Vladikavkaz’da göz alıcı bir mabet: Muhtarov Camii
Muhtarov Camii veya Sünnî Camii, Kuzey Osetya'nın başkenti Vladikavkaz şehrinde Terek Nehri'nin kıyısına, Vladikavkaz Müslümanlarının yoğun uğraşları sonucunca inşa edilmiş göz alıcı bir camidir. Cami, adını 1900-1908 yıllarında inşaatını finanse eden Azerbaycanlı milyoner Murtuza Muhtarov'dan almaktadır. Polonyalı mimar Jozef Ploszko’nun El-Ezher'den ve Kahire'deki erken dönem camilerden ilham alarak tasarladığı cami, dış cephesinin güzelliği kadar iç detaylarıyla da göz doldurmaktadır.
Murtuza Muhtarov
1855 yılında Bakü'nün Amirjan köyünde fakir bir ailenin çocuğu olarak gözlerini açan Murtuza Muhtarov, gözlerini son kez kapadığında Azerbaycan burjuvazisinin ve petrol endüstrisinin önde gelen bir temsilcisi olacaktı. O, yeteneği ve sıkı çalışması sayesinde basit bir işçiden Rusya İmparatorluğu'nun her yerinde tanınan milyoner bir iş adamına kadar yükselmişti. Ancak Muhtarov, sadece 19. ve 20. yüzyılın başında Bakü'nün petrol endüstrisini peyda edenlerden biri değil, aynı zamanda büyük bir hayırseverdi.
28 Nisan 1920'de Bolşeviklerin Bakü'yi ele geçirmesinden sonra birkaç Kızıl Ordu askerini öldürdükten sonra kendi evinde intihar eden Murtuza Muhtarov'un ardında bıraktığı mimarî miras okullardan saraylara ve camilere çok geniş ve çok yönlüdür. Ancak onun yardım ve desteğiyle yoktan var edilen en çarpıcı eserlerden biri, Vladikavkaz'daki adıyla anılan camidir.
Vladikavkaz'a cami projesi
Terek Nehri'nin iki kıyısında yer alan Rusya’ya bağlı Kuzey Osetya'nın başkenti Vladikavkaz, neredeyse tüm çevresi boyunca dağlarla çevrili bir şehirdir. Etimolojik manada da “Kafkasya’nın hâkimi” olan bu şehrin, 1916'daki nüfusu çoğunluğu Ruslar, Müslümanlar, Kuzey Kafkasyalılar ve Ermenilerden müteşekkil 73 bin civarındaydı. Ancak, Müslüman Tatar, Kumuk, İnguş ve İran halklarının yaşadığı bu şehrin Müslümanlar için tashih edilmiş bir camisi yoktu.
Şehre bir Sünnî camisi inşa etme meselesi, ilk kez Şubat 1863'te, Tatar ordusunun cami inşa etmelerine ve aralarından bir molla seçmelerine izin verilmesi talebiyle 9 Nolu Kafkas Hat Taburu komutanına başvurduğunda gündeme geldi. İnşaat için fon eksikliği ve ibadet için ayrılmış bir mekânın mevcut olmaması nedeniyle talep reddedildi.
1894 yılında şehirdeki Müslümanlar, bölgedeki tüm Müslüman nüfustan, cami inşası için fon toplamak üzere Terek bölgesinin başkanına dilekçe verdiler.
- Uzun vakitler alan tüm gerekli onaylardan sonra 1900 yılında cami yapılmasına izin verildi. Belediye, bu inşaat için Terek Nehri’nin sol yakasında boş bir arsa tahsis etti.
Nihayet caminin inşaatına başlandı; ancak ortada gözle görülür bir para sıkıntısı vardı. Osetya'daki Müslümanlar arasında düzenlenen bağış toplama etkinliğinden sonra dahi gerekli miktarın yarısı bile toplanamamıştı.
Daha sonra Vladikavkaz Müslümanları, yardım için Bakü petrol milyoneri Murtuza Muhtarov'a başvurmaya karar verdi. Zira Muhtarov'un eşi, ailesi Vladikavkaz'da yaşayan Oset kökenli General Hamdi Tuganov'un kızı, asilzade Elizaveta Tuganova idi. Hatta bazı kaynaklarda, Muhtarov’un, her ne kadar zengin bir adam olsa da asalet içinde doğmadığından ve Tuganov ailesinin sosyal konumlarına ulaşamadığından evlilik teklifinin aile tarafından reddedildiğini; ancak bu camiyi yapmayı taahhüt ettikten sonra kabul edildiği de yazmaktadır.
- Böylece, Kafkasya'nın önde gelen hayırseverlerinden Azerbaycanlı milyoner petrol sanayicisi Murtuza Muhtarov, cami inşaatının yüklü bir kısmını üzerine alarak caminin yapımı için gereken 80 bin rublenin 50 bininden fazlasını kendisi karşıladı.
Açılışından günümüze Muhtarov Camii
14 Ekim 1908'de Ramazan ayının birinci günü, Terek Nehri'nin sol yakasında inşa edilen caminin açılış ve takdis töreni gerçekleşti. Aynı gün Muhtarov, caminin şerefine Vladikavkaz hapishanesindeki 800 mahkum için bir de ikram düzenledi.
- Vladikavkaz şehrinin Sünnî cemaatinin temsilcileri, caminin sponsoru Muhtarov'a tüm Vladikavkaz Müslümanları adına içten şükranlarını sunarak, camiye “Muhtarov Camii” adını verdi.
Diğer bir ismi “Sünnî Camii” olan Vladikavkaz'daki cami, açıldığı günden 1933 yılına kadar faaliyet gösterdi.
1934'te belediye meclisi camiyi yıkma kararı aldı. Şehrin tüm Tatar nüfusunu ayağa kaldıran bu kararın üzerine 84. Süvari Alayı'nın 25. Tatar Bölüğü’nün komutanı Betkenev, ellerinde silahlarla astlarına camiyi koruma emri verdi. Yetkililer sonunda pes ederek camiye mimarî anıt statüsü vermek zorunda kaldı.
Cami, 1948'den 1964'e kadar Yerel Tarih Müzesi'nin doğa bölümüne ev sahipliği yaptı. 1994 yılında cami binası Kuzey Osetya Müslümanları Ruhani İdaresi'ne devredildi. O günden bu yana cami amacına uygun olarak yeniden hizmete açıldı. Muhtarov Camii, bugün Kuzey Kafkasya'nın en büyük camilerinden biridir.
Göz alıcı detayları
Caminin mimarı Jozef Ploszko'dur. Polonya kökenli bir mimar olan Ploszko, Azerbaycan'ın en iyi ve en başarılı mimarlarından biri olarak görülmekteydi. Ancak Muhtarov’la defalarca işbirliği yapan mimar, dinî ibadethânelerin yapımı konusunda pek de deneyimli sayılmazdı. Bu nedenle, Muhtarov’dan böyle bir sipariş aldığında uzun süre Doğu mimarisini takip etmiş ve nihayetinde, örnek olarak erken dönem Kahire camilerini almış ve hatta ünlü El-Ezher'i anımsatan Arap tarzından ilham almıştı. Ancak caminin mimari açıdan bakıldığında birçok açıdan benzersiz olduğu da söylenir.
İlk bakışta bir kilise yahut kiliseden çevrilme bir cami olarak algılanabilecek olan Muhtarov Camii'nde, gotik üslup benimsenmiştir. Girişi de gotik bir kemerle süslenen yapının, girişin her iki yanında şerefeli, iki minaresi bulunmaktadır. Minarelerin yüksekliği 33 metre, firuze renkli kubbenin yüksekliği ise 16 metredir. Caminin minareleri, büyük kubbesi ve küçük kubbecikleri üstlerine kondurulan hilallerle tamamlanmıştır.
Göz alıcı ibadethâne, Bakü'nün eteklerinden getirilen beyaz kireç taşından inşa edilmiş ve kırmızı tuğlalar ile kaplanmıştır. Dış cephede bu tuğlalı görüntüye ilave olarak beyaz-sarı tonlarında süslemeli levhalar da kullanılmıştır.
Aynı anda 600-650 kişi namaz kılabileceği caminin iç detayları da dışı kadar eşsizdir.
Caminin içi, zarif bir işçilikle rengarenk yazılmış Arapça hatlar, Kur’ân’dan yaldızlarla yazılmış ayetler, İslâmî tarzda süslemelerle zengin bir şekilde tezyin edilmiştir. Tüm duvarları kaplayan göz alıcı levhalar içeriyi büyüleyici kıldığı kadar caminin bir masaldan çıkmış olduğu izlenimini de uyandırmaktadır.