Geleneğin izinde bir mimar

SELİM TEKE
Abone Ol

Geleneksel yapıyı ve tarzı diriltmeyi hedefleyen ama bunu yaparken de modern unsurlardan yararlanan 81 yaşındaki Abdulvâhid el-Vekîl, yaşayan en önemli Müslüman mimarlar arasında gösterilmektedir.

İyi bir mimari eğitiminden geçen el-Vekîl, Hasan Fethi ile tanıştıktan sonra modern tekniklere olan ilgisini kaybetti.

Hac veya umre vazifesi ile yolu kutsal topraklara düşmüş her yolcu, en nihayetinde İslâm tarihinin ilk camisi olan Kubâ Mescidi'nde duraklar. Hz. Peygamber’in (s.a.v.), Medine’ye varmadan önce son durağı olan Kubâ’da, halihazırda namaz kılmak için kullanılan bir yeri genişleterek inşa ettirdiği bu cami asırlardır Müslümanlar tarafından ziyaret edilmekte. Bizim bugün Kubâ Mescidi olarak bildiğimiz cami, tabii ki, İslâm’ın ilk dönemlerinde inşa edilen yapı değil. Daha önceden de restorasyonlara uğrayan fakat gün geçtikçe yükselen İslâm nüfusundan müteşekkil ziyaretçileri konuk edebilmek için genişletilmek zorunda kalan cami, son olarak 1985-89 arasında Suudi Arabistan Kralı Fahd tarafından yeniden inşa ettirildi. Caminin bulunduğu alana, eskisinden beş kat daha büyük bir camiyi yapan mimar ise geleneksel bir mimari anlayışını takip eden, yaşayan en önemli Müslüman mimarlardan biri olan Abdulvâhid el-Vekîl idi.

Mekke ve Medine mihrapları onlara emanet
Mecra

1943 yılında Mısır’ın başkenti Kahire'de doğan Abdulvâhid el Vekil eğitiminin ilk basamağını Mısır’daki İngiliz okullarında aldı. Genel eğitim sertifikası almak üzere İngiltere’ye giden el-Vekil iki yıl sonra, 1960’ta Mısır’a dönerek Ayn Şems Üniversitesi'nde mimarlık okumaya başladı. Mezuniyetinin ardından iki yıl boyunca öğretim görevlisi olarak çalışan el Vekil, yaptığı araştırmalarda Hasan Fethi isminde bir mimarla karşılaşmasının üzerine akademisyenliği bıraktı.

El-Vekîl'in Cidde'de inşa ettiği Ada Camii'nin minaresi, doğal ortamı ile uyumlu olması için bir deniz fenerine benzetildi.

Hasan Fethi’nin (1900-1989) Mısır’da yaptığı geleneksel mimari ve doğayla uyum içinde olan yapılardan oldukça etkilenen Abdulvâhid el Vekil, Fethi'nin yanında adeta bir çırak olarak çalışmaya başladı. Hasan Fethi ile tanışması el Vekil’in mimariye bakış açısını değiştirdi. Onunla karşılaşmadan önce modern tarzda eserler vermiş olan el Vekil, onunla birlikte çalıştıktan sonra geleneğin peşinde giden bu yenilikçi mimarı tarzın takipçisi oldu.

El-Vekîl, ''Halava Evi'' adlı lüks sahil konutuna geleneksel bir veçhe kazandırmayı başarmıştı.

Beş yıl boyunca Hasan Fethi ile çalışan el-Vekîl’in karşısına kendisini kanıtlamasına imkân verecek bir proje çıktı. İskenderiye yakınlarındaki Acemi Sahili'nde bir tatil evi yapma teklifi alan el Vekil, bu fırsatı Fethi’den öğrendiği şeylerin yardımıyla kendi tarzını oluşturmak için kullandı. Abdulvâhid el Vekil 5 yıl sonra evi ("Halava Evi") bitirdiğinde ortaya sade, doğayla uyumlu ve geleneksel bir yapı çıktı.

  • Ortaya konulan mimariyle, lüks ve geleneksel tarz birbirleri içinde erimişti.

Süleyman Sarayı, el-Vekîl'in Acemi Sahili'nde inşa ettiği evden çok daha büyük bir projeydi.

Bu eserin ardından dikkatleri üzerine çeken el Vekil özellikle Suudi Arabistan’da inşa etmek üzere birçok proje teklifi aldı.

El-Vekîl’in Arabistan’daki ev projeleri arasında en dikkat çekeni “Süleyman Sarayı” idi.

Acemi Sahili'ndeki evde başlattığı tarzı burada da kullanan el-Vekîl, daha ihtişamlı ve büyük olmasına rağmen Cidde'de kentindeki bu yapıya geleneksel ve doğal bir görünüm kazandırabildi.

Rüveys Camii, el-Vekîl'in modern ve geleneğin birleşmesinden oluşan tarzını en iyi yansıtan eseriydi.

El-Vekîl'in Arabistan’da ortaya koyduğu başarılarının arasında en çok parlayan yapılar ise inşa ettiği camiler oldu. Yine Cidde’de inşa ettiği Rüveys Camii’nde modern unsurları, geleneksel bir yapı içinde hiç dikkat çekmeyecek şekilde kullanarak, modern ve geleneksel tarz arasında bir köprü oluşturdu.

Medine'deki Kıbleteyn Mescidi, Abdulvâhid el-Vekîl tarafından restore edilerek genişletildi.

Başarılı cami projesinin ardından birçok teklifle karşı karşıya kalan el-Vekîl, İslâm tarihi açısından oldukça mühim camiler üstünde çalışma şansına erişti: Kubâ Mescidi, Kıbleteyn Mescidi ve Mikât Mescidi. Kıbleteyn Mescidi’ni restore etme ve genişletme imkanı bulan el Vekil, Kubâ Mescidi ise yeni baştan inşa etti.

  • İlk başta, Kıbleteyen Mescidi gibi sadece tamir ve genişletme işlemlerinden geçmesi planlanan Kubâ Mescidi’nin Kral Fahd’ın el-Vekîl’in projelerini beğenmesiyle yeniden inşasına karar verildi.

Kubâ Mescidi, dört minaresiyle Medine'nin her yerinden rahatlıkla görülebilmektedir.

Eski yapının yıkılmasının ardından 1985’te, önceki halinden beş kat daha büyük bir yapı Kubâ’ya inşa edildi. El-Vekîl, aynı dönemde, Medine'den Mekke'ye hac veya umreye gideceklerin ihrama giriş sınırını teşkil eden Zülhuleyfe'de Mikât Mescidi'ni de projelendirip hayata geçirdi.

Mikât Mescidi'nin inşasında Samarra Ulu Camii ve Kahire Tolunoğlu Camii'nin spiral minaresinden ilham alındı.

"Halava Evi" (1980) ve "Cidde Korniş Camii" (1989) projeleri Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü iki kez kazanan Abdulvâhid el-Vekîl, sadece Suudi Arabistan'da değil, İngiltere'den Umman'a birçok ülkede projeler uyguladı.

  • İngiltere'de Oxford Üniversitesi bünyesinde bulunan İslâm Merkezi'nin tasarım ve inşası da Abdulvâhid el-Vekîl'in imzasını taşımaktadır.

Oxford Üniversitesi İslâm Merkezi.

Geleneksel yapıyı ve tarzı diriltmeyi hedefleyen ama bunu yaparken de modern unsurlardan yararlanan 81 yaşındaki Abdulvâhid el-Vekîl, yaşayan en önemli Müslüman mimarlar arasında gösterilmektedir.