AVM’lerden etkinlik evlerine “çevrimiçi” çocuklar

SERAP ŞAHİN
Abone Ol

Sokağın büyükşehirlerde bu kadar tekinsiz görülmediği vakitlerde ip atlayıp, top oynayan, acıkınca salçalı ekmek, su isteyen bir nesil artık şu anda “çevrimiçi” değil. Bu arada, yaşadığımız toplum tüm sınıflarıyla birlikte dönüşmeye, yeni teknolojiye ayak uydurmaya devam ediyor. Değişmeyen tek şey: Roller içinde kaymalar yaşanabiliyor olsa da, anne babalar hâlâ anne baba, ve çocuklar hâlâ çocuk. Ama bir başka gerçek daha var: Geniş aileden çekirdek aileye geçtik ve giderek artmakta olan tek ebeveynli aileler dünyasıyla tanıştık.

Çeşitli sosyal sınıflardan ailelerle yapmış olduğum görüşmeler sonucunda, çocukların oyun alışkanlıkları bakımından en büyük ortak noktalarının sanal oyunlar olduğunu ve AVM’lerin bir etkinlik yapma mekânı olarak hayatlarında önemli bir yer tuttuğunu gözlemledim; çocukları olmadan önce idealist anne baba olmayı hedefleyen bireylerin, çoğu kez çocuk sahibi olduktan sonra çareyi “etkinlik merkezi” adı altındaki yerlerde aramakta olduklarını da.

Ebeveynlerin çaresiz teslimiyeti!

Her anına bir etkinlik sığdırmak isteyen çocukların sınır tanımaz istekleri karşısında çaresiz kalan aileler.

Şehirli, eğitimli ailelerin hafta sonu planlamasına koyduğu yeni isim “kaliteli zaman geçirmek”. Bunun için de etrafımızı kuşatan bazı seçenekler var: Başta, evimizi merkeze aldığımızda çevremizi dört bir yandan saran AVM’ler ve faaliyetleri bizi kara delik gibi içine çekiyor. Ve buralar sosyal medyanın manipüle edici etkisiyle perçinlenince kimi zaman çocukların kimi zaman ebeveynlerin gösteri alanlarına dönüşüyor.

Peki, bu etkinlik alanlarında neler var? Sevilen çizgi film kahramanlarının figürleri ile donatılmış oyun parkurları, kukla, ahşap kaşık - taş boyama atölyeleri, kinetik kum havuzları gibi devam eden bir sürü faaliyet.

AVM ortak alanlarında ücretsiz olarak düzenlenen bu etkinliklere katılanlarla yapmış olduğum görüşmeleri sizin için derledim. Bu görüşmelerin bana anne babaların “çaresiz teslimiyet”i olarak göründüğünü söyleyebilirim.

Mesela dört çocuklu mühendis bir baba, okul öncesi eğitimcisi anne ile etkinlik sırası beklerken, “Çalışan anne baba olduğumuz için, tek güne dört çocuk için farklı mekânlarda farklı etkinlikler ayarlamak İstanbul trafiğinde oldukça zor. Kapalı mekân yani AVM dezavantajlı gibi görünse de orada hepsine hitap eden bir ortamı yakalayabiliyoruz. Bazen biz zaruri işlerimizi hallederken AVM’de paten sürebildiklerinden dolayı hem onların hem de bizim gönlümüz oluyor. Otoparkta arabanın yerini bulma oyunu oynamak bile çocuk için eğlenceye dönüşebiliyor.

Gazeteci annenin hafta sonu mesaisi
Nihayet

Öğretmen olan bir başka baba, “Oğlumla bulunduğumuz muhitte açık havada futbol oynayabileceğimiz mekânlar maalesef daha çok büyük yaşta çocuklar tarafından kullanılıyor. AVM içinde spor mağazası alanlarını kullanmak bu yüzden bizim için avantajlı” diyor.

Muhasebeci bir anne ise durumunu şöyle açıklıyor: “Çocuk oyun alanlarının fazla şekerleme ile donatılması diyabetik kızım için AVM’lerde en sık yaşadığım sorun. Bunun dışında çocuğumun deneyimsel etkinlik alanlarında meslekleri öğrenebilmesi oldukça keyifli. AVM dışında düzenli devam ettiğimiz diyabetik çocukların da düşünüldüğü bir etkinlik merkezimiz var. Kendisi gibi çocuklarla kaynaşmasına imkân sağlıyor.”

Hemşire olan bir anne, “Nöbet sistemiyle çalışıyor olmanın verdiği, çocuğumla vakit geçiremediğim kayıp zamanı telafi etme duygusuyla AVM’lerde geçirdiğimiz vakit maalesef bir kısır döngüye dönüşüyor. Ne kadar çok oyuncak sahibi olsa da çocuk için bir sınır yok. Bunu değiştirmek için kısmen belediye imkânlarından yararlanmaya çalışıyorum. Spor etkinliklerine devam ediyor fakat spordan çıkıp AVM’de dolaşmak, almasak da oyuncaklara en azından bakmak istiyor” diyor.

İş adamı bir babanın yakınması ise başka türden: “Kızımın velayeti annesinde olduğu için haftanın tek gününde dış mekânda trafik yüzünden çoğu zaman istediğimiz yere gitmekte zorlanıyoruz. AVM ve çocuk oyun etkinlik merkezleri aynı anda alışveriş, yemek, sinema gibi birçok şeyi birlikte yapabilme imkânı sağlıyor. Annesi de yüzme, keman dersi, yabancı dil öğrenimi gibi kişisel gelişimi için yapılması gereken faaliyetleri hafta içinde organize edebiliyor.

İşin ilginç yanı, mesleği ne türden olursa olsun, ağız birliği etmişçesine birçok ebeveynden aynı yakınmaları ya da övgüleri duyuyoruz. Konuşmalarından, AVM’lerin birer kurtarıcı, işlerini kolaylaştıran birer yardımcı gibi göründüğünü anlıyoruz.

Hatta sınıf öğretmeni olan bir babanın anlattıkları meseleyi özetliyor: “Okulda hafta sonu çocuklara neler yaptıklarını sorduğumuzda, hafta sonlarını markalar ve AVM’ler üzerinden anlattıklarında olayları anlamakta zorlanıyordum. Ta ki çocuk sahibi olana kadar. Oğlum şu an 4 yaşında ve isteklerini izlediği çizgi film kahramanlarının markalaşmış ürünleri üzerinden belirtiyor. İnsan başına gelince anlıyor. İçinde bulunduğumuz gerçeklik bu maalesef. İdeal anne babalar olmaya ne kadar gayret etsek de durumu değiştirmek için olağanüstü çaba göstermek gerekiyor.

İlgili annelerin etkinlik evleri

Bu arada sanırız etkinlik evlerinin birçok aile için taşıdığı anlama değinmeden olmaz. Bunlar, müstakil, içinde çocukların çeşitli etkinliklere katılabildiği çocuklar için sosyalleşme mekânları.

Sosyal medyanın da tamamlayıcı desteklerini alan bu merkezlere devam eden anneler kendileri ile ortak sorunlar yaşayan anne ve çocuklarla birlikte olmaktan mutlular. Çünkü birçoğu, “Efendim biz de çocuk büyüttük! Çok abartıyorsunuz! Çocuğa bu kadar yüz verilmez!” diye devam eden aile büyüklerinin söylemlerinden muzdarip.

Prematüre doğum sonrası sağlık sıkıntıları yaşayan, otizmli, çölyak, diyabetik, üstün zekâ- durgun zekâlı, hiperaktif, mental, down sendromlu, kolik, besin intorelansı yüksek daha nice sağlık sıkıntısı ile doğan çocukların kendileri gibi çocuklarla oyun oynayabilme imkânları sağlayan evler de var. Özellikle bunlar anneler için bir noktada paylaşım merkezine dönüşüyor.

Tabii merkezlerin kurulum amaçları sosyal medyanın ve ürünlerini nitelikli kullanıcılara sunmak isteyen markaların etkisiyle kimi zaman amaçlarının dışına çıkabilmekte.

Sosyo-ekonomik statüleri ortalama nüfusun üstünde olan bu merkez annelerinin çocuklarla geçirmiş oldukları zaman, sosyal medya etkisiyle farklı ve ticari niteliğe evrilmeye müsait olsa da, çocuklar da anneler de hâllerinden oldukça memnun görünüyor.

Çocuklar kime ait?

“çekirdek aileler hafta içini çitiliyor/ bungunluğu, taksitleri, ortanca kızın karasevdasını/ sahile götürmeli çocukları, insanlar benzemeli birbirine” Ahmet Murat

Çocuğun her anını planlamak ve boş vakitlerinin önüne geçmek için çocuğa çeşitli spor, dans, müzik aleti kursu, okuma grubu ayarlamak; sanata ilgisi artsın, tasarımla ilgilensin, drama derslerine devam edip, robotik atölye kursunda en iyi robotu dizayn etsin diye gösterilen olağanüstü gayretler sonucunda, acaba istenen sosyal ve mutlu çocuğa ulaşabiliyor muyuz?

Her çocuğun kendi mizacı ile doğduğunu düşündüğümüzde çocuklarının doğacakları günden başlayarak onlar üzerine planlar kuran aileler için hayat, evet, oldukça zor. Kendini ruhsal ve fiziksel olarak ifade edebildiği zamana gelene kadar ailelerin tercihlerine müdahale edemeyen çocuklar için de hayat zor.

Kimi zaman sadece koşup oynamak, bazen sadece aylaklık etmek isteyen çocukların ihtiyaçlarını niçin anne babalar belirliyor? Ve onların isteklerini ne kadar dikkate alarak belirliyorlar? Çocukluğunu okul bahçesindeki kavak ağacına sarılıp kayarak geçiren, zamanı “Akşam ezanı okundu, karanlık oldu artık eve gel” sesiyle algılayan benim neslim için her anı bir “faaliyet” ve “etkinlik” olan çocuklar oldukça şaşkınlık uyandırıcı.