İsveç'te bir Müslüman okulu etrafında kopan fırtına
İsveç'te resmi olarak dine ve etnik kimliğe dayalı demografik istatistikler yapılmadığı için ülkede Müslümanların sayısıyla ilgili net bilgilere ulaşmak çok zor. Bu nedenle, bazı araştırma kuruluşlarının yaptıkları çalışmalardan İsveç'te Müslümanların demografik yapısıyla ilgili bazı verilere ulaşmak mümkündür. Örneğin, Pew Araştırma Merkezi'nin 2017 yılında yaptığı araştırmaya göre İsveç'teki Müslümanların sayısı tahmini olarak 810.000 civarındadır. Bu da toplam İsveç nüfusunun % 8.1'ine denk gelmektedir.
2050 yılı için İsveç'teki Müslümanların sayısını öngörmek için üç göç senaryosu mevcut : Sıfır göç, orta göç ve yüksek göç. Sıfır göç senaryosuna göre 2050 yılında, İsveç herhangi bir şekilde ülkeye Müslüman göçmen almazsa eğer, mevcut Müslüman nüfusu artarak 1.130.000 (veya nüfusun% 11.1'i) olacak. Orta göç senaryosunda 2.470.000 (veya nüfusun% 20.5'i), yüksek göç senaryosunda ise 4.450.000 kişi (veya nüfusun% 30.6'sı) olacaktır.
Savaşlar göçü tetikledi.
İsveç'in yakın dönem tarihine baktığımızda genelde ülkeye toplu Müslüman göçlerinin bazı İslam ülkelerinde çıkan iç savaş veya dış müdahale sonucunda gerçekleştiğini görüyoruz.
İkinci Dünya Savaşı'nda Finlandiya'dan İsveç'e, Tatar Müslümanlarla başlayan göç dalgası, 1960-1970-1980'lerde İran, Irak ve Türkiye'den göçlerle devam etmiş. 1990 Körfez Savaşı, 1992-1995 Bosna savaşı, 1990'larda başlayıp bugün bile ara ara devam eden Somali'deki iç savaş, Afganistan’daki savaş ve 2011 yılında Suriye'de başlayan iç savaş binlerce Müslüman göçmenin İsveç'e göç etmesine sebep olmuştur. Şimdiki haliyle İsveç, 40 fazla ülkeden gelmiş Müslüman nüfusuyla Avrupa'nın en rengarenk Müslüman azınlık nüfusuna sahiptir.
En çok göçmen karşıtlığı yapanlar yine göçmenler.
Son yıllarda Batı'da artan Müslüman göçü sebebiyle sağ ve aşırı sağ grupların yükselmesi İsveç'i de es geçmemiştir. Lakin, diğer Batılı ülkelerden farklı olarak İsveç'te, göçmen/Müslüman karşıtı görüşlerde daha çok sağ partilerde kendilerine yer etmiş göçmenler ön plana çıkmaktalar.
Son gelişmeleri daha yakından öğrenmek ve İsveç medyasının kara propagandasıyla karşı karşıya kalmış “Safirskolan” okulu etrafında dönen tartışmaları birinci ağızdan dinlemek için Gotenburg’da, 6 sene önce ihtida ederek Müslüman olmuş Johnnie Dunberg’le bir araya geldik.
“Safirskolan” okulunun Yönetim Kurulu Üyesi de olan Johnnie Dunberg’in Müslüman İsveçli kimliğiyle olaylara bakışı açısı çok dikkat çekici. Johnnie Dunberg, son dönemde İsveç siyasi arenasında ve toplumunda Müslüman karşıtlığının yükselmesini toplu göçler ve göçten sonra yaşanan bir takım adaptasyon sorunlarıyla açıklıyor. Göçmen kökenlilerin göçmen karşıtı ve İslamafobik tutum sergilemelerinin ise İsveç’te yaygın olduğunu belirten Johnnie Dunberg, bunun kendi açısından mantıklı olduğunu şöyle açıklıyor:
"Buradaki sağ, aşırı sağ gruplar Orta Doğu kökenli İslam karşıtı göçmenlerle birleştiler. İsveçli politikacılar, İslam karşıtı söylemlerden uzak duruyorlar çünkü kendilerinin yerine Müslüman ülkelerden gelmiş İslamafobik tipleri konuşturmak daha çok işlerine geliyor. Mantıkları şu şekilde: "Bunu ben (İsveçli) söylemiyorum, kendileri (Müslümanlar) söylüyor. Bu tür söylemleri dile getirmenin avantajı var tabi. Beyaz tenli, İskandinav birisinin bu tür söylemlerde bulunması “ırkçılık” olarak anlaşılabiliyor. Ama Asyalı, Afrikalı Müslüman bir tipin bu tür İslam karşıtı söylemleri dile getirmesi daha çok rağbet görüyor."
İsveç’te göçmen ve Müslüman karşıtlığının başını İran asıllı milletvekili Hanif Bali, Mısırlı Akademisyen Sameh Egyptsson, Türkiyeli Nalin Pekgül ve Fas kökenli Sofie Löwenmark gibi farklı kesimlerden kişiler çekiyor.
Suç oranları yükseliyor.
Son yıllarda ülkede artan suç oranlarında yabancı uyrukluların işledikleri suçların oranının yükselmesi, İsveç toplumu ve politikacıları tarafından tartışılan başka bir konu.
2019 Haziran ayında İsveç Ulusal Suç Önleme Konseyi’nin yayınladığı bir rapora göre İsveç’teki suçların %58’ini, kendisi yurt dışında doğmuş veya en azından anne veya babası yurt dışında doğmuş olan kişiler işliyor. Yabancılar için oranın bu kadar yüksek olması haliyle göçmen karşıtı politikacıların da ekmeğine yağ sürüyor.
İyi çalışmalar gölgeleniyor.
Bunun dışında uzun yıllardır ülkede yaşayan, Müslüman kimliği ile kamuda ve sosyal hayatta kendisine yer edinmiş, aktif, çalışkan, göçmen geçmişi olan ama İsveç toplumuna da entegre olmayı başarmış binlerce Müslüman göçmen var.
Bu kategorideki göçmenlerin dini-sosyal yaşamları adına yaptıkları vakıf çalışmaları, farklı göçmen gruplarının İsveç medyasında olumsuz haberlerle gündeme gelmesiyle gölgeleniyor.
“6 İmam sorunu” ve etkileri
Bu sene Mayıs ayında DEAŞ’le ilişkileri olduğu suçlamasıyla İsveç Güvenlik Polisi’nin ülkedeki 6 imamı tutuklaması ve akabinde toplumun reaksiyonu İsveç’te Müslüman/göçmen sorununun ne kadar derin olduğunu ortaya çıkarmış oldu.
İsveç medyasından ve toplumundan akli selim kişilerin bile delil olmadan 6 ay tutuklu kalan imamları salıverilmesi gerektiği konusundaki çıkışlarının İsveç devleti üzerinde belirli bir baskı oluşturduğunu belirtmekte fayda var. Özellikle, İsveç kamuoyunda tutuklanan imamların bir an önce mahkemeye çıkarılması ve suçlama delillerinin ortaya konulması hakkında yaygın bir kanaat oluşsa da, İsveç adli makamları suçlamaları dile getirmekle yetinmek zorunda kaldı. Delil yetersizliğinden dolayı 6 ay tutuklu kalan imamlar Kasım ayının başında serbest bırakıldılar. Tutuklanan 6 imamdan birisinin Goteborg ilindeki “Safirskolan” okulunun eski sahibi Abdel-Nasser el Nadi olması ülkedeki Müslüman okullarıyla ilgili tartışmaları da beraberinde getirdi.
Kara propagandanın mağduru: “Safirskolan”
İsveç Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre ülkede dini eğitim veren 8 Müslüman, 3 Yahudi, 49 Hristiyan okulu mevcut. Tutuklanan Abdel-Nasser el Nadi’nin bağlantılı olduğu “Safirskolan” okulu dini eğitim veren 8 Müslüman okulundan olmamasına rağmen, bir anda İsveç medyasının ve aşırı sağ politikacıların hedef tahtasına oturtuldu. Okulun yöneticilerinden Johnnie Dunberg, okulun kapatılması için medyanın ve politikacıların ortak noktada birleştiğini, sudan sebeplere, çeşitli bahaneler üreterek okulla ilgili kara propaganda yaptıklarını belirtiyor. Dunberg, olayın vahametini gözler önüne serecek bir örnekle kendi başına gelen bir olayı şöyle anlatıyor:
"Birkaç sene önce DEAŞ hakkında twitterde bir şey paylaştım. Ve o paylaşımında DEAŞ’ın Avrupa’daki eylemlerini anlamak için onların “Dabiq”isimli dergisini okumamız lazım dedim. “Dabiq” dergisinin yedinci veya sekizinci sayısında “Biz Müslümanları ve Müslüman olmayanları ayırmak istiyoruz. O yüzden şiddet eylemlerine başvuruyoruz” diye yazmışlar. Ben bunu paylaştıktan sonra İsveç medyası şöyle yazdı: “Okulun yönetimi DEAŞ propagandası yapıyor.” Ben hâlâ aynı düşüncedeyim. DEAŞ’ı, onların terör eylemlerini anlamamız için onların yayınlarından haberdar olmamız, okumamız lazım."
Ülkenin en başarılı okullarından biri : “Safirskolan”
“Safirskolan” okulu etrafında dönen tartışmalar imamların serbest bırakılmasına rağmen durmuş değil. Eski yöneticisinin “DEAŞ’la ilişkisi var” suçlamasıyla göz altına alınması, haliyle ülkedeki diğer Müslüman okullarını şüphe altında bırakmış oluyor.
Tamamen İsveç Eğitim Bakanlığı müfredatına göre faaliyet gösteren bu okullardan biri olan Goteburg’daki okul yerli, göçmen, Müslüman ve Hristiyan öğretim kadrosundan oluşmaktadır. İsveç medyası tarafından “radikal dindarların okulu” yaftasıyla hedef tahtasına oturtulan “Safirskolan” okulunda sadece Müslümanlar değil, Hristiyan İsveçli çocuklar da eğitim almaktalar. Johnnie Dunberg “normalde bu tür çok uluslu bir okulun başarılı olma oranının çok düşük olduğunu” belirterek okullarının bu anlamda bir istisna olduğunu vurguluyor. İsveç’te 7-16 yaş arası çocuklar için eğitim için zorunludur ve ücretsizdir. Zorunlu eğitim “grundskoleutbildning” olarak adlandırılır. Tercihe göre isteyenler zorunlu eğitime üç yıl daha ilave ederek “gymnasieutbildning” denilen eğitimi alır, bitince de üniversiteye devam edebilirler.
Johnnie Dunberg kendi çalıştığı okulun dini bir okul olmadığını özellikle belirterek, istisnasız tüm öğrencilerin “grundskoleutbildning” bölümünü başarıyla geçerek “gymnasieutbildning” eğitimine devam ettiğini ifade ediyor. “Okulumuzun öğrencileri ulusal ve uluslararası yarışmalara katılarak yüksek başarı gösteriyorlar” diyen Dunberg, son olaylardan sonra medya ve politikacıların okulla ilgili karalama kampanyasının okulun imajına zarar verdiğini söylüyor.
Ve propagandanın “kara zaferi”
Biz bu satırları yazarken maalesef dün, İsveç Eğitim Bakanlığı “Safirskolan” okulunun lisansını iptal etti. Okul idare heyeti, velilerin de katılımıyla hukuki yöntemlere başvurmak için dün bir toplantı gerçekleştirdi ve kriz masası oluşturdu. İsveç’teki Müslüman topluluklar ve vicdanlı İsveçliler de eğitim bakanlığının lisans iptaline karşı bir imza kampanyası başlattı.