Arap Birliği: Tabelası var, kendisi yok

HABER MASASI
Abone Ol

Arap Birliği'nin Filistin'le ilgili dün yaptığı toplantıdan somut bir sonuç çıkmadı. 1945'teki kuruluşundan itibaren, birliğin Filistin konusundaki siyasetini özetledik.

Arap dünyasının siyasal anlamda en büyük çatı kuruluşu olan Arap Birliği, 22 Mart 1945’te Mısır’ın başkenti Kahire’de kuruldu. Birliğin kurucu üyeleri Mısır, Irak, Maveraiürdün Emirliği (bugünkü Ürdün Krallığı), Lübnan, Suudi Arabistan ve Suriye’ydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması sonrasında Ortadoğu’da oluşan statükoyu da temsil eden bu ülkelere, 5 Mayıs’ta Yemen de katıldı. Kuruluşunun hemen ardından Filistin sorunuyla ve İsrail’in sahneye çıkışının getirdiği devasa problemlerle yüzleşmek durumunda kalan Arap Birliği, günümüzde bölgesel çekişmelerin odağında, felç olmuş yapısıyla dikkat çekiyor.

Arap Birliği'ni kuran ülkelerin liderleri, Mısır'ın başkenti Kahire'de bir arada, 1948

Filistin ve Kudüs meselesi bağlamında, Arap Birliği’nin tarihsel süreç içinde geçirdiği aşamalar şu şekilde özetlenebilir:

1947’nin kasım ayında, dönemin Arap Birliği Genel Sekreteri Azzam Paşa’nın “Umarım Yahudiler bizi bir savaşa sürüklemez. Yoksa bölgemiz, Haçlı Seferleri’ni ve Moğolları aratacak katliamlara sahne olabilir” sözü, literatüre girmiş ilk resmi tepkidir. Filistin’in 29 Kasım 1947’de BM’de yapılan oylamayla bölünmesi planına karşı çıkan Arap Birliği, sonraki bütün çatışma ve krizlerde inisiyatif almaya çalıştı.

Mısır, 1979’da İsrail’le resmen barış anlaşması imzaladığında, Arap Birliği’ne üye ülkeler Mısır’ı birlikten attılar. Arap Birliği’nin merkezinin Kahire’den Tunus’a taşındığı kriz, 1989’da Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in yoğun çabaları sonucu anlaşmaya bağlanabildi. Ürdün, 1994’te İsrail’le barış anlaşması imzaladığında ise, Mısır’a yapıldığı gibi Ürdün birlikten dışlanmadı. Bu süreçte Arap Birliği, hem bölgesel çekişmeler hem de üye ülkelerin İsrail’e karşı tavırlarının yumuşamasının etkisiyle, Filistin meselesinde daha “barışçı” bir çizgiye gelmişlerdi.

Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır (solda), Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba ile bir Arap Birliği zirvesinde.

1960’lardan itibaren Filistin davasını temsilde üstünlüğü elinde tutan Filistin Kurtuluş Örgütü çizgisine “İslâmcı” bir alternatif olarak 1987’de Hamas ortaya çıkınca, Arap dünyası Filistin meselesinde çoktan birkaç kampa bölünmüş bulunuyordu.

En son, 2002’de dönemin Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın önerisiyle “1967 sınırlarına dönüş şartıyla, İsrail’le barış” çerçeveli bir tasarının kabul edilmesi, Arap Birliği’ndeki dönüşümü gösteren önemli dönüm noktalarından biridir. 22 üyeye sahip Arap Birliği, bugün hâlâ aynı noktada durmakta ve zaman zaman söz konusu “barış planı”nı Filistin sorununun çözümü için tek alternatif olarak sahaya sürmektedir.

Arap Birliği, tüm Arap dünyasını temsil eden en geniş uluslararası örgüt konumunda.

Son dönemde, Arap Birliği’nin omurgasını oluşturan Mısır ve Suudi Arabistan’ın, İran’dan algıladıkları tehdit nedeniyle, İsrail’le oldukça yakın ilişkiler geliştirmesi de birliğin Filistin meselesinde ciddi ve tutarlı bir tavır almasının önündeki engellerden biridir. Gazze’de yaşanan son krizde, Arap Birliği’nin yine resmi bir açıklamayla yetinmesinin arkasında da aynı neden bulunmaktadır.