İslâm tarihinin ilk kadın denizcisi: Seyyide Hurra
Kaynaklarında ismi Seyyide Hurra yahut Sitt el-Hurra olarak geçen ilk Müslüman kadın denizci Hurra'nın isminin manası Hür Kadın'dır. 15’inci yüzyıl Fas coğrafyasında yaşam süren Seyyide Hurra'nın çok iyi bir eğitim aldığı ve annesinden öğrendiği İspanyolcanın yanında Portekizce de konuşabildiği bilinmektedir. 1510 senesinde Tetvan (Tetouan) hâkimi Muhammed El-Mandari ile evlenen Hurra, 1518'de eşinin ölümüyle tüm otoriteyi eline alarak kısa zamanda korsanlıkta önemli başarılar kazanarak dikkatleri üzerine çekmiştir. Seyyide Hurra ile ilgili tarihe geçen önemli ayrıntılardan biri Barbaros Hayreddin Paşa ile yaptığı ittifaktır.1542'de kardeşi ve üvey evladı tarafından düzenlenen bir komplo ile otoritesini kaybeden Seyyide Hurra, 1561 yılında vefat etmiştir. Şafşavan'da bulunan Reysuniye Zaviyesi'ne defnedilen Sayyida al-Hurra, Fas ve İslâm tarihinde hak ettiği ilgiye mazhar olamamıştır.
Kaynaklarda net olmamakla beraber isminin Fatıma yahut Aişe olduğu bilinen Seyyide yahut Sitt Hurra, 1493'te Fas'ın Şafşavan (Chefchaouen) şehrinde doğmuştur. Bu şehir ise Seyyide Hurra'nın babası Ali bin Musa bin Raşid (bazı kaynaklarda Ali bin Raşid Alami) tarafından 1471'de kurulmuştur. Ali bin Musa bin Raşid, reconquista yani yeniden fetih olarak bilinen, İber Yarımadası’nın Katoliklerce yeniden kontrolüyle sonlanan dönemde, Gırnata'nın düşüş tarihi olan 1492'den evvel Mağrib topraklarına geçen Endülüslülerdendi.
Seyyide Hurra'nın annesi ise bugünkü İspanya'nın güney kısmında bulunan Cádiz şehrinden Caterina Fernandez adında bir Katolik’ti. Ali bin Musa bin Raşid ile evlendik ve ihtida ettikten sonra Zehra ismini alsa da eski ismini de muhafaza etmiş ve Zehra Fernandez şeklinde kayıtlara geçmiştir. Yine aynı şekilde Zehra Fernandez'in kardeşi de mühtedi bir İspanyol’du.
İşte Seyyide Hurra böyle bir ailede ve Gırnata'nın düşüşünden bir sene sonra dünyaya gelmiştir. İsminin ne olduğu tam olarak net olmasa da Arap ve Hristiyan kaynaklarında hep Seyyide Hurra yahut Sitt el-Hurra olarak yer almıştır. Farklı varyasyonlarıyla bu isim tek bir manaya gelmektedir: Hür Kadın. Çocukluğuna ve ilk gençlik yıllarına ait pek fazla bilgi bulunmayan Seyyide Hurra'nın çok iyi bir eğitim aldığı ve annesinden öğrendiği İspanyolcanın yanında Portekizce de konuşabildiği bilinmektedir.
15’inci yüzyıl Fas coğrafyasının daha iyi anlaşılabilmesi için bir takım arka plan bilgilerini vermek elzemdir. Öyle ki bu zaman dilimi, Merini Hanedanı'nın (1196-1465) gücünü yitirip tarih sahnesinden silindiği ve iktidarın, yıllarca Merinilere vezir olarak hizmet eden Vattâsîlere (1471-1554) geçtiği döneme tekabül etmektedir.
Gelgelelim merkezi otoritenin Vattâsîlerce tam olarak tesis edildiğini söyleyebilmek oldukça güçtür. Zira Fas'ın tarihine bakıldığında her dönem rastlanabilecek isyanlar (genelde Berberi kabileler), zaman zaman bazı hanedanlara son verecek boyutta olmuştur. Nitekim güneyden dalga dalga gelen Sa'dî şerifler (1511-1659), Vattâsîlerden sonra merkezi otoriteyi tesis etmişlerdir. Dolayısıyla 15’inci yüzyılın sonları, Fas için bir otorite boşluğunun bulunduğu ve bu boşluk durumunda bilhassa Atlas Okyanusu ve Akdeniz kıyılarındaki bazı şehirlerin birer şehir-devlet gibi hareket ettikleri bir dönemdir.
Yine aynı dönemde Fas, doğuda bulunan Osmanlılar ile İber Yarımadası’nda bulunan İspanyollar ve Portekizlilerin ilerleyişleri karşısında sıkışmış bir durumdadır. Fas'ın Akdeniz kıyısındaki şehirlerinin ekseriyeti İspanyollarca ve Portekizlilerce işgal edilmiştir. Seyyide Hurra, Vattâsî iktidarına rast gelen dönemde mevzu bahis otorite boşluğunda, Fas'ın Akdeniz'e doğru kuzeyinde bulunan şehri Şafşavan'da doğmuş ve yetişmiştir.
Seyyide Hurra, 1510 senesinde Tetvan (Tetouan) hakimi Muhammed El-Mandari ile evlendi ve bu iki şehir-devlet, İspanyol-Portekiz saldırılarına karşı olan cephelerini birleştirdiler. Birçoklarına göre mutlak surette yönetimi ele alacağı tarihe, yani eşinin öldüğü 1518 senesine kadar da Al-Hurra tüm birikimini yönetime yansıtmıştır.
1518'de eşinin ölümü üzerine tüm otoriteyi eline alan Seyyide Hurra, Batı Akdeniz'in kontrolü için ziyadesiyle mühim olan Tetvan şehrinin jeopolitik konumunu ve köklü tersanesini iyi kullanıp, kısa zamanda korsanlıkta önemli başarılar kazanarak dikkatleri üzerine çekti.
- Bunun yanında söz konusu dönemde Müslüman korsanlar için en önemli kaynaklardan birini teşkil eden ''fidye'' gelirleri sayesinde şehri kısa sürede kalkındırdı. Öyle ki Tetvan, döneminde Fas'ın en zengin şehirleri arasında anılmıştır.
Şayet bahsedilen yıllarda Sebte ve Cebelitarık'ın Portekizliler hâkimiyetinde olduğunu göz önünde bulundurursak, bu başarıların ehemmiyeti şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır.
Bir diğer ilgi çekici husus ise Seyyide Hurra ile Barbaros'un ittifakı hadisesidir. Bazı kaynaklarda Barbaros ile kastedilen Oruç Reis olmakla beraber, Oruç Reis'in 1518'de şehit olması bu ittifakın Barbaros Hayreddin Paşa ile yapılmış olması ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Zira Seyyide Hurra mutlak iktidarı ancak eşinin ölümü üzerine elde etmiştir. Bu hususta Muhammed el-Mandari'nin ölüm tarihinin net olmayışı, bazı kaynaklarda 1515 ve bazılarında 1518 şeklinde zikredilişi de bu hususun netliğe kavuşmasına mani teşkil etmektedir.
Yine bazı kaynaklarda Seyyide’nin, Barbaros'a Endülüslü Müslümanlara yardımlarından ötürü hayranlık duyduğundan ve Barbaros’a bu ittifak nedeniyle Tetvanlı Barbaros denildiği belirtilmektedir.
Daha evvel ifade edildiği üzere Seyyide Hurra'nın liderliğindeki Tetvan deniz gücü, Batı Akdeniz’de Portekiz ve İspanyol donanmalarına karşı amansız mücadeleler vermiştir. Bu mücadeleyi veren korsanlara bir kadının liderlik etmesi o dönemde epey yankı uyandırmışır.
Kendisinden bazı İspanyol kaynaklarında La Honesta yani "Dürüst" şeklinde de bahsedilmiştir. Dönem dönem bu iki İber devletiyle antlaşmalar imzalayarak Tetvan'ın ticari gelirlerini artırmıştır. Batı Akdeniz üzerinde mücadele edebilecek güce sahip olması dolayısıyla Barbaros'un ilgisini çeken Seyyide Hurra ile Barbaros arasındaki ittifakın boyutu hakkında maalesef pek bir veri bulunmamaktadır. Fakat Seyyide’nin Batılı güçlerle mücadelesi, Barbaros'un ve dolayısıyla Türk denizcilerinin Orta ve Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini kolaylaştırmıştır.
- Seyyide Hurra, 1541’de Vattâsî Hanedanı'ndan Fas Sultanı Mûlây Ahmed el-Vattâsî ile evlendi. Bu evliliğin tamamen politik mahiyette gerçekleştiği düşünülmektedir. Zira evlilik sayesinde, Tetvan hâkimi olması dolayısıyla merkezi otoriteye tabi olmayan Seyyide Hurra, “hanım sultan” konumuna yükseldi.
Vattâsîler açısından ise siyasi birliği sağlama adına önemli bir basamak aşılmışken, Tetvan donanması ve dolayısıyla ekonomisi de ülkeye can suyu oldu. Bunun yanında bu evliliğin sebebi, Tetvan için İspanyol ve Portekizlilere karşı ve Vattâsîler için de güneyden tehlikeli şekilde ilerleyen Sa'dîlere karşı bir destek arayışı şeklinde ifade edilebilir.
Bu evlilikle ilgili en çok göze çarpan ise Fas hanedanlarının asırlardır süregelen geleneklerine aykırı olarak, izdivacın başkent Fes şehri yerine, Seyyide Hurra'nın ısrarı üzerine Tetvan'da gerçekleştirilmiş olmasıdır. Şüphesiz bu durum o dönem için Vattâsîler açısından ciddi bir taviz, Tetvanlılar için ise büyük bir onurdur. Yine bu hadise, Seyyide Hurra'nın Tetvan yönetiminden el çekmeyeceğinin açık bir ifadesidir. Nitekim Seyyide, evlendikten sonra da Tetvan'da yaşamaya devam etmiştir.
Gel gelelim bir sene sonra, 1542'de Seyyide Hurra, kardeşi ve üvey evladı tarafından düzenlenen bir komplo ile otoritesini kaybetti ve tüm siyasi haklarından feragat etmek durumunda kaldı. Ölümüyle ilgili net bir tarih olmayıp farklı rivayetler mevcuttur. En kuvvetli rivayet, Şafşavan'a döndükten sonra 1561 senesinde öldüğü şeklindedir.
Ölümünü müteakip Şafşavan'da bulunan Reysuniye Zaviyesi'ne defnedilen Sayyida al-Hurra, Fas ve İslâm tarihinde hak ettiği ilgiye mazhar olamamıştır.
Kabri bugün daha ziyade kadınlarca ziyaret edilen Hurra, İslâm tarihine “ilk kadın denizci” olarak geçmiştir ve hakkında daha ayrıntılı araştırmalar yapılmasını beklemektedir.