Umman'ın İslâm mimarisinin ruhunu yansıtan eski mahalleleri
Umman'da son 50 yılda halkın geleneksel mahalleleri bırakıp yeni yerleşim yerlerine yönelmesinin sonucu olarak kentlerde dikkate değer bir dönüşüm oldu.
Halkın çoğunluğu söz konusu eski mahalleleri, babalarının ve dedelerinin hatıralarına tanıklık eden tarihî ve manevi bir değer olarak görüyor.
Zufar kentindeki eski sokaklar da sakinleri kerpiç ve taş evlerden beton ve demirden yapılmış modern konutlara taşınmadan önce hayat dolu olan harabelerin bir örneği.
Geçmişe duydukları özlem bazı Ummanlıları, duvarları tarihin hatıralarıyla dolu evlere restorasyon ve bakım için dönmeye itiyor.
Evlerde ve mahallede İslâm mimarisinin izleri görülüyor
Umman'ın eski mahalleleri İslâm mimarisinin ruhunu yansıtıyor.
Tarih araştırmacısı Salim bin Akil Mukaybil, Zufar'daki mahallenin de İslâm toplumundaki mahallelerin bir parçası olduğunu belirtiyor.
Mahalledeki evlerin hava akımı olması amacıyla denize bakan güneye cephesi yönünde sıralandığını kaydeden Mukaybil, evlerin dairesel ya da kare şeklinde inşa edildiğini, caminin de bu mahallelerin buluşma noktası olduğunu dile getiriyor.
- "1774 yılında inşa edilen Akil Camii, Zufar vilayetine bağlı Selale kentinin en eski camilerinden biri olarak kabul edilir. Cami 10 yıl önce yeniden restore edilmesine rağmen eski İslâmî üslubu koruyor."
Evlerin ana girişlerinin güneye baktığını ve pencerelerin dikdörtgen şekilde, İslâmî üslupta tasarlandığını aktaran Mukaybil, mahalle evleri arasındaki uyum ve mahremiyete ilişkin şunları söylüyor:
"Zufar evlerinin güzelliği hepsinin birbirinden ayrı olarak inşa edilmesi ve deniz havası girebilmesi için evler arasında koridor adı verilen yaklaşık iki metre mesafe bırakılmasında yatıyor."
Mukaybil, bu koridorların arkadaki diğer evlere hava akımının kesilmemesini sağladığına ve İslâm mimarisini farklı kılan şeyin bu olduğuna dikkati çekiyor.
Evler, çevreyle uyumlu yerli malzemelerden
Zufar'daki mimarinin, İslâm dünyasındaki mimarinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kaydeden Mukaybil, bu mahallelerde evlerin ve camilerin kireçle boyandığını ifade ediyor.
Evlerin kişilerin ekonomik seviyesine göre tasarlandığını söyleyen Mukaybil, durumları çok iyi olmayanların evlerinin güney cephesinde iki veya üç odaları bulunduğuna, geri kalan kısmın ise açık olduğunu söylüyor.
Maddi durumu iyi veya geniş bir aileye sahip olanların ise genellikle iki katlı veya üç katlı evlere sahip olduğunu belirten Mukaybil, İslâmî mimaride tuvaletlerin genellikle evlerin kuzey köşesinde, batı veya doğu tarafına bakacak şekilde yer aldığını, bunun da güneyden gelen havanın evde kötü kokuya neden olmasını engellemek için yapıldığını dile getiriyor.
Mukaybil, evlerin yapımında yerel malzemeler kullanıldığını belirterek, şunları kaydediyor:
"Öncelikle evlerin yapımında genişliği ve yüksekliği yaklaşık 30 santimetre, uzunluğu yaklaşık yarım metreye ulaşan kesme ve kireç taşlarının yanı sıra kireç harcı kullanılmıştır. Çatılarda ise Hindistan cevizi ağaçlarının yanı sıra dağdan getirilen özel ağaçların kerestesi kullanılıyor, çünkü uzun ömürlü olması için ağaçların yaşlı olması gerekiyor."
Son olarak Mukaybil, Zufar'daki en eski evin 300 yıllık olduğunu ve Akil Camii'nin arkasında bulunduğunu belirtiyor.