İran kimliğini inşa eden Firdevsî ve Türkler hasım mıydı?

MEHMED MAZLUM ÇELİK
Abone Ol

İran’ın millî destanı haline gelen Şehnâme'sini Büyük Türk Sultanı Gazneli Mahmud'a sunan Firdevsî'nin beklenen alakayı göremediği söylenir; ama asıl tartışma Firdevsî'nin Sultan Mahmud'a beslediği iddia edilen husumettir.

Toplumların belleğinde yer edinmiş bazı eserler vardır. Bu eserler aradan yüzyıllar da geçse eskimez ve önemini korur. Firdevsî’nin yazdığı Şehnâme isimli eser de İran kimliğinin önemli mihenk taşlarından birisidir.

Meşhed doğumlu ve Şairlerin Şahı olarak kabul edilen Muhammed Takî, Firdevsî’nin İranlılar üzerindeki etkisini açıklarken ona şu makamı yakıştırır:

“Firdevsî yüzlerce tarz sanat düşünmüş -Allah’a sığınırız- Tanrı değilse bile peygamberdir.

Bir oyuncu bir oyun sahnesinde eğer iki farklı oyun sergilerse oldukça yücedir.

Şahnâme’deki bir sahneye bak; Firdevsî yüzlerce farklı elbiseyle kusursuz bir oyun oynamış.

Ülkeler fetheden bir sultan, ordu sevk eden bir kahraman, aydın bir vezir ve âşık bir şair.

Hükümdarların konuşmaları, seçkinlerin söyleşileri hepsi söz ustası Firdevsî’nin zihin gücüdür.” (Pelin Seval Esen - Meliku'ş-Şu'Arâ Bahâr'ın Milli Şair Firdevsî'ye Methiyesi)

İran'ın Tus şehrindeki Firdevsî heykeli ve anıt mezarı.

  • Hekîm Ebû’l-Kâsım Mansûr b. Hasan Firdevsî-yi Tûsî, gözünü açtığı dünya Türk ve Arap hegemonyasında bulunuyordu. Kendi halkının sahip olduğu medeniyetinin gücünü göstermeye karar veren Firdevsî, İranlıların İslâmiyet öncesi ihtişamlı uygarlıkları ve kahramanlarını anlatan hikâyeleri İslâmî unsurlarla birleştirerek Şehnâme isimli eseri yazmaya karar verdi.

Eserini Büyük Türk Sultanı Gazneli Mahmud’a sunan Firdevsî beklenen alakayı göremediği söylenir; ama asıl tartışma Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a beslediği iddia edilen husumettir.

Buna göre, Sultan Mahmud’un Türk dünyasındaki hâkimiyetini hazmedemeyen Firdevsî, Sultana ağır eleştiriler barındıran kasideler kaleme almış ve Türk düşmanlığı yapmıştı.

Zaman içerisinde iddiaya konu olan beyitler, bazı nüshalarda Şehnâme’nin içerisinde yer almış ve birçok aydının Büyük İran Şairi Firdevsî’yi Türk düşmanı olarak lanse etmesine neden olmuştu.

Hindistan fatihi: Gazneli Mahmut
Mecra

Şehnâme'yi Gazneliler Devleti’nin en büyük hükümdarı ve Hindistan fatihi Gazneli Mahmud’a sunan Firdevsî'nin beklenen alakayı göremediği söylenir.

Şehnâme’nin ne kadarı Firdevsî’ye ait?

Günümüzden yaklaşık 1000 sene evvel yazılmış olan Şehnâmeesasen kutsal bir kitap olmadığı gibi dinî içerikli bir kitap da değildir. Kur’ân-ı Kerîm’den, Tevrat’tan ve Avesta’dan beslenen zengin içeriklere sahip olan bu eser, bugün dahi Nevruz törenlerinde dinî bir kitap gibi okunmaktadır. Bu uygulama esasen esere duyulan ilgi ile açıklanabilir. Nitekim bizde Süleyman Çelebi’nin Vesîletü'n-Necât eseri kutsal bir kitap olmamasına rağmen bazı dinî günlerde bir ibadetmişçesine okunması bu eserin kendisinin böyle bir iddiası olduğunu göstermez.

  • Dolayısıyla Firdevsî’nin Şehnâme'si için “Şîa kitabı” muamelesi ya da kutsal bir yanı olduğu yorumları, genellikle eser hakkında bir malumatı olmayan cühela takımının suizannından ibarettir.

Bu tartışma bir kenara bırakıldığında eserin ve müellifin Türk düşmanı olduğu iddiası vahim bir tartışmadır; çünkü bu cüheladan ziyade allâme geçinen grupların iddiasını temerküz etmektedir. Bu konuda getirilen delillerin ise Şehnâme’den olması iddiaları işin içinden çıkılmaz bir hale sokuyor.

Oysa Şehnâme’ye atfedilen her beytin esasen ne kadarı Firdevsî’ye ait?

Kur’ân-ı Kerîm’den, Tevrat’tan ve Avesta’dan beslenen zengin içeriklere sahip olan Şehnâme, bugün dahi Nevruz törenlerinde dinî bir kitap gibi okunmaktadır.

Nitekim eserin yazım tarihi bile bazı nüshalarda yüz yıllarca yanlış aktarılmıştır. Şöyle ki, birçok kaynak eserin 994’te yazılmaya başlanıp 1004’te bittiğini iddia etmektedir. Malum kaynaklar Firdevsî’nin eseri bitirdiğinde yaklaşık 81 yaşında olduğunu belirtmektedir; ama eserin bir yerinde Sultan Mahmud’u övdüğü bir beyitte Firdevsî yaşının 61 olduğunu söylüyor. Oysa Sultan Mahmud 997 tarihinde tahta çıktıysa iddia edilen tarihlerde tutarsızlık meydana çıkıyor. Sultan Mahmud’un tahta çıkış tarihini binlerce kaynak yanlış yazamayacağına göre Şehnâme’deki tutarsızlıklar yıllar içerisinde bir müdahaleye maruz kaldığının en basit kanıtıdır.

Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a bir garezi olduğu iddiası olduğunu, eserin mukaddimesinde bizzat Firdevsî şu şiirle çürütür:

"Biri dedi: —"Bu Rum ile Hind'in şahıdır

Kannüc'dan Sind denizi önüne kadar, İran ile Turan'da herkes ona kuldur,

Onun düşünce ve buyruğu ile yaşar

Kişmir'den Çin denizine kadar, hükümdarlar onu ta'zim ederler..."

  • Sultan Mahmud ile Firdevsî arasında bir husumet olduğunu iddia edenler bunu iki nedenle açıklar:
  • Sultan Mahmud’un esere hak ettiğinden çok az bir hediye vermesi ve
  • Firdevsî’nin Fars milliyetçiliği.

Üstelik iddialar temellenirken Sultan Mahmud’un esere alaka göstermemesi Firdevsî’nin Şiî olması ile açıklanmış ve bundan dolayı müellife hak ettiğinden daha az hediye verdiği söylenegelmiştir. Oysa Firdevsî eserinde Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve hatta Hz. Osman’a büyük övgüler içeren beyitler kullanmıştır, dolayısıyla mezhepçi bir izahat ancak art niyet taşımaktadır.


Turanlılar ile İranlıları efsanevî İran hükümdarlarından Feridun’un oğullarından Tur ve İr’in soyundan getirmek suretiyle bu iki halkı kardeş sayan Firdevsî, Şehnâme’de Gazneli Mahmud’u göklere çıkarır ve hükümdarlar tahtının gerçek varisi ve şahı sayar.

Şairin Farisi olmasından dolayı Sultan Mahmud’un alaka göstermediği iddiası da yine eseri okumayanların iddiasıdır çünkü

Firdevsî, Türkler ve İranlıları, Feridun’un oğulları Tur ve İr’in kardeş milletleri olarak tanımlamaktadır.

Öte yandan Türkler her daim İran medeniyetinin ve İranlıların koruyucu hamisi olmuştur. Nitekim sonraları Hâce İmâm Zahîruddîn Nişâbûrî, Selçûk-nâme eserinde Türklerin İran medeniyetine olan katkısını şu sözlerle açıklar:

“İskender'in ortaya çıkışından sonra Ege denizinin doğu sahillerinden ve Çanakkale’den başlayarak Anadolu’dan atılan İran Medeniyeti birkaç yüzyıl sonra Selçuklu hanedanı sayesinde tekrar orada sağlam bir şekilde kök saldı. Moğol saldırıları sırasında Anadolu Selçukluları devleti âlimler için emin bir sığınak oldu. Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, İbn Bîbî, Kânci Tûsî, Şadruddîn Konevî ve daha pek çokları gibi Farsça yazan mutasavvıf, âlim ve şairlerin eserleri, türlerinin en güzelleri arasında sayılır. Anadolu Selçuklu sanatında da îran sanatının etkisi inkâr edilemez. Selçuklu padişahlarının çoğu Fars şiirine büyük ilgi göstermişlerdi. Büyük Selçuklu devletinin son padişahlarının ve Anadolu Selçukluları padişahlarından Keykubad’ın ve diğerlerinin söyledikleri şiirler, birinci derecedeki şairlerin şiirleri seviyesindedir. Büyük Selçuklularla onların kollarının tarihi hakkında yapılacak araştırmaların Iran ve diğer Batı Asya ülkelerinin tarihleri bakımından çok önemli olduğu ortadadır.”

Selçuklu dönemindeki bu tutum Gazneli Mahmud için de geçerlidir. Birçok Farisi kökenli vali ve vezir devletin önemli kademelerinde stratejik görevler almışlardır.

Demek ki, Sultan Mahmud’un Sünnî olduğu için Şiîlere kötü bir muamelesi olmadığı gibi Türk olması hasebiyle Farisilere yönelik ayrımcı bir tavır içine girmesi söz konusu değildir.

Elbette Sultan Mahmud’un Firdevsî gibi bir şaire ve Şehnâme gibi bir esere neden daha lütufkâr davranmadığı tartışmalı bir meseledir.

Firdevsî’nin Sultan Mahmud’u hükümdar olarak beğenmediği de iddia edilir. Oysa en güzel cevabı da Firdevsî’nin kendisi verir:

“Şah, Sultan Mahmud, padişah oğlu padişahtır

Güneş ve ayın kubbesi onunla gururlanır”

Olayın aslına gelecek olursak, Firdevsî eseri Sultan Mahmud’a sunar; ama yaşı geçkin şair Sultan Mahmud’un huzuruna çıkamayacak yaşlıdır. Sultan Mahmud yine de bir deve yüküyle çiviti Firdevsî’ye gönderir; ama kervan şehre ulaştığında Firdevsî çoktan ölmüştür. Dolayısıyla Firdevsî’nin şükranını sunduğu bir beyit elimizde yoktur; ama elden ele dolaşan ve Sultan Mahmud’a hakaretler içeren beyitlerin de aslı esası yoktur.

Firdevsî Türk düşmanı da değildi, Sultan Mahmud’a karşı da.

Sultan Mahmud mezhepçi de değildi, Türkçü de.