Afganistan’ın “diğer” yüzü

ERHAN İDİZ
Abone Ol

Afganistan’daki beşinci günümdü. Güneydeki şehirleri gezmiş ve kuzeye doğru yola çıkmıştık. Yağmur yağıyordu. Buğulanmış camdan yolları izlerken birden onu fark ettim. Yaklaştıkça emin oldum. Evet, çarşaflı biri, kadınların yürümekten çekindiği toplumda bisiklet sürüyordu, hem de peçesiz.

Afganistan’daki beşinci günümdü. Güneydeki şehirleri gezmiş ve kuzeye doğru yola çıkmıştık. Yağmur yağıyordu. Buğulanmış camdan yolları izlerken birden onu fark ettim. Yaklaştıkça emin oldum. Evet, çarşaflı biri, kadınların yürümekten çekindiği toplumda bisiklet sürüyordu, hem de peçesiz.

Kadın, bisikletin arkasındaki sarı tüple çamura bata çıka eve yetişmeye çalışıyordu. Bu yağmurda yollara düştüğüne göre önemli bir durum olmalıydı. Bunu mutlaka kaydetmeliydim. Şoföre daha hızlı gitmesini söyledim.

Bisikletliyi geçince minibüsü durdurup bana yaklaşmasını bekledim. Aramızda uzun bir mesafe vardı. Korku dolu bir heyecanla fotoğraf çekiyordum. Korkuyordum çünkü önceki gün yoldan geçen burkalı bir kadını çektiğim için tepki almış, dayak yemekten son anda kurtulmuştum. Heyecanlıydım çünkü Afganistan’ın “diğer” yüzünü tüm dünyaya gösterebilirdim. Fotoğraf için bir cennet sayılan Afganistan, Steve McCurry dâhil birçok fotoğrafçının dünyaya açıldığı kapı olmuştu. Şimdi bu kapı benim için de açılıyordu.

Bisikletli gittikçe yaklaşıyordu. Bense çok iyi bir fotoğraf yakalamaya çalışıyordum. Güzel bir dergi kapağı çıkarabilirdim ya da iyi bir haber. Fakat yanıma yaklaşınca o muzır gülümseyişi fark ettim. Bir erkek çocuğu yağmur yağdığı için başına çarşaf geçirmiş, öylece yollara düşmüştü...