Filistin mücadelesinin köklü sembolü: Toprak Günü

ÜMMÜHAN KEVSER KIPRAMAZ
Abone Ol

1970'lerin ortalarında, Filistin vatandaşları, İsrail hükümetinin ülkenin her yerinde, özellikle de “Celîle'yi Geliştirme” adlı bir programın tam olarak yürürlüğe girmeye başladığı kuzeyde büyük toprak müsaderelerine karşı harekete geçmeye başladı. Mütevazı ismine rağmen bu girişim, Celîle topraklarını Filistin'den arındırmak ve hükümetin ülkenin kuzeyindeki Araplara karşı koymak için açık bir girişimdi. 1976'dan beri İsrail işgaline karşı direnişin sembolü haline gelen 30 Mart, Toprak Günü (Yevmü’l- Ard) olarak anılmakta ve Filistinlilerin zorla ellerinden alınan topraklar, barışçıl gösterilerle yâd edilmektedir.

Her yıl 30 Mart, Celîle’de öldürülen sivillerin anılması ve İsrail’in hâlâ devam eden işgal politikalarının dünya gündemine taşınması için Filistin’de “Toprak Günü”olarak anılmaktadır. Peki toprağa atfedilen bu gün nasıl ortaya çıktı?

İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı’yla birlikte Batı Şeria ve Kudüs’ü işgal etmiş, kendi sınırları içinde yaşayan Filistinlilerin “varlıklarını” bu topraklardan tamamen silmek için hâlihazırda devam eden birtakım faaliyetlerine hız vermişti.

Nekbe'den evvel Filistin köyleri
Mecra

İsrail'in kuruluşundan hemen sonra sürgün ve etnik temizliğe muhatap olan binlerce Filistinli, bu süreci ''Nekbe'' olarak adlandırıyor.

  • "Nekbe" (Büyük Felâket) olarak adlandırılan ve 1948'de İsrail devletinin resmî olarak kurulması süreciyle başlatılan zorunlu göç ve etnik temizlik, İsrail’in toprak müsaderelerinin temelini oluşturmaktaydı.

1920 ve 1948 yılları arasında -İsrail'in resmî olarak kurulmasından önce- Araplar çoğunlukla tarımla uğraşıyordu ve geçimlerini topraktan sağlıyorlardı. 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından, Yahudi devletinin içinde kalan yüzbinlerce Filistinli Arap için toprak önemini korumaya devam etti.

İsrail'e Yahudi göçünü kolaylaştırmak için 1950'de Geri Dönüş Yasası kabul edildikten sonra, Arapların sahip olduğu toprakların çoğu Yahudilere tahsis edilmişti. İşgalin “savaşsız” yürütülen bu safhasında, Filistinlilere ait milyonlarca dönüm toprağa el konulmuş, zorla göç ettirilen Filistinlilerin evlerine ise binlerce Yahudi nüfus yerleştirilerek bu bölgelerin “Yahudileştirilme” çabalarına hız verilmişti.

Zira yaklaşık otuz yıl önceki etnik temizliğe rağmen, Celile'de hâlâ güçlü bir şekilde Filistinli olarak tanımlanan yoğun bir Filistinli nüfusu vardı.

Filistin halkı, çoğunlukla tarımla uğraşıyor ve geçimlerinin büyük bir kısmını topraktan sağlıyordu.

Arap halkının İsrail makamlarını arazi müsaderelerinden vazgeçmeye çağırmasıyla ortaya çıkan gergin atmosferde, Başbakan Yitzhak Rabin yönetimindeki İsrail hükümeti, 29 Şubat 1976'da "Celîle'yi Geliştirme" planının bir parçası olarak ülkenin kuzeyindeki Celîle'de 20 bin dönüm araziye el koymaya karar verdi.

Bu karara karşılık, Filistinli Ulusal Komite, 6 Mart 1976'da Nâsıra'da yerel meclis başkanları ve yerel savunma komiteleri de dahil olmak üzere çeşitli Arap köylerinden 70 delegenin katıldığı büyük bir toplantı düzenleyerek tepki gösterdi.

  • Toplantı; Arap halkını, temsilî kurumları ve diğer tüm grupları, ülkedeki Arap kitlelerinin geleceğini tehdit etmeye başlayan resmî politikaya son verilmesi için seslerini yükseltecekleri “30 Mart 1976'da genel grev yapmaya ve bu günü, Arap kitlelerinin Filistin’de Toprak Günü olarak ilân etmeye” çağırdı.

Filistin Toprak Günü
Mecra

1976'da gerçekleştirilen Toprak Günü gösterilerinden kareler.

Üzerinde yaşadıkları, ekip biçtikleri ve geçimlerini sağladıkları verimli toprakları ellerinden alınan Filistinliler, bu gaspı protesto etmek için 30 Mart’ta genel greve gitti ve gösteriler düzenledi.


İsrail makamlarının uyarılarına rağmen, protestolar kuzeyde Celîle'den güneyde Necef'e kadar İsrail'deki Arap kasabalarında gerçekleşti. Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarında da eş zamanlı olarak dayanışma grevleri düzenlendi.


1979'da Nâsıra'daki Toprak Günü protestolarının bir fotoğrafı. Afişte, ''El Halil ve Celîle'de bir halk, bir mücadele'' yazıyor.

  • Ana gösteriler Sakhnin, Arabeh ve Deyr Hanna köylerinde gerçekleşirken, göstericiler vahşi bir karşı güçle karşı karşıyaydı. Yolları kapatan silahsız göstericiler, "Bu köyler bize ait, İsrail'e ait değil" gibi sloganlar atarken, İsrail ordusunun gerçek mühimmatıyla karşılaştı.

Nâsıra'daki gösterilere müdahale eden İsrail polisi, 30 Mart 1976.

İsrail'in kuzeyindeki Celîle bölgesinde bulunan Deyr Hanna beldesinde gösterilere katılan Filistinlilere ateş açan İsrail polisi 6 sivili şehit etti, yüzlerce kişiyi yaraladı.

Bu saldırılar, Filistinlilerin Yeşil Hat tarafından bölünmelerinden bu yana İsrail topraklarında yaşayanFilistinlilerin ilk büyük kitlesel sivil itaatsizlik eylemi olması bakımından büyük önem kazandı.

Daha da önemlisi, 1976'daki o gün, İsrail tarafından "İsrail Arapları" olarak anılan Filistinliler, kendilerini Filistin halkının ve mücadelesinin ayrılmaz bir parçası olarak ilân ettiler.

Zira, artık Siyonist güçlerin, ister İsrail Devleti vatandaşı olarak, ister Batı Şeria'da veya Gazze'de olsun, olabildiğince az toprakta Filistinli görmeyi istediği anlaşılmıştı.

Deyr Hanna beldesindeki protestolarda öldürülen altı genç protestocu; Hatice Shawahneh (23), Khair Yassin (23), Raja Abu Raya (23), Khader Khalileh (27), Mohsen Taha (15), Raafat el-Zuhairi (20) idi.

Protestolar, arazilerin "Yahudileştirme" planını durdurmak için çok az etkide bulunmuştu. 1981'de bölgede 26 ve 1988'de 52 Yahudi yerleşim yeri vardı. Ancak Toprak Günü etkinlikleri, İsrail'deki Arap toplumu arasında yeni bir ulusal gurur duygusu uyandırdı.

  • 1976'dan beri her 30 Mart, Toprak Günü (Yevmü’l-Ard) olarak anılır ve İsrail ile Filistin arasındaki çatışmanın kaynağı olan toprak konusunda Filistinlilerin gösterdiği direnişin simgesi olarak görülür.

1976'da basılan ve Filistin ulusal anma töreni olarak Toprak Günü'nün kutlandığı en eski afişlerden biri.


''Toprak'', Filistinliler için sadece bir toprak parçası olmaktan çok daha fazla anlama geliyor.

Her 30 Mart'ta haksız işgale karşı gelen Filistinliler toprak merkezinde gösteriler düzenler, yıkılan köylere veya el konulan arazilerine geri döner, yerleşimciler tarafından kökünden sökülen yerlere bir kez daha ağaç diker.

Kimilerince "eskide kalmış" yahut "önemsiz" görülebilecek bu protestolar, olayın iç yüzünü bizlere hatırlatmada önemli bir vazife görüyor. Nitekim işgalci İsrail güçleri Gazze'deki evleri birer birer nasıl yıkıyorsa, Doğu Kudüs'ün mahallelerindeki, Lüd'deki Filistinlilerin evlerini de yıkıyor. Benzer şekilde, Batı Şeria'nın C Bölgesi'ndeki köylerin sık sık yok edilmesi gibi, Negev’deki bedevi köyleri de sık sık yok ediliyor.

Filistinliler, Toprak Günü'nün 42. yılı kapsamında 30 Mart 2018’de, abluka altındaki Gazze Şeridi'nin İsrail sınırında “Büyük Dönüş Yürüyüşü” adı altında aylar süren barışçıl eylemler düzenledi. İsrail askerlerinin sapanlarla taş atan Filistinlilere gerçek mermi kullanımı da dahil orantısız güç kullanarak cevap vermesiyle 200’e yakın kişi öldürüldü, 11 binin üzerinde kişiyse yaralandı.

Bugün bile, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta yaşamak zorunda kalan milyonlarca Filistinli, ellerinden "çalınan cennet" Filistin'e dönme umutlarını dile getiriyor. Bugün bile milyonlarca Filistinlinin haklı mücadelesi, şair Mahmud Derviş'in dediği gibi, "Bu topraklarda hayatı yaşanmaya değer kılan her şeye sahibiz" dizeleriyle yaşatılmaya devam ediliyor.