İslâm’ın ve Türk tarihinin incisi: Dağıstan
Dağıstan ismi, Türkçe “dağ” ve Farsça “-stan” ekinin bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Dağların egemen olduğu bir coğrafya üzerine kurulduğundan dolayı bu ismi alan Dağıstan, dünyada bu kadar küçük bir sınır içerisinde en fazla etnik çeşitliliğin bulunduğu yerdir. Kafkas sıradağlarından dolayı bölge her zaman stratejik önemini korumuştur. Türk, Rus ve İran devletleri Kafkasya ve Dağıstan üzerinde ciddi mücadeleler içerisinde olmuşlardır. Dağıstan özellikle Rus ilhakları sonucu hem Türk tarihi açısından, hem İslâm tarihi açısından unutulmaya yüz tutmuş bir bölgedir. İslâm’ın ilk girdiği coğrafyalardan biri olan Dağıstan, yetiştirdiği yüzlerce âlim, inşa ettiği yüzlerce ilim yuvası ile dünya ilmine çok büyük katkılar sunmuştur. Bir dönemler Dağıstan fasih Arapçanın en iyi konuşulduğu yer olarak bilinmiştir. Unuttuğumuz bu değeri yeniden hatırlamak dileğiyle...
Dağıstan, Rusya Federasyonu’na bağlı federe cumhuriyetlerden biridir. Kuzey Kafkasya’daki en büyük nüfusun bulunduğu cumhuriyettir. Dağıstan’ın nüfusu 2010 sayımlarına göre 2.919.200’dür. Dağıstan ismi Türkçe “dağ” ve “-stan” Farsça eki ile oluşmuştur. Dağların egemen olduğu bir coğrafya üzerine kurulduğundan dolayı bu isimlendirme yapılmıştır.
Dünyada bu kadar küçük bir sınır içerisinde en fazla etnik çeşitliliğin bulunduğu yerdir Dağıstan. Öyle ki Araplar buraya Cebelü'l-Elsine (Diller Dağı) demiştir. İslâm eserlerinde ise Cebeli Kaf (Kaf Dağı), Cebelü'l-Elsine (Diller Dağı), Cebel-i Memleketü'l-Etrak (Türk Ülkesinin Dağı), Cebel-i Kubç (Kubaçilerin Dağı), Cebel-i Lan (Alanların Dağı) ve Babü'l-Ebvâb (Kapılar Kapısı) adları Dağıstan için kullanılmıştır.
- Dağıstan nüfusunun %95’i Müslüman, %4’ü genelde Ortodoks Hristiyan, %1’i (Dağ Yahudileri) Musevi’dir. Müslüman nüfusun %90’ı Sünni, %5’i Şiî’dir. Sünnî Müslümanların çoğunluğu Şâfiî mezhebindendir. Dağıstan’da sadece Nogaylar, Hanefi ekolündendir. Müslümanların %60’ı sufi ekoldendir (Kâdirî, Nakşibendî ve Şâzelî)
Karadeniz ve Hazar Denizi arası geçit vermez Kafkas sıradağlarından dolayı bölge her zaman stratejik önemini korumuştur. Birçok tarihi imparatorluk geçiş noktası olmasından dolayı burada bulunmuşlardır. Kafkas halkları içinse korunma ve hayat imkânları bahşeden bir bölge olmuştur. Romalılar, Albanlar, İskitler, Hazarlar, Hunlar, Araplar, Timurlular, Moğollar, Selçuklular, Osmanlılar, İranlılar ve Ruslar bu bölgede bulunmuşlardır. Özellikle
Türk, Rus ve İran devletleri Kafkasya ve Dağıstan üzerinde ciddi mücadeleler içerisinde olmuşlardır.
Özellikle Turan- İran savaşlarının önemli bir bölümü (İskit-Pers, Hazar-Sâsânî) bu bölge üzerinden yaşanmıştır.
İslâm’ın Dağıstan ile tanışması daha ikinci halife Hz. Ömer döneminde yaşanmış, Suraka b. Ömer komutasında İslâm orduları Derbent’e ulaşmışlardır. Bölgede Hazar Türk İmparatorluğu’nun bulunmasından dolayı bölgede çok uzun süre Hazarlar ile İslâm orduları savaşmıştır. Suraka b. Ömer bölgeyi alamamış Derbent Hükümdarı ile anlaşarak geri çekilmiştir. Suraka b. Ömer’den sonra Abdurrahman b. Rabia Derbent’i fethetmiştir.
722 yılında Hazarlar, Arapları Derbent’ten dışarıya çıkartmışsa da, sonraları Mesleme b. Abdülmelik Derbent’i almıştır. 733 yılında Mesleme döneminde inşa ettirilmiş Derbent Cuma Camii hâlâ ihtişamı ile ayaktadır ve İslâm’ın en eski eserlerinden birisi olarak dünya tarihinde yerini almıştır. Tarihin bu döneminde Dağıstan’a İslâmiyet kök salmıştır. Bu dönemde daha çok Hazarlar ile savaşılmıştır.
Müslüman Türklerin, Kafkasya ile münasebetleri 1062 yılında Seçuklular dönemiyle başlamıştır.
Selçuklu Sultanı Melikşah, Hazar’dan Gürcistan’a kadar bölgeye Türk boylarını iskân ettirmiştir.
- 1075 yılında Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından Dağıstan’ın Rutulsk bölgesi Tsahur köyünde yaptırılan Tsahur Medresesi, Avrupa’daki ilk üniversite sayılan Bologna Ünivesitesi’nden 13 yıl önce ilim dünyasına hizmet etmeye başlamıştır.
Selçuklulardan sonra bölgede Şirvanşahlar ve Timurlular bulunmuştur. 1922 yılına kadar ismi Timurhan-şura olan şehrin ismi Buynaks olarak değiştirilmiştir. Timur burada ordugâh kurduğu için şehrin ismi Timurhan-şura olarak adlandırılmıştır.
İslâm’ın Dağıstan’da tam olarak kök salıp yayılması ise Osmanlı döneminde olmuştur. 1578’li yıllarda tüm Dağıstan’ı fetheden kendisi de aslen Kafkasyalı olan Özdemiroğlu Osman Paşa, 4. Osmanlı Beylerbeyliği'ni kurmuştur. Kafkas Fatihi unvanını alan Osman Paşa, Lezgiler ile antlaşma imzalayarak Osmanlı’nın Dağıstan politikasını oluşturmuştur. Osman Paşa, Dağıstan Şamhali’nin (Han, Hakan) kardeşinin kızı (Şamhal’ın kardeşi Tucalav Bey’in kızı Rabia Mihridil Hanım) ile evlenerek ve maiyetine de bu tavrı uygulattırarak bölge ile akrabalık ilişkileri kurmuştur. Bu Mihridil Hanım güzelliği ile meşhur olmuş, İstanbul’da Dağıstan güzeli namında nice şarkılara ve romanlara konu olmuştur.
Namık Kemal’in Cezmi adlı romanında bu Dağıstan güzeli hanımefendi anlatılmaktadır.
Ruslar’ın Kafkasya’yı işgali üzerine Kuzey Kafkasya’da direnişler ve gazavat diye adlandırılan dönem başlamıştır. 1829 yılında Rus işgaline karşı gazavat hareketini başlatan İmam Gazi Muhammed 1832 yılında şehit olmuştur.
1832-1834 yıllarında ise İmam Hamzat gazavatın liderliğini sürdürmüştür. 1834-1859 yıllarında ise teslim olduğu zamana kadar İmam Şamil, tüm Kuzey Kafkasya’da direnişin yol başçısı olmuştur.
Halk tarafından yürütülen bu mücadeleye İmamlar dönemi denmiştir. Özellikle İmam Şamil döneminde gazavat hareketi sistemli bir devlet olma yönünde gelişim göstermiştir. Kafkasya’nın bağımsızlığı adına büyük bir ordu kurmuştur. Coğrafyanın verdiği avantajları en iyi şekilde kullanarak gayrinizami harp unsurlarının tüm dünyada en iyi örneklerini vermiştir. Barut fabrikaları inşa ettirmiş, mahkemeler ve idarî sistem (naiplik) kurarak sistemli bir şekilde devlet olma yönünde ilerlemiştir.
- 1853’te Sultan Abdülmecid’e mektup yazan İmam Şamil’den, Kırım Savaşı’ndan dolayı sultan tarafından gönderilen fermanla Ruslara karşı cihat edilmesi istenmiştir.
Şeyh Şamil’e Osmanlı tarafından Dağıstan Serdar-ı Ekrem’i ünvanı verilmiş, oğlu Gazi Muhammed’e, Danyal Sultan’a ve İsmail Paşa’ya mirlivalık, Şemhal Han’ı Ebu Müslim’e feriklik rütbesi verilmiştir.
11 Mayıs 1918’de ilân edilen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, Osmanlı tarafından tanınmış ve desteklenmiştir. Bu devletin anayasasında o dönemler lingua franca (ortak dil) olan Kumuk Türkçesi ile ilgili madde bulunmaktadır. Beyaz Rus ve Sovyet askerleri ile savaşmak zorunda kalan Kuzey Kafkasyalıların imdadına Kuzey Kafkas İslâm Ordusu yetişmiş, Derbent, Temirhan-şura ve Mahaçkala kurtarılmıştır. Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi ile 1921’de Sovyet Rus Devleti'ne bağlı Dağıstan Özerk Sovyet Cumhuriyeti kurulmuştur. 1991’de Sovyetlerin dağılması ile birlikte Dağıstan, Rusya’ya bağlı özerk bir cumhuriyet olarak varlığını sürdürmektedir.
Dağıstan hâlen İslâm’ın en önemli bölgelerinden biri olmayı sürdürmektedir. 1994-1996 ve 1999-2000 yıllarındaki Çeçen-Rus savaşları sonrası Dağıstan radikalleşmenin en çok arttığı bölgelerden biri olsa da, bölgede Vahhâbî-Sûfî kavgaları hâlen devam etse de bu tartışmalar yapay tartışmalardır. Bölgede bu tartışmaları yaratanlar azınlıktadır. Dağıstan, İslâm tarihi açısından kendine has özellikleri olan, hâlen bu özelliğini korumaya çalışan bir ülkedir.
Dağıstan’da uzun yıllar bulunan Hazarlar’ın, Belencer ve Semender adlı başkentleri şimdiki başkent Mahaçkala yakınlarındadır. Targu Şamhallığı ise Mahaçkala içerisindedir. Mahaçkala’nın eski isimlerinden Ancikala (Türkçe; “inci-kale”) Türkçe’dir. Bugün başkent Mahaçkala’nın Rusya süper ligindeki takımı; bir zamanlar Roberto Carlos ve Samuel Eto’nun oynadığı Anzhi (Anji) ismi buradan gelmektedir.
İskit-Pers mücadelelerine ve Hazar-Sâsânî mücadelelerine konu olan (Demirkapı, Babü'l-Ebvâb) Derbent surları ise Derbent’te hâlen önemini muhafaza etmektedir. Bu surların İslâm tarihinde çokça konuşulan Zülkarneyn surları olduğu iddia edilmiştir. Bununla ilgili ilginç bir bilgi ise İdrisi’nin, Piri Reis’ten 350 yıl önce çizdiği dünya haritasında Derbent surları yakınındaki Sul ve Karian adlı yerleşim yerleridir.
Bu şehirlerin kalıntıları hâlâ duruyor mu araştırılmaya muhtaç bir konu. Dağıstan özellikle Rus ilhakları sonucu hem Türk tarihi açısından, hem İslâm tarihi açısından unutulmaya yüz tutmuş bir bölgedir. İslâm’ın ilk girdiği coğrafyalardan biri olan Dağıstan yetiştirdiği yüzlerce âlim, inşa ettiği yüzlerce ilim yuvası ile dünya ilmine çok büyük katkılar sunmuştur.
- Ömer Ziyaüddün-i Dağıstani, Cemaleddin Kumuki, İmam Şamil, Musa Kunduk Paşa, İttihat Terakki’nin bir dönemki lideri ve millî roman hamlemizi ilk başlatan ve yazan Mizancı Murat, Bekir Sami Kunduk, Kadircan Kaflı, Şerafeddin Erel, dünyaca ünlü ressam Halil Beg Musayasul, dünyaca ünlü yazar Rasul Hamzatov, güreşte dünya ve olimpiyat şampiyonu Mustafa Dağıstanlı gibi Türkiye ve dünya çapında birçok Dağıstanlı bulunmaktadır.
Bir dönemler Dağıstan fasih Arapçanın en iyi konuşulduğu yer olarak bilinmiştir. Unuttuğumuz bu değeri yeniden hatırlamak dileğiyle.