Trans Sibirya’da dinler arası bir yolculuk

MUSTAFA KIRIKÇIOĞLU
Abone Ol

Dünyanın dört bir yanında tren yolculuğu tutkunları için Trans Sibirya Ekspresi’nde yolculuk etmek yapılması gerekenler listesinde önemli bir yer tutuyor. Yapılış hikâyesiyle Rusya’nın geçmişten bugüne serüvenine de ışık tuttuğu tren yolu, yolcularına sefer boyunca dünyanın en geniş ülkesinin içindeki farklı din ve kültürleri tanıma imkânı da sağlıyor.

Çar I. Nikolay, 30 yıllık iktidarında, tutucu politikalarıyla tanınmaktadır.

Rus Çarlığı’nın başkenti St. Petersburg’dan Moskova’ya, imparatorluğun ilk demir yolunu yapma planı ortaya atıldığı zaman, sertliğiyle bilinen Çar I. Nikolay kalemi eline alarak iki şehir arasında bir hat çizmeye başladı. Etrafındaki her şeyi kontrol etmeyi seven Çar, bu işin planını da başkasının inisiyatifine bırakmak istemiyordu. Ancak bir noktada kalem, cetveli tuttuğu parmağına takıldı ve düz demir yolu hattı üzerinde hafif bir eğrilik yaptı. Haritayı bu haliyle gören Çar bürokrasisinden yetkililer garipliği fark etse de, İmparator I. Nikolay’ın meşhur gazabından korktukları için harita üzerinde neden öyle bir kavis olduğunu sormaya cesaret edemedi. Bu sebeple harita üzerindeki kavis de dahil olmak üzere demir yolu rayları tam olarak Nikolay’ın bıraktığı çizgi boyunca döşendi.

  • Rus coğrafyasının en önemli iki kenti arasında yapılması planlanan ilk demir yolu projesine dair “Nikolay’ın Parmağı” ismiyle bilinen bu hikâye, bir çoğumuza Ürdün ile Suudi Arabistan sınırının Amman'a yönelen tuhaf girintisi için söylenen ve literatürde “Churchill Hıçkırığı” olarak bilinen garip kıvrımı hatırlatabilir. Hikâyenin kahramanı, Osmanlı için kullanılan “Avrupa’nın hasta adamı” tabirinin de mucidi I. Nikolay’ın, ABD’den özel getirttiği mühendislerle yürütülen demir yolu projesi, 1842’den 1851’e kadar 9 yılda tamamlandı.

Çarlığın rüyası

Demir yolunun bitiminin hemen ardından yeni proje fikirleri ortaya atılsa da, tutucu Çar’a göre bu temel bir ihtiyaç değildi ve insanların “gereksiz şekilde hareket etmesini” teşvik edebilirdi. Buna rağmen St. Petersburg-Moskova hattı hizmete girdikten sonra yeni demir yolları için ülke içinden öneriler yükselmeye başladı. Bunlardan biri de Rusya’nın 17. yüzyıldan itibaren kolonileştirmeye başladığı ve 19. yüzyılın sonlarına doğru devasa boyuta oluşan Sibirya topraklarıyla, imparatorluğun orta ve batı kısmındaki ana şehirlerini bağlama fikriydi. Bu sayede Rusya’nın Avrupa kıtasındaki topraklarına göre gelişmişlik açısından oldukça geride bulunan Sibirya ve Uzak Doğu topraklarının kalkınmasını sağlanacağı umuluyordu.

Moskova'yı Uzakdoğu Rusya'ya bağlayan Trans Sibirya Demiryolu, dünyanın en uzun demiryoludur.

Moskova’dan Uzakdoğu’ya uzanması planlanan ve yabancı bazı girişimcilerin de iştahını kabartan bu proje, kimilerine göre Rus bürokrasisinin yavaşlığı, kimilerine göre Sibirya’daki elverişsiz iklim koşulları, kimilerine göre de Rusya’nın bu projeyi tamamen kendi kaynaklarıyla gerçekleştirmek istemesi sebebiyle ancak 1891 yılında, I. Nikolay’ın torunu III. Aleksandr tarafından başlatıldı. Yapımı sırasında Rusya’nın içte ve dışta birçok badire atlattığı proje, 25 yıl sonra Petrograd’dan (1914’te I. Dünya Savaşı başladığında yükselen Alman karşıtlığı nedeniyle ismi Alman şehirlerini çağrıştıran St. Petersburg, “Ruslaştırılarak” Petrograd’a çevrildi.) Pasifik kıyısındaki Vladivostok arasında kesintisiz bir tren yolu ulaşımını mümkün kıldığında, tarihler 1916’yı gösteriyordu.

Sibirya ile Rusya'nın geri kalan bölgeleri arasında önemli bir ticaret ve ulaştırma hattı oluşturan Trans Sibirya Demiryolu, Sibirya'nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının aktarılması bakımından Rus ekonomisine büyük bir katkı sağlamıştır.

Yaklaşık 50 yıl boyunca Çarlar tarafından büyük bütçeler ayrılan, imparatorluğun en prestijli kalkınma projesinin tamamlanmasından bir yıl sonra Çar II. Nikolay’ın tahttan indirilip; sonraki yıl da ailesiyle beraber Bolşevikler tarafından kurşuna dizilmesi de tarihin sayısız cilvelerinden biri olarak kayıtlara geçti.

Dünyanın en uzunu

Yapımında askerler, işçiler ve hükümlülerden oluşan 60 bin kişilik bir ordunun çalıştığı Trans Sibirya Ekspresi, 9.289 kilometrelik rotasıyla dünyanın en uzun demir yolu ünvanını elinde tutuyor. Moskova’dan Uzak Doğu’daki Vladivostok limanına uzanan hatta hiç durmadan yolculuk yapmak 7 gün sürerken, belli duraklarda konaklayıp yolculuğa devam etmek suretiyle seyahatinizi kendiniz de planlayabilirsiniz. 8 farklı zaman dilimi üzerinden geçtiğiniz Trans Sibirya Ekspresi, 3 farklı güzergah seçeneğinden oluşuyor.

  • Moskova’dan Vladivostok’a uzanan ilk seçenek tamamen Rus şehirleri üzerinden geçerken, Sibirya’nın ortalarında bu güzergahtan saparak Moğolistan veya Çin üzerinden Pekin’e ulaştığınız iki farklı rota da mevcut.

Rusya içinde 2 cumhuriyet, bir özerk bölge, 12 bölge ve 80'den fazla şehirden geçme imkânı veren hat, Volga,Yenisey ve Amur gibi önemli nehirlerden de geçiyor. Yolculuk sırasında Sibirya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarını, geniş ovalarını ve göz alıcı ormanlarını izleyebileceğiniz Trans Sibirya Ekspresi, bunun yanında Baykal Gölü'nün muhteşem manzarası gibi doğal güzellikler de sunuyor. Yolculuk süresince devasa uzunlukta köprü ve tünellerden de geçiyorsunuz. Rota boyunca standart bir tren kompartmanında yolculuk edebileceğiniz gibi, lüks vagonların içinde özel yataklarda kalmak gibi konforlu seçenekleri de tercih edebilirsiniz.

Trans Sibirya Ekspresi, rota boyunca standart bir tren kompartmanının yanı sıra lüks vagonların içinde özel yataklarda kalmak gibi konforlu seçenekler de sunuyor.

Trans Sibirya Ekspresi’nin sunduğu olanaklar yalnızca Rusya’nın eşsiz doğal güzelliklerini izlemekle sınırlı değil. Avrasya coğrafyasıyla ilgilenen insanlar için bu yolculuk, her biri farklı kültürel ve tarihî zenginliklere sahip şehirlerden geçerken rota üzerindeki yerel halkların yaşam tarzını, gelenek ve göreneklerini keşfetme imkânı da sunuyor. Demir yolu boyunca farklı dinler açısından önemli bir çok şehri ziyaret etmek de, Rusya’nın sahip olduğu kültürel mozaiği anlamak açısından oldukça önemli.

Direnişin kahraman sesi: İmam Alimsultanov
Mecra

Moskova’dan başlayıp Sibirya ovalarından ve Baykal Gölü’nün maviliklerinden geçerek Moğol Bozkırlarına uzanan yolculuğu baştan sona tamamlayan yolcu, bu süre içerisinde 7 saat dilimi geçmiş olur.

Dinler arası bir yolculuk

Trans Sibirya Ekspesi’nde yolculuk ederken, Rusya’nın baskın inancı Ortodoks Hristiyanlığın yanı sıra, ülkedeki en büyük azınlık dinleri olan Müslümanlık ve Budizm’e dair de en önemli merkezleri görme imkânına sahip oluyorsunuz. Bunun yanında Sibirya topraklarındaki Neo-Pagan ve Şaman bir çok inanca mensup insanların yaşadığı bazı şehirler ve kırsal alanlar da hat üzerinde bulunuyor. Ayrıca İsrail’den yaklaşık 20 sene önce kurulan ve dünyada İsrail'in dışında resmî idarî statü taşıyan tek Yahudi bölgesi olan Rusya Uzak Doğu’sundaki Yahudi Özerk Bölgesi de güzergah üzerinde bulunuyor.

Trans Sibirya Ekspresi üzerinden bulunan farklı inançlara dair önemli merkezlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Kazan

Kazan, Rusya Müslümanları için tarihî, kültürel ve dinî açıdan büyük bir öneme sahip. Rusya’nın en büyük beşinci şehri olma özelliğini elinde bulunduran Kazan, aynı zamanda ülkede Müslümanların çoğunlukta olduğu en büyük kent konumunda. Geçmişten bu yana dinî hoşgörü ve çok kültürlü yapısıyla da dikkat çeken şehirde, Rusya'nın en büyük camilerinden biri olan ve büyüleyici bir mimariye sahip Kul Şerif Camii bulunuyor.

16. yüzyılda Kazan Kremlini'nde inşa edilen Kul Şerif Camii, adını Ruslara karşı direniş önderi olan Kul Şerif'ten almaktadır.

  • Ayrıca son Kazan hanlarından Safa Giray Han’ın eşi Süyümbike’nin adını taşıyan kule de, trajik hikâyesiyle şehrin 1552’de Müslümanların elinden alınışının canlı bir tanığı durumunda. Kazan, Rus Müslümanları için diğer birçok önemli yapıya ve İslâmî kuruma da ev sahipliği yapıyor.

Ulan Ude

Tuva ve Kalmukya Cumhuriyetleri ile birlikte Rusya’nın en önemli üç Budizm merkezinden biri olan Buryatya Cumhuriyeti’nin başkenti Ulan-Ude de Trans Sibirya Ekspresi yolu üzerinde bulunuyor.

  • Moğolistan sınırına yakın bir noktada bulunan bu şehir, Budizm’in Tibet kolunun Rusya içindeki merkezî durumunda.

Rusya Uzak Doğu’sunun Vladivostok ve Habarovsk’tan sonraki en kalabalık şehri de olan Ulan-Ude, aynı zamanda Rusya’nın en önemli Budist manastır komplekslerinden biri olan Ivolginsky Datsan’a da yaklaşık 20 km uzaklıkta. Bu Datsan, 1927 yılında ölen Buryat Budistlerinin ruhanî lideri Dashi-Dorzho Itigilov’un mumyalanmış bedeni ev sahipliği yapıyor. Budizm eğitim ve araştırma merkezlerine de ev sahipliği yapan Ulan-Ude’de sene içerisinde birçok Budist festivalleri, törenleri ve kültürel etkinlikleri görmek mümkün.


Özgürlük savaşçısı: Şamil Basayev
Mecra

Trans Sibirya Demiryolu'nun bir durağını olan Ulan Ude şehri, Rusya’nın en önemli üç Budizm merkezinden biri olan Buryatya Cumhuriyeti’nin başkentidir.

Birobican

Rusya içerisinde yer alan Yahudi Özerk Bölgesi’nin başkenti Birobican da tren yolculuğunun Vladivostok’a giderken son duraklarından biri.

  • Sovyetler Birliği’nin lideri Stalin tarafından 1934 yılında kurulan bu bölgenin Yahudilerin kültürlerini geliştirmesi için hediye olarak verilmiş bir yurt mu yoksa gözden uzak olmaları için belirlenmiş bir sürgün yeri mi olduğu yönünde tartışmalar hâlâ sürüyor.

II. Dünya Savaşı sonrası bölgede oransal olarak en yüksek seviyesine çıkan Yahudi nüfus bugün itibarıyla oldukça gerilese de, özellikle ABD ve İsrail’den gelen bağışlarla başkent Birobican’da Yahudi kültürünü yaşatmaya yönelik projeler yapılıyor. Rus Yahudisi yazar Sholem Aleichem’ın adını taşıyan bölgedeki tek üniversite, Yidiş ve İbranice eğitimi almak isteyen kişiler için en önemli eğitim merkezlerinden biri konumunda. Ana meydanında ziyaretçilerini Yahudilere özgü, Menora adı verilen Yedi Kollu Şamdan heykelinin karşıladığı kentte yıl içerisinde Yahudi kültürüne ait çeşitli etkinlikler görmek de mümkün.

Trans Sibirya Demiryolu'nun üzerinde ve Çin sınırının yakınlarında yer alan Birobican'da, Yahudi kültürüne ait detaylar görülebilmektedir.

“Nikolay’ın parmağı” mı?

Peki I. Nikolay’a atfedilen kavisin aslı nedir? St. Petersburg ve Moskova’nın arasında bulunan Novgorod şehri yakınlarındaki Verebye köyünde başlayan kavis, efsanenin aksine aslında ilk projede dümdüz bir çizgi olarak inşa edilmişti. Ancak Verebye köyünde bulunan Mstinsky Köprüsü durağı deniz seviyesinden 79 metre, bir sonraki durak olan Torbino 192 metre yükseklikteydi. Bu yüzden St. Petersburg yönüne giden trenlerin bu bölgede yokuş aşağı sık sık frene basılması nedeniyle balataları yanarken, Moskova’ya gidenler de yokuşu çıkamadıkları için vagonlar birbirinden ayrılıp grup haline yukarı çıkmak zorunda kalıyordu.

Kazaların da etkisiyle güzergaha, 1869 yılında başlayıp 1881 yılında biten ve Verebye yokuşunun etrafından dolaşan bir ekleme çalışması yapıldı ve 2000 yılında yol tekrar düz hale gelene kadar bu şekilde kullanıldı.

  • Oysa bu kavisin müsebbibi olduğu söylenen Nikolay henüz 1855 yılında, “Avrupa’nın hasta adamı” dediği ve ölümünü beklediği Osmanlı Devleti ve müttefiklerine karşı Kırım Savaşı’nda ülkesinin aldığı ağır yenilgilerin etkisiyle yatağa düşüp hayata veda etmişti.