Sönmeyen bir yangın
21 Ağustos 1969 sabahı Mescid-i Aksâ'nın bulunduğu alandan yükselen dumanlar, çevrede bulunan Filistinlileri alarma geçirmişti. Bugün, Kıble Mescidi’ni saran dumanlar dağılmış ve parlayan yangın bir süre sonra söndürülmüş olsa da Filistin'de henüz "Yangınlar sönmüş değil..."
Yangınlar sönmüş değil, Yahudilerin hırsları hâlâ baki. Yangının, Yahudi yerleşimcilerin baskınları, Aksâ'daki kazı çalışmaları, Müslümanların mescide girişlerini engelleyerek cezalandırma ve gözaltılar gibi pek çok şekli var.
14 Mayıs 1948’de İsrail’in kuruluşunun resmen ilan edilmesiyle patlak veren Arap-İsrail Savaşı neticesinde doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünen Kudüs, Haziran 1967’deki Altı Gün Savaşı’yla birlikte tamamıyla İsrail işgaline maruz kalmıştı. Şehrin, Kadim Kudüs’ü de içinde bulunduran ve Ürdün tarafından himaye edilen doğu yakası, 7 Haziran 1967 günü İsrail güçleri tarafından ele geçirilmiş; soluğu eski şehrin surları içinde ve Mescid-i Aksâ’da alan Yahudi askerlerin görüntüsü, dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca Müslüman’ı hüzne boğmuştu. Ancak bu manzara, işgal altındaki Kudüs’te yıllar içinde yaşanacak zulümlerden müteşekkil bir albümün henüz ilk fotoğrafı niteliğindeydi...
***
İşgalin verdiği tedirginlikle geçen iki yılın ardından, 21 Ağustos 1969 sabahı Mescid-i Aksâ’nın yakınlarında bulunanlar, civardaki hoparlörlerden pek de sıradan olmayan bir çağrı işitmişti. Alışılagelmişin dışındaki bu çağrıya kulak veren ve bakışlarını Aksâ’ya çeviren Müslümanlar, büyük bir felaketle karşı karşıya olduklarını çabucak anlamışlardı. Zira çevrede yankılanan telaşlı ses, insanları yardıma çağırıyor ve Kıble Mescidi’nin minber tarafından dumanlar yükseliyordu.
İlk şoku atlatan Filistinliler, mescide doğru akın etmişti. Kadın erkek, genç yaşlı yüzlerce insan, asırlardır ayakta duran mabette başlayan ve hızla yayılan yangını söndürmek için seferber olmuştu. Aksâ avlusundan mescidin içine uzanan bir insan halkasında elden ele ulaştırılan toprak ve kumla yangına müdahale eden öfkeli kalabalık, bir yandan da tekbirler ve salavatlar getiriyordu.
Bölgeye ulaşmaya çalışan itfaiye ekiplerinin İsrailliler tarafından engellenmesi sebebiyle, olağandan çok daha uzun süren yangın yaklaşık beş saatlik bir çabanın ardından söndürüldüğünde; Kıble Mescidi’nin batı kanadındaki çatının ahşap bölümü çökmüş, binanın içinde çok büyük bir hasar meydana gelmiş ve en önemlisi de bizzat Salahaddîn Eyyûbî tarafından mescide hediye edilen ve Müslüman Kudüs’ün sembolü, ahşap ve fil dişinden mamul nadide minber tamamen kül olmuştu.
Yangının söndürülmesinden birkaç saat sonra Kıble Mescidi’ne gelen İsrail Başbakanı Golda Meir, yaşanan felaketin sebebi olarak Filistinlileri İsrail’e karşı kışkırtma niyetindeki bazı terör gruplarını göstermişti.
Filistinlilerse bunun tam aksini düşünüyor; yangını, Mescid-i Aksâ’yı tamamen ortadan kaldırarak Süleyman Mabedi’nin yeniden inşasını mümkün kılmak isteyen Yahudileri suçluyorlardı. Alevler mescidi sarmadan hemen önce bölgedeki görevlilerin dikkatini çeken biri olduğu söylenmiş ve faili arama çalışmaları, bu görevlilerin verdiği eşkal üzerinden yürütülmeye başlanmıştı bile...
***
Yaklaşık 36 saat sonra, 22 Ağustos’un akşam saatlerinde, eldeki bilgilere uygun bir şüpheli yakalandı ve gözaltına alındı. Dennis Michael Rohan adlı şüpheli, Avustralya vatandaşı bir Hristiyan’dı ve yaklaşık 4 aydır Netanya yakınlarındaki bir kibbutzta (Komünizme dayalı bir yaşam sürülen Yahudi köyü) yaşıyordu.
- Çok geçmeden Kıble Mescidi’ni kendisinin ateşe verdiğini itiraf eden Rohan, “Tanrı’dan emir aldığını” ve “Mesih’in gelişini hızlandırmak için” yangını başlattığını söyledi.
Rohan, olaydan iki hafta evvel de benzer bir kundaklama girişiminde bulunduğunu ancak başarılı olamadığını da itiraflarına eklemeyi ihmal etmedi. Filistinliler açısından pek de inandırıcı olmayan bu ifadeler, İsrailli yetkilileri tatmin etti. Bir süre gözetim altında tutulan şüpheli, akli dengesinin yerinde olmadığına kanaat getirilerek ülkesi Avustralya’ya geri gönderildi ve hayatını kaybettiği 1995 yılına kadar da Sidney yakınlarındaki bir klinikte kaldı.
- Yaşanan büyük felaketin ardından İslâm dünyasından yüksek sesli tepkiler geldi. O güne kadar bir türlü ortak hareket etmeyi beceremeyen İslâm ülkeleri, bu kez bir araya gelmeyi başardı ve yangından yalnızca bir ay sonra, 25 Eylül 1969’da İslâm İşbirliği Teşkilatı kuruldu.
Teşkilat bünyesinde Kıble Mescidi’nin onarımı için oluşturulan fon sayesinde, işgal sonrası Mescid-i Aksâ ile ilgilenen Kudüs İslam Vakfı aracılığıyla restorasyon işlemleri tamamlandı. Salahaddîn Eyyûbî tarafından mescide hediye edilen ve yangında tamamen kül olan yaklaşık 800 yıllık minber, Ürdün Kralı İkinci Abdullah tarafından orijinaline sadık kalınarak yeniden yaptırıldı ve 2007 yılında yerine konuldu.
Maddi zarar giderilmiş ve meydana gelen tahribat onarılmış olsa da, 1969 yazında yaşananların ardından Filistinlilerde tecessüm eden tedirginlik günümüzde de devam ediyor. Yahudiler tarafından Mescid-i Aksâ’ya düzenlenen baskınlar, Müslümanların mabede girişini engelleyen keyfi kararlar, bölgede yapılan kazı çalışmaları ve daha pek çok sorun da bu tedirginliği haklı çıkarır nitelikte.
Kıble Mescidi yangını başladığında orada bulunan ve söndürme çalışmalarına katılan Kudüs Yüksek İslâm Heyeti Başkanı İkrime Sabri’nin de söylediği gibi:
Yangınlar sönmüş değil…