20. yüzyıldan 21. yüzyıla kadın ile ilgili kitaplar
Modern dönemde Batı, kendisini tanımlarken geçmişteki örneklerinden çok daha fazla, muhayyel bir Doğu imajına ihtiyaç duydu. Bu imajın temelinde Türklük vardı. Türklüğün özünde ise İslam.
Oryantalizmi Yeniden Düşünmek
Bu kitap, bir söylem ve kuramsal paradigma olarak Oryantalizmin değeri ve sınırları hakkındaki tartışmalara birkaç cepheden müdahale etmek amacıyla Osmanlı kadınlarının toplumsal ve kültürel taşıyıcılıklarına yönelik disiplinler arası bir yaklaşım geliştirmektedir.
Kadın bakış açısı taşıyan kaynaklara odaklanmış olması, Oryantalizmin erkek bakış açısından yazılan tarihlerine karşı mevcut meydan okumalara yeni bir unsur katmaktadır. Osmanlı kaynaklarının tanıtılması, klasik Oryantalizm paradigmasının öteki yüzünü gösteren "yerli" kültürel taşıyıcılığın bir örneğini de sunmaktadır. Bu kaynakların Osmanlı kadınlarına ait olması, bunların toplumsal cinsiyet ve etnisitenin yarattığı farklılıkları taşıyan bir direniş pratiğini dillendirmelerinden ötürü özel bir önem taşımaktadır. Bu, ne onların Doğululaştırılmış statülerini emperyal ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri içinde bir "saflık" damgası sayarak ayrıcalıklı kılmak, ne de toplumsal cinsiyeti homojen ya da durağan bir kategori kabul etmek anlamına gelir. Tersine, bu yazarların farklı etnik ve sınıfsal konumlarına verilen önem, Doğulu ya da Osmanlı (ya da Üçüncü Dünyalı) kadın kategorisine atfedilebilecek olan her türlü tekilliğin altını oyar, böylece de sömürgecilik sonrası çağdaş feminist kuramda ortaya çıkan kimi Ortodokslukları engeller. Bu bireylerin dillendirdikleri özgül toplumsal, kültürel ve siyasi-tarihsel durumlar sonucunda ortaya çıkan Batılı kültürel biçimlerin melez yeniden şekillendirilmesine yönelik eleştirel ilgi de buna eklenir.
Reina Lewis, Oryantalizmi Yeniden Düşünmek. İstanbul: Kapı yayınları, 2006.
Sömürgeci Fantaziler
Sömürgeci Fantaziler, Batı'ya hükümran özne konumu sağlayan söylemsel dinamikleri, Batı'nın kendi imgesini nasıl kurduğunu, kendini kendisine nasıl temsil ettiğini inceliyor. Kültürel ve cinsel farkın sömürgeci özne konumunun kuruluşundaki önemine dikkat çeken Yeğenoğlu, Batı'nın seyahat yazınından, antropoloji ve edebiyat metinlerinden örnekler üzerinden, sömürgeciliği oluşturan bilinçdışı süreçleri ele alıyor. Fantezi ve arzunun sömürgeleştirilen bir kültürle kurulan ilişkide nasıl temel bir rol oynadığı araştırılıyor.
Bir tür feminizm konusunda da uyarıyor bizi yazar: Batılı beaz erkek öznenin arzusunu sorgusuz sualsiz üstlenen bir feminizm bu. Sömürgeci Fantaziler, Türkiye'de kültürel ve cinsel fark çevresinde süren tartışmalara doğrudan katkıda bulunacak bir kuramsal zenginliğe sahip.
Meyda Yeğenoğlu, Sömürgeci Fantaziler: Oryantalist Söylemde Kültürel ve Cinsel Fark. İstanbul: Metis yayınları, 2003.
Müslüman Kadın İmajı
Modern dönemde Batı, kendisini tanımlarken geçmişteki örneklerinden çok daha fazla, muhayyel bir Doğu imajına ihtiyaç duydu. Bu imajın temelinde Türklük vardı. Türklüğün özünde ise İslam. Söz konusu imajın en somut malzemesi ise "Doğulu kadın"dı.
Edebiyat, tarih ve felsefenin kesiştiği bir alanda verilmiş yoğun bir emeğin ürünü olan bu kitap, Batı edebiyatının belli başlı metinlerinden hareketle Batılı muhayyiledeki "Müslüman kadın" imajını ortaya koyuyor. Konusunun vazgeçilmez çalışmalarından biri olan bu eser, sırasıyla Ortaçağ, Rönesans, Aydınlanma ve Romantizm dönemi metinlerinde "Müslüman kadın" imgesinin nasıl ele alındığını başarıyla gözler önüne seriyor.
Mohja Kahf, Batı Edebiyatında Müslüman Kadın İmajı. İstanbul: Küre yayınları, 2005.
Batının Cinsel Kıyısı
Cinselleştirme ve cinsiyetlendirme "öteki"ni yaratma sürecinin etkili araçlarından biri olagelmiştir. Şarkiyatçı söylemde de grotesk cinsellik, Avrupa'nın "kıyıları"nı, dolayısıyla Avrupa'nın "ötesi" ile "berisi"ni tanımlayan bir öğe olarak işlev görmüştür.
Bu durum ötekilik mekanlarının yaratılması, haremler, hamamlar vb. çevresinde gelişmiş olan akıl almaz efsaneler için de geçerlidir. Bu efsanelere meydan okuyacak veya onları gözden geçirtecek kanıtlar yok değildi, ama asıl sorun bunların şarkiyatçı söylemde coğrafi bölgelerle cinsellik arasındaki "simgesel bağlantılar"ın öğeleri, hatta belki de iletkenleri olmasıydı. Bu yüzden Lady Montagu ve diğer görgü tanıkları, tüm uğraşlarına rağmen Şark cinselliğiyle ilgili birikmiş "bilgi" yığınını yerinden edemediler; olsa olsa bu yığının yanı başında varlığını sürdüren, fakat onu alt edemeyen alternatif bilgiler üretebildiler.
Irvin Cemil Schick elinizdeki çalışmasında Avrupa sömürgeci söylemi içinde, Şark'ın ötekileştirilmesinde cinsel ve cinsiyetçi temsillerin nasıl yaratıldığını ve kullanıldığını geniş bir örnekleme ve kaynakçaya dayanarak anlatıyor. Avrupa'nın Şark'ı "ötekileştirmek" suretiyle kendini nasıl tanımladığını ele almanın yanısıra, bunun cinsiyetçi söylemin olgunlaşmasına yaptığı katkıyı da ortaya koyuyor.
Irvin Cemil Schick, Batının Cinsel Kıyısı: Başkalıkçı Söylemde Cinsellik ve Mekansallık. Çev.: Savaş Kılıç, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2002.