseddin’e dayandığı dile getirilmektedir. Bu zat, Kubilay Hantarafından 1274’te Yunnan’a vali tayin edilir. Çeşitli kaynaklarda “Hacı” lakabıyla anılan Ma He’nin dedesinin de Seyyid Ecel Şemseddin’in torunlarından olduğu söylenmektedir. Ma He doğduğunda, Yunnan hâlâ Yuan Hanedanı idaresindedir.
1381 senesinin sonlarına doğru Ming ordusu Yunnan’ı istila eder. Ma He’nin yine “Hacı” olarak anılan babası, bu istilaya direnirken öldürülür. Hanedanlar arası savaşlarda âdet olduğu üzere galip taraf mağlup olanların aile efradını ve yakınlarını esir alır. Ma He’nin payına da bir süre zindanda kalıp hadım edilme dâhil türlü eziyete maruz kalmak düşer.
Esirler arasından gösterişli erkek çocukların seçilerek “haremağası” olarak yetiştirildiği de bize aktarılanlar arasında. Haremağası olarak yetiştirilen Ma He, Ming Prensi Zhu Di’nin evinde hizmetle vazifelendirilir. Esaretin acısı bir yumruk gibi çökerken sinesine, geleceğin prens ya da imparatoruyla aynı mahalde bulunur. Bu durumda üstün hizmetlerin karşılığı olarak sarayda yüksek bir mevkiye gelmek bile mümkündür.
Bir süre haremağalığı görevini yürüten Ma He, daha sonra Yong Le ismini alacak olan Prens Zhu Di’ye sadakatini ve askerî maharetini ortaya koyarak gözde bir kumandan olur. Yong Le 1404’te Ma’nın ismini imparatorluğun bir ihsanı olarak Zheng şeklinde değiştirir.
Çin gitgide daha bayındır hâle gelirken, İmparator Yong Le de Ming Hanedanı’nın kudret ve ihtişamını Hint Okyanusu civarındaki memleketlere göstermek niyetindedir. Bunun için o güne kadar inşa edilmiş en görkemli gemilerden oluşan bir filo hazırlanmasını emreder. Filo dedikse, üç beş parça kadırgadan bahsetmiyoruz.
Kristof Kolomb’un gemisi 19 metre iken bu filodaki büyük gemilerin yaklaşık 120 metre boyunda olduğunu söylersek, büyüklükten kastımızın ne olduğu anlaşılabilir.
Yaklaşık 350 parça gemiden oluşan bu filo, toplamda yedi sefere katılacaktır. Çin Denizi ve Hint Okyanusu’nu katettikten sonra ötelere doğru yelken açacak filo, ilk seferine 1405’te çıkar. Filonun başında ise 1381’den itibaren imparatora hizmet eden Zheng He Paşa (1371-1433) bulunmaktadır. Çoğunluğu profesyonel askerlerden oluşan yirmi yedi bini geçkin mürettebatı komuta eder Zheng He. Çin’den Arap Yarımadası ve Doğu Afrika kıyılarına kadar uzanan eşi menendi görülmemiş yedi sefer düzenler.
Çin, Seylan, Cava, Hürmüz Boğazı, Arap Yarımadası, Kuzey Afrika kıyıları derken böylesine muazzam bir güzergâh çizilmesinin ardında yatan düşünce nedir? Günümüzde yaygın bir yaklaşım olarak sadece ganimet ve servet midir maksat, yoksa ırak diyarların haritasını çıkarmayı hedefleyen basit bir keşif mi?
Zheng He’nin seferlerinden neredeyse bir asır sonra Portekizli ve Hollandalı kâşifler, yeni ticaret yolları bulma ve bunları kendi kontrolleri altına alma adına nispeten küçük filolarla denizlere açılırlar. Oysa Zheng He’nin seferlerinde herhangi bir ticari tahakkümün izi de görülmemektedir.
Bu esrar perdesinin bir bölümü, yıllar yılı üzerine düşülmeyen, kökenleri yüzünden belki de görmezden gelinen Zheng He’nin tasavvuru ile alakalı. Diğer taraftan seferler olmasa da seferler hakkında anlatılanlarda bir miktar mübalağa da söz konusu olabilir.
Bu seferler Çin’in bir koloni kurma arzusundan mı kaynaklanmaktadır, yoksa hemen her devirde görülebilecek ticari bir tahakkümü devam ettirme gayreti mi bulunmaktadır? Kim bilir Çin bizim için doğu olarak isimlendirilen fakat kendisine göre batıda yer alan denizlerde, tarihî hafızasında hâlâ canlı duran aynı seferlerden mülhem bir yayılma gayretindedir içinde bulunduğumuz dönemde.
Peki, böylesine görkemli bir şekilde başlayan seferler 1433’te aniden neden son bulur? Bu sorulara cevap ararken, Zheng He’nin seferlerinde neler olup bittiğini öğrenmek için türlü yangın ve ihmalden arta kalan kayıtlar büyük önem arz etmektedir. Gün geçtikçe yeni veriler ortaya konarak bu büyük kumandanın hayatına ışık tutulmakta.
Zheng He’nin Deniz Seferleri
Qing ya da Mançu hanedanı (1644-1912) idaresinde 1739’da neşredilen Ming hanedanı tarihi Mingshi’de, seferlerin Ming İmparatoru Yong Le tarafından Çin’in güç ve zenginliğinin boyutlarını diğer iklimlerde yaşayanlara ilan etmek üzere düzenlendikleri ifade edilir.
Kimilerine göre seferlerin ardında yatan diğer bir sebep, Çin nezdinde büyük önem taşıyan “haraç-güzârlık” sisteminin sürdürülmesidir. Zira “Gökyüzünün oğlu” unvanı verilen Çin imparatorlarına diğer beldelerden birçok elçi gelip kendi memleketlerinde has malları hediye olarak sunar ve böylece imparatorun hâkimiyetini tasdik etmiş olurlar. Seferlerde kimi elçilerin hediye ve eşyalarla birlikte böylesi bir amaç uğruna Çin’e getirilmeleri de imkân dâhilinde.
Mingshi’deki biyografiye göre Zheng He 35 ülkeyi ziyaret eder. Bunlar arasında dördü anakara krallıklarıdır: Champa, Kamboçya, Tayland ve Bengal. Diğerleri ise Brunei ve Cava’yı da içeren Endonezya civarındaki ada ve yarımadalar (Pahang, Kelantan, Malacca); Sumatra civarında yer alan altı bölge (Palembang, Aru, Samudera, Nagur, Lide ve Lamri); Arabistan (Hürmüz, Dofar, Lasa ve Mekke) ve Afrika kıyısındaki bölgeler (Mogadişu, Zhubu ve Malind). Sefere çıkış ve dönüşleri kolaylaştırmak için Muson takvimine riayet edilir ve rüzgârla alakalı ince hesaplar yapılır.
Zheng He’nin İlk Üç Seferi (1405-1411)
9 direkli 12 yelkenli devasa gemilerden oluşan filo, 62 hazine gemisinin yer aldığı 350 civarında gemi ve Soğdça, Çince, Arapça vb. dilleri konuşan Han Çinlileri, Müslüman Huiler, Araplar ve Orta Asyalı birçok halktan oluşan yirmi yedi bin civarında mürettebatla yola çıkar. İlk üç seferde Champa, Malacca Boğazı’ndan Sumatra’nın kuzeyine ve oradan da Hint Okyanusu geçilerek Seylan ve Hindistan’ın güneybatı kıyılarına ulaşmak suretiyle neredeyse aynı güzergâh takip edilir. Seferlere Çin’den kış musonuna tesadüf edecek şekilde başlanır ve dönüşler de yaz musonlarıyla birlikte gerçekleştirilir.
İmparator Yong Le o sıralar Nanjing’de ikamet ettiğinden, ilk seferlerde filonun gidiş ve dönüşlerine özel bir önem vermiştir. Bununla birlikte, yeni başkentin Pekin’de inşa edilmesi ve karadan Moğolistan’a yönelik seferlere başlanması, imparatorun dikkatinin bir miktar diğer tarafa çevrilmesine yol açar. Zheng He’nin gemileri seferden dönerlerken, gittikleri ülkelerden yalnızca hediyelerle değil ayrıca aralarında krallar ve elçilerin de yer aldığı heyetlerle dönerler.
Söz gelimi, 6 Temmuz 1411 tarihli bir kayıtta, Seylan Kralı Alagakkonara ve maiyetindekiler, ziyareti esnasında Zheng He’ye kurdukları tuzak sonrasında esir alınarak Nanjing’e getirilmişlerdir. Kuşkusuz bu durum, seferlerin daima bir harp mahiyetinde gerçekleştiğini göstermez. Seferlerin denizden yürütülen bir keşif hareketi olmanın yanı sıra korsan ve asileri kontrol etmek gibi pratik amaçları yerine getirdiği de aşikârdır.
Dördüncü Sefer (1412-1415)
Filo, diğer ülke hükümdarlarına mucibince verilmek üzere ipekli kumaşlardan porselenlere kadar çeşitli hediyelere ilaveten Çin İmparatoru’nun mektuplarını da ulaştırmak üzere yola çıkar. Palembang ve Seylan ziyaret edilir. Bu sefere ilişkin bilgiler, Mingshi’de Zheng He’nin vakanüvisi Ma Huan’ın beyanlarına dayanır.
Beşinci Sefer (1417-1419)
İmparator Yong Le’nin Nanjing’de ikamet edişinin sonlarına tesadüf eder. Sefer dönüşü atlar, gergedanlar, filler ve diğer yerel ürünler getirilir ve Çin’e getirilen on altı ülkenin elçisi bu hediyeleri imparatora sunar. Karşılığında onlara ipek süslemeli elbiseler hediye edilir.
Altıcı Sefer (1421-22)
Seferle ilgili bir kayıtta, Hürmüz dâhil on altı ülkenin elçisine kendi ülkelerine dönerlerken kâğıt para, sikke, tören kıyafetleri ve askerler hediye edilir. Zheng He ve maiyetindekiler, bu ülkelerin hükümdarlarına sunmak üzere yanlarına ibrişim ve ipek kumaşlarla birlikte imparatorun hususi mektuplarını da alarak elçilerle birlikte yola koyulurlar.
Ne var ki Çin’de sular durulmamaktadır. Seferlerin israftan başka bir şeye yaramadığını söyleyenler çoğalmıştır. İmparatorluğun dikkati Moğollarla mücadele gibi karadaki seferlere yönelmeye başlar. Seferler de bu hoşnutsuzluktan nasiplerini alarak bir süreliğine askıya alınır.
İmparator Yong Le’nin 1424’deki ölümüne kadar Zheng He ve adamları, yaklaşık yirmi yıllık bir tecrübeye sahip olmuşlardır. Ne var ki filonun ihtişamlı günleri geride kalır ve Altıncı Sefer (1422) ile sonuncuları olan Yedinci Sefer (1431-1433) arasında Yong Le’nin oğlu yeni İmparator Hongxi’nin tekrar başkent yapmaya niyetlendiği Nanjing garnizonunda göreve çekilirler. Bu devir, Neo-Konfüçyen düşüncelerin hâkim konuma geldiği ve denizlerle irtibatın sonlandırılması gerektiğinin dillendirildiği bir fetret dönemidir. Dış ticaretin yasaklanışı da işin tuzu biberi olur.
Yedinci Sefer (1431-1433)
Yong Le’nin torunu Xuande, dedesinin devrinde haraç sunan elçilerin ve sokaklarda çeşitli milletlerden gelen heyetlerin olduğu eski günlerin özlemini duymaktadır. Bu yüzden bir sefere daha çıkılmasına karar verilir. Lakin bu seferde dikkatimizi celbeden husus, ziyaret edilen onca ülkenin yanı sıra muhtemelen kendisi ve vakanüvis Ma Huan dâhil bir grubun seçilerek misk, porselen vb. hediyelerle birlikte Mekke’ye yolculuk eden diğer bir Çin gemisiyle Aden üzerinden Mekke’ye (Tianfang; “mukaddes küp”) hac için gitmeleridir.
Ma Huan, herkesin Arapça (Alabi) konuştuğunu, Kâbe’nin (Kaibai) yakınında İsmail’in (Simayi) makamının bulunduğunu ve insanların nasıl tavaf ettiklerine kadar birçok şeyi ayrıntısıyla anlatmaktadır. Kimi kaynaklar Zheng He’nin komutan olduktan sonra Budizm’i benimsediğini aktarsa da bu hadise sanki Zheng He’nin hacı olan baba ve dedesi gibi içinde gizlediği haccetme arzusunun dışa vurumu olabilir. Seferden zürafalar, aslanlar, deve kuşları dâhil sıra dışı birçok şeyle geri dönerler.
Kimi kaynaklarda Zheng He’nin sefer sonunda ya da seferden döndükten kısa bir süre sonra 1433’te vefat ettiği aktarılır. Her ne kadar bu seferler o vakte kadar eşi görülmemiş bir büyüklükte olsalar da Yedinci Sefer’den sonra hâkim olan dünya görüşü nedeniyle son bulurlar. Ziyaret edilen her beldede güçlü izler bırakılır; öyle ki Zheng He’nin muazzam gemileri ayrıldıktan yıllar sonra aynı topraklara ulaşan Avrupalı kâşiflerin gemilerine, hacim bakımından neredeyse önemsiz addedilmeleri sebebiyle yerli halklar itibar etmemişlerdir.
Batılı kâşifler bu beldelerde görünüm ve giysileri Çinlileri andıran insanlar görmüşler, insanların neredeyse bir asır önce kendilerine Zheng He tarafından hediye edilen eşyaları kullandıklarına şahit olmuşlardır.
1900’lerin başından itibaren Zheng He’nin Yedi Deniz Seferi’yle alakalı yeni bilgiler ortaya konmakta. Böylelikle efsaneden gerçekliğe doğru her geçen gün önemli adımlar atılmakta. Hem seferlerin mahiyeti hem de Zheng He’nin tasavvuruna ışık tutacak bu belgelerin, seferde bulunulan diyarların ekonomik, dinî ve sosyal yapıları konusunda karanlık kalan yönleri aydınlatmalarını umuyoruz.
Kimi araştırmacılar tarafından Malezya ve Endonezya gibi birçok ülkenin İslamlaşmasında önemli katkıları olduğu ifade edilen Zheng He Paşa gibi şahsiyetler tarafından uğranılan diyarlarda uyandırılan çerağların daim ışık saçmalarını temenni ediyoruz.
Bugün Çin’in yanı sıra Malezya ve çevre ülkelerde Zheng He ve seferleriyle ilişkili görsellerin ve gemi modellerinin yer aldığı müzeler bulunmaktadır. 1983’te Zheng He’nin seferlerinin 580. yıldönümü esnasında restore edilen ve seferleri çağrıştıran dilimlerle bezeli kabrinin üzerinde Arapça “Allahu Ekber” yazılıdır.
- İlave Okumalar
- Admiral Zheng He & Southeast China, ed. Leo Suryadinata, Institute of Southeast Asian Studies, Pasir Panjang 2005.
- Brian Fagan, Beyond the Blue Horizon: How the Earliest Mariners Unlocked the Secrets of the Oceans, Bloomsbury Press, New York 2012.
- L. Edward Dreyer, Zheng He: China and the Oceans in the Early Ming 1405-1433, Longman, New York 2006.
- Louise Levathes, When China Ruled the Seas: the Treasure Fleet of the Dragon Throne 1405-33,
- Mi Shoujiang & You Jia, Islam in China, China Intercontinental Press.
- Sachiko Murata, Chinese Gleams of Sufi Light, SUNY, New York 2000.
- World Explorers and Discoverers ed. E. Richard Bohlander, MacMillan Publishing Company, New York 1992.