Dar alanda kara mizah: 50 m2

SADIK ŞANLI
Abone Ol

Son yıllarda oldukça başarılı dizi ve filmlerle geniş izleyici kitlelerine ulaşan Burak Aksak ve Selçuk Aydemir’i yıllar sonra yeniden bir araya getiren mini dizi 50 m2, hikâyesindeki klişe unsurlara ve çok iyi işlenememiş karakterlerine rağmen, özellikle kara mizah tutkunu izleyicilerin bir çırpıda bitirebileceği keyifli bir yapım.

Son yıllarda Türk dizi ve sinema sektörünün yükselen yıldızları Burak Aksak ve Selçuk Aydemir’in isimlerini ilk olarak 2009’da TRT için yaptıkları komedi dizisi Ramazan Güzeldir’de bir arada görmüştük. Oldukça başarılı bu kısa projenin ardından, bu iki isim farklı projelerle karşımıza çıktı. Burak Aksak, önce TRT için yazdığı Leyla ile Mecnun dizisiyle geniş kitlelerce tanındı.

50 m2

Ardından Ben de Özledim, Bana Masal Anlatma gibi çok izlenen yapımlara imza attı. Selçuk Aydemir ise Çalgı Çengi, Düğün Dernek gibi gişe rekorları kıran filmlerin yanı sıra İşler Güçler ve Kardeş Payı dizileriyle geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı başardı. İkili, aradan geçen uzun yılların ardından bu kez Şubat ayında Netflix’te izleyiciyle buluşan 50 m2 isimli mini dizide yeniden bir araya geldi. Senaristliğini Burak Aksak’ın, yönetmenliği ise yine Aksak ile Selçuk Aydemir’in birlikte üstlendiği yapım, henüz ekrana gelmeden merak uyandırmayı ve yayınlanmasıyla birlikte yoğun bir izleyici kitlesi edinmeyi başardı. Ancak sosyal medya mecralarında da dönen tartışmalara bakılırsa, bir kısım izleyici çok beğenmesine rağmen, bir kısım izleyici için ise 50 m2, ikilinin önceki yapımlarının gerisinde kalmış durumda.

Geçmişini arayan Gölge

50 m2, Servet (Kürsat Alnıaçık) isimli iş adamının karanlık işlerini yapan gizemli tetikçi Gölge (Engin Öztürk) isimli karakteri merkezine oturtmuş bir hikâyeye sahip.

Klişe diyebileceğimiz bu unsurların varlığı, dizinin özgün ve kült bir yapım olmasının önündeki en kayda değer engeli oluşturuyor.

Çocukluk yıllarında sokağa düşen ve Servet tarafından büyütülen Gölge, elinde bulunan tek kare fotoğrafları yoluyla anne ve babasını arıyor. Kayıp geçmişinin peşindeki Gölge, bu arayışı sırasında, kendisini yetiştiren ve bir baba olarak gördüğü Servet’in ihanetine uğramasının ardından, tesadüf eseri gelişen olaylar sonucu, kendisini şehrin kenar mahallelerinden birinde yer alan küçük bir terzi dükkanında buluyor. Mahalleli tarafından, yakın zamanda vefat eden Terzi Adil’in oğlu Adem zannedilen Gölge, burada edindiği yeni kimlikle farklı birine dönüşmeye çabalıyor. Ancak mahallelinin bir sorun nedeniyle tehdit altında olması, Gölge’yi, çok iyi bildiği karanlık işleri yeniden mahallelinin menfaati için kullanmaya yöneltiyor. Bir anti-kahraman olan Gölge, bu sırada mahallelinin yolunun Servet ile kesişmesi ise sonrası dönüşme isteğinin aksine yeni belalarla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Dizinin zayıf halkaları

Dizinin olay örgüsüne yönelik spoiler vermemek açısından detayları burada izleyiciye bırakalım. Ancak hikâye boyunca, uzun yıllardır dizi ve sinema yapımlarımızda fazlasıyla işlenmiş birtakım unsurların 50 m2’de de bulunduğuna dikkat çekmekte fayda var. Klişe diyebileceğimiz bu unsurların varlığı, dizinin özgün ve kült bir yapım olmasının önündeki en kayda değer engeli oluşturuyor. Dolayısıyla, dizinin Aksak ve Aydemir ikilisinin önceki özgün ve başarılı işlerinin doğurduğu beklentiyi karşılamakta zorlandığı eleştirisi çok da haksız sayılmaz.

Son yıllarda Türk dizi ve sinema sektörünün yükselen yıldızları Burak Aksak ve Selçuk Aydemir’in isimlerini ilk olarak 2009’da TRT için yaptıkları komedi dizisi Ramazan Güzeldir’de bir arada görmüştük.

Gölge’nin, hikâyedeki asıl mekân olan mahalleye gelişiyle birlikte dizi, çoğalan karakterlerle zenginleşmekle ve oyuncu performansları hayli tatminkâr olmakla birlikte, ana karakter Gölge de dahil hiçbir karakterin derinleştirilememesi dizinin zayıf halkalarından bir diğerini oluşturuyor. Zira başlıca karakterlerin öneminin neredeyse eşit olduğu yapımlara karşılık gelen “ansambl” kavramının içinin derinleştirilememiş karakterler nedeniyle doldurulamaması ve benzer diyaloglarla düşülen tekrarlar, yer yer hikâyenin heyecan temposunu da düşüren yavan bir izlence sunmaktan ötesine geçemiyor.

Kendini yeniden doğuran bir yazar: Emil Cioran
Nihayet

Bunda elbette Aksak ve Aydemir ikilisinin süre ve bölüm uzunluğu açısından da daha aşina oldukları, daha derin karakterler ve daha doyurucu olay örgüsü anlatmaya imkân veren önceki yapımlarının aksine, süre ve bölüm açısından daha kısıtlı oldukları dijital mecrada bir dizi yapmaktaki tecrübesizlikleri etkili olmuş olabilir. Yine de, kimi karakterlerin sürpriz patlamalarına ve izleyiciyi ters köşe yapan -az da olsa- hikâye detayları, izleyenlerin ağzına bir parmak da olsa bal çalmayı ve diziyi devam edilir kılmayı başarıyor.

Başarılı oyunculuklar ve absürdizm

50 m2’nin en başarılı yönü ise dikkat çeken kadın oyuncu azlığına rağmen neredeyse tüm oyunculuk performanslarının son derece başarılı olması. Cengiz Bozkurt, Tuncay Beyazıt, Kürşat Alnıaçık, Tolga Tekin ve Murat Kılıç gibi usta oyuncuların yanı sıra genç isimler Engin Öztürk, Aybüke Pusat, Özgür Emre Yıldırım, Yiğit Kirazcı, Tuğçe Karabacak, Hasan Yalnızoğlu ve dizinin çocuk yıldızı Bartu Mutlu’nun oyunculukları tek kelimeyle muhteşem.

  • İlk sezonu toplam 8 bölümden oluşan dizinin ikinci sezonuyla devam edeceğine yönelik bir açıklama henüz yapılmadı. Ancak bu muhteşem oyuncu kadrosunun hayat verdiği karakterlerin derinleştirilmesi ve ilk sezonda olay örgüsünde yer alan klişelerin terk edilerek daha özgün bir olay örgüsüyle anlatının devam etmesi, daha iyi bir yapımı ortaya çıkartacaktır.

Gerilimin yanı sıra komedi unsurlarıyla renklendirilen ve tür olarak kara mizah sınıfında değerlendirebileceğimiz dizide oyunculuklar dışında başarılı olarak değinebileceğimiz bir diğer unsur ise ikilinin önceki yapımlardan da çok iyi bildiğimiz absürt komedi tonunun oldukça ölçülü ve tatminkâr kullanılmış olması. 50 m2, oldukça eğlenceli bu yönüyle dahi, özellikle absürt komedi tutkunları için şans verilmeyi hak eden bir yapım.