Kafkasya’daki çatışmaların kökenlerine yolculuk

MUSTAFA KIRIKÇIOĞLU
Abone Ol

Vicken Cheterian'ın "Kafkasya'da Savaş ve Barış" adlı kitabı, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Kafkasya’daki devletlerin ve kimliklerin inşasını inceliyor. Kitap, bu çerçevede Çeçenistan, Gürcistan ve Karabağ’daki iç çatışmalar ve savaşlarda rol oynayan çeşitli etnik, siyasî ve kültürel dinamiklere ışık tutuyor.

1991 yılında dünyanın yüz ölçümü olarak açık ara en geniş ülkesi Sovyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşü, Doğu Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar birçok coğrafyayı derinden etkiledi. Bağımsızlıklarını ilân eden ve birçoğu daha önce devlet tecrübesine sahip olmayan ülkeler, bir yandan devlet yapılarını inşayla uğraşırken, bir yandan da Birlik’ten kalma sorunlarla boğuşuyordu. SSCB tarafından uygulanan ve “böl ve yönet” yönteminin karmaşık bir versiyonu olan “milletler politikası” nedeniyle özellikle Kafkasya’da farklı etnisitelere sahip ülkeler, bağımsızlıkla beraber patlamaya hazır etnik ve bölgesel sorunları devraldı. Sorunların çözümü için atılan yanlış adımlara dış müdahaleler de eklenince, 90’lardan bu yana Kafkaslar birçok çatışmaya sahne oldu.

  • Kafkasya’nın karmaşık ve çalkantılı tarihini derinlemesine inceleyen Vicken Cheterian'ın "Kafkasya'da Savaş ve Barış: Rusya’nın Sorunlu Hududu" adlı kitabı, Çeçenistan, Gürcistan ve Karabağ’daki iç çatışmalar ve savaşlarda rol oynayan çeşitli etnik, siyasî ve kültürel dinamikleri inceliyor.

Lübnan doğumlu bir gazeteci ve yazar olan Vicken Cheterian, Kafkasya’da Savaş ve Barış’ı hem bölgenin derin bilgisine sahip “diaspora hayatı” biri olarak hem bir gazetecinin eleştirel sezgileriyle hem de bir dış gözlemci olarak ele alıyor.

Bölgede yaşanan istikrarsızlığın temelini anlamak için zaman zaman Rus Çarlığı’nın son yıllarına ve SSCB’nin uygulamalarına ışık tutan kitap, düzeni çoğu zaman cebren sağlayan gücün sahneden çekilmesiyle, ortaya çıkarıp dondurduğu sorunların nasıl tekrar tedavüle girdiğini/sokulduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca “boru hattı politikaları” adı altında enerji faktörünün bölgenin jeopolitiğine etkisi de tartışılıyor.

Cheterian’ın kitabının bir diğer güçlü yönü, SSCB’nin dağılmasıyla Güney Kafkasya’da ortaya çıkan iç dinamikleri başarılı şekilde analiz etmesi.

Kafkas başkentlerinin etimolojisi
Mecra

Kafkasya'da Savaş ve Barış: Rusya’nın Sorunlu Hududu, Çeçenistan, Gürcistan ve Karabağ’daki iç çatışmalar ve savaşlarda rol oynayan çeşitli etnik, siyasî ve kültürel dinamikleri inceliyor.

Bu da Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan’da iktidarın el değiştirme süreçlerindeki benzerliği anlamamıza yardım ediyor. Üç ülkede de bağımsızlığın kazanılmasının ardından SSCB parti organları ve bürokrasisinin dışından gelen ve anti-komünist duruşa sahip Zviad Gamsahurdia, Ebulfez Elçibey ve Levon-Ter Petrosyan’ın iktidara gelişi ve iktidarı terk etmek zorunda kalışının benzer ideolojik arka planı, kitapta ayrıntılı şekilde okuyucuya sunuluyor.

Bunun yanında, sorunları çözmek için kurulan mekanizmalar üzerinden Cheterian’ın barışın nasıl sağlanabileceğiyle ilgili görüşleri de mevcut. Kitabın sonunda düşüncelerini, “Kafkasya’da barış nasıl mümkün olabilir? Soruyu farklı bir biçimde sorarsak, mevcut çatışmalara barışçıl bir çözüm bulunabilecek mi? Etnik milliyetçilik bölgede asli politik güç olduğun sürece toprak çatışmalarına bir çözüm bulmak pek kolay olmayacaktır. Milliyetçilik bölgeyi bölüyor, genellikle bir imparatorluk projesinin sonucu olarak geçmişte dışarıdan gelmiş daha küresel bir bakış açısına ihtiyaç var.” şeklinde ifade ediyor.

Son bir not; kitapta her ne kadar yazar etnik sorunların çıkışıyla ve devletler arası çatışmalarla ilgili nesnel bir perspektif çizilmeye çalışılsa da kitabı okurken, özellikle Ermenistan’la ilgili kısımlarda, Cheterian’ın, Ermeni tehcirinden sonra birçok soydaşının yerleştiği Lübnan’da doğduğunu ve yaşamı boyunca “diaspora hayatı” sürdüğü şerhini düşmek de faydalı olacaktır.