100 Türk Büyüğü
Şükûfe Nihal
Cumhuriyet dönemi kadın yazarlarının, Halide Edip’in, Suat Derviş’in, Kerime Nadir’in, Halide Nusret’in, Şükûfe Nihal’in hayatlarını, birbirlerinin romanında geçen hayatlar gibi düşünürüm bazen. Şükûfe Nihal’in hayatı bir Kerime Nadir romanında geçer gibi gelir bana.
Gençliği Cumhuriyet’in ilk yıllarına denk gelen her hayatta olduğu gibi, onun da öznesi olduğu bir ilk var: Dârülfünun mezunu ilk kadın. Mezun olduğu 1919’da ilk şiir kitabı da ellerdeydi: Yıldızlar ve Gölgeler.
Yılların onlarca yıla bedel olduğu yıllardan bahsettiğimiz için, aynı yılın en önemli olayı bu değil, mitinglerdi.
Anadolu’da şehirler işgal altındayken ve İstiklal Harbi’nin ilk nüveleri oluşuyorken, Fatih’te ve Sultanahmet’te yapılan mitinglerde yer alanlardan biri de Şükûfe Nihal.
Cumhuriyet’in politikalarına aktif katılımı, Cumhuriyet değerlerinin halka vazedilmesinde öğretmen olarak bizzat rolü var.
Kendisi için intihar eden bir adam var, diyerek devam edersem garip kaçmaz çünkü kendisine âşık olan adamlar oldukça tanıdık: Osman Fahri, Ahmet Kutsi, Nâzım Hikmet, Faruk Nafiz.Osman Fahri aşkına karşılık alamayarak gittiği Elazığ’da bu hicranla intihar eder.
Faruk Nafiz , sevdasına Şükûfe Nihal’den karşılık bulur ama evlenme teklifi reddedilir, ani bir kararla başka biriyle evlenir. Ama karşılıklı romanları var: Faruk Nafiz Yıldız Yağmuru’nda (1936) Şükûfe Nihal’i, Şükûfe Nihal Yalnız Dönüyorum’da (1938) Faruk Nafiz’i anlatır.
İki defa evlenip boşanan, kızı doğum yaparken vefat eden, geçirdiği bir kaza sonucu hayatının son on bir yılını hasta olarak geçiren Şükûfe Nihal, yalnız ve yorgundu. İki arkadaşının kurduğu bir huzurevine yerleşti.
Domaniç Dağları’nın Yolcusu, “avuçlarında camdan bir parça gibi kalbini sıkıp” hayatına ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına veda etti.
* Nâzım Hikmet’in Şükûfe Nihal için yazdığı “Bir Ayrılık Hikâyesi” şiirinin dördüncü dizesinden uyarlayarak.