Ermitaj’da oturup Hz. Peygamber'i düşlemek
Dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden biri olan Ermitaj Müzesi, 250 yılı aşkın bir süredir St. Petersburg'da hizmet vermektedir. Rus İmparatorluğu, Sovyetler Birliği ve günümüzdeki adıyla Rusya Federasyonu olmak üzere üç devletin hâkimiyetine tanıklık eden müze, aynı zamanda adı değişse bile yüzyıllar boyunca koruduğu geniş toprak bütünlüğü sebebiyle çeşitli coğrafyalardan barındırdığı eserleriyle ön plana çıkmaktadır. Mikhail Piotrovsky gibi İslâm dünyası ile iç içe bir ismin yöneticiliğini yaptığı Ermitaj, bilhassa İslâm dönemine ait özellikle Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinden birçok esere sahip olmasıyla da ayrı bir öneme haizdir.
“Tabii ki, Muhammed Peygamber'i görmek ve dinlemek isterdim. Çünkü onun üzerine çok çalıştım ve zannedersem (O'nu) anlıyorum.” Müslümanlar tarafından genellikle coşkuyla ifade edilen bu arzuyu dile getiren Mikhail Piotrovsky, Müslüman olmasa da, hemen hemen tüm hayatını İslâm ve Müslüman coğrafyalar üzerine çalışmış bir isim. 1992 yılından beri Ermitaj Müzesi’nin yöneticisi olan Piotrovsky, yıllar önce katıldığı bir televizyon programında, sunucudan gelen “Eğer şu ana kadar yaşamış bir kişi ile oturup konuşma imkânınız olsa, bu kim olurdu?” sorusuna sakinlikle ve hiç düşünmeden bu cevabı veriyor.
Piotrovsky’nin İslâm peygamberine olan bu ilgisinin nereden geldiğini tahmin etmek çok güç değil. Rus oryantalist, o zamanki adı Leningrad Üniversitesi olan St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nden Arapça dil bilgisi üzerine doktora yapmış. Bunun yanında, gençlik yıllarından başlayarak Mısır, Suriye, Yemen ve Orta Asya ülkelerinde İslâm tarihi alanında yaptığı birçok saha çalışması mevcut. Nerdeyse tüm hayatını İslâm üzerinde çalışarak geçiren Piotrovsky, çoğunlukla İslâm ve Arap tarihi ile Arapça el yazmaları üzerine olmak üzere 250 civarı bilimsel çalışmaya sahip.
İki kaçışın buluşturdukları
İslâm ile ilişkisini oryantalizm formasyonu ile açıklayabileceğimiz Piotrovsky’nin, oryantalizme duyduğu ilgi de ailesinin fırtınalı geçmişinde gizli. Ermenistan’ın başkenti Erivan’da 1944 yılında doğan Piotrovsky’nin annesi, etnik bir Ermeni olan Hripsime Canpoladyan. Sovyetlerin en ünlü Armenologlarından biri olan Canpoladyan, 1918 yılında, ailesi Ermeni tehcirinin ardından yaşadıkları bölgeyi terk ederken Tiflis yolunda doğmuş. Erivan’da aldığı eğitimin ardından çalışmalarına başlayan Canpoladyan’ın yolu, II. Dünya Savaşı sırasında 2 sene boyunca Leningrad’da Almanların kuşatması altında yaşadıktan sonra Erivan’a kaçmayı başaran Boris Piotrovsky ile kesişmiş. 1944’te gerçekleşen evliliğin ilk yılında da Mikhail doğmuş.
- Mikhail Piotrovsky için Ermitaj yöneticiliği, bir nevi baba mirası olmuş. Müzeyi 1964’ten 1990’a kadar yöneten baba Boris Piotrovsky’den devraldığı Ermitaj yöneticiliği görevini, 1992’den beri yerine getiriyor.
Batılılaşmanın meyvesi
Oryantalist Piotrovsky’nin Doğu ile iç içe geçmiş yaşamının aksine, yönettiği kurumun önemi, daha ziyade Rusya’nın Batılılaşma serüveniyle ilintili.
Müze ilk olarak, eşinin büyükbabası Büyük Petro’nun başlattığı Batılılaşma serüvenini sürdüren Çariçe II. Katerina tarafından, 1764’te St. Petersburg’da çarların ana yerleşkesi olan Kışlık Saray’a bitişik küçük bir bina olarak inşa edilmiş.
Müzenin ismi, eski Yunancada dinsel nedenlerle inzivaya çekilen kişi manasındaki “eremite” kelimesinden geliyor. Yani Ermitaj, “inzivaya çekilinen yer” anlamına geliyor.
Müzeye bu ismin neden verildiği tam olarak bilinmese de, ilk başlarda Çariçe’nin kişisel galerisi olduğu ve çok az sayıda kişinin ziyaret edebildiği özel bir bölüm olduğunu hatırlamakta fayda var. I. Nikola tarafından 1852’de büyütülen ve halka açılan Ermitaj Müzesi, 1917’de Bolşevik Devrimi’nden sonra kamulaştırıldı.
En eskisi Taş Devri’ne dayanan 3 milyon esere sahip müze, arkeoloji konusunda dünyada en iyilerden biri olsa da, daha çok resim alanında Avrupalı sanatçılara ait birçok başyapıta ve geniş koleksiyonlara ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. Yine de, Çarlık Rusya’sının tarihsel gelişimini ve yıkıldığı esnada sahip olduğu geniş Müslüman coğrafyayı hesaba kattığımızda, müzenin İslâm dünyasına bakan bir yönünün de olduğunu unutmamak gerek.
Allah güzeldir, güzeli sever
2007 yılında müzenin dergisine yazdığı baş yazıda “Allah güzeldir, güzeli sever” hadisini hatırlatan Piotrovsky, Müslüman sanatının her şeyden önce güzel bir dünya modeli olduğunu, bu anlayışın da Ermitaj’daki birçok esere de ilham veren Rönesans anlayışı tarafından miras alındığını söylüyor. Piotrovsky gibi İslâm dünyası ile iç içe bir ismin yöneticiliğinin, Ermitaj’da bu alana yönelik alakayı artırdığı muhakkak. Son yıllarda, müzede İslâm sanatı ile ilgili birçok geçici ve kalıcı sergi açılışları yapıldı.
Ermitaj’ın, İslâm dönemine ait özellikle Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinden birçok esere sahip olduğu söylenebilir.
Bu eserlerin önemli bir kısmının yolunu Ermitaj’a düşüren ise, özellikle son iki yüzyılda Mısır gibi eski medeniyetlerin bulunduğu bölgelerde yapılan çalışmalar ve Rus çarlarına giden heyetlerin getirdikleri değerli hediyeler. Rusya Çarlığı döneminde başlayan ve Sovyetler Birliği döneminde de devam eden bu keşiflerden bazılarına Piotrovsky de bizzat katılmış.
- Müzedeki İslâm dünyası eser çeşitliliği oldukça fazla. Örneğin, 13. ve 15. yüzyılda Memlûklere ait bir galeriye göz attığınızda, ustaca yapılmış el yazmaları ve eşyaların yanı sıra, gümüş ve altın işlemeli bronz eşyalar, keten ve ipek kumaşlar, yaldızlı ve renkli emayelerle boyanmış lambalar, fildişi ekli ahşap paneller ve el dokuması halılar gibi öğeler görmeniz mümkün.
Genelde, Rusya içindeki bölgelerin İslâm’ı kabul etmelerinin yıl dönümlerinde de o bölgelere özel sergiler gerçekleştiriliyor.
Ermitaj’da İslâm dönemine ait kaç eser olduğunu tahmin etmek zor. Hâlâ sergilenmemiş ne kadar parça olduğu bilinmiyor. Paris’in ünlü Louvre Müzesi’nde bulunan Mona Lisa gibi müzeyle özdeşleşmiş ve ismini duyduğunuzda hemen akla gelen bir İslâmî eser bulunmasa da Ermitaj’da farklı İslâm coğrafyalarından birçok önemli eser bulunuyor.
Lamba (Ermitaj lambası)
Ermitaj’da yer alan İslâm dönemine ait eserlerin yıldızı olarak sayılabilecek 10-11. yüzyıla ait bu lambanın gövde kısmı Mısır’da, üstündeki bazı eklemeleri de Floransa’da yapılmıştır. Uzmanlar, halifelerin hazinelerini süsleyen bu tarz çok sayıda lüks kristalden yapılma eşyanın Haçlı Seferleri yoluyla Avrupa’ya ulaştığını belirtiyor. Bu eserin de, 1099’da Kudüs’e yapılan I. Haçlı Seferi ya da 1204’te rotasından şaşıp İstanbul’un yağmalanmasıyla sonuçlanan IV. Haçlı Seferi sırasında yağmalanıp İtalya’ya götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Herhangi özel bir ismi bulunmayan bu lamba, Ermitaj’da yer alan ve 9 ila 12. yüzyıllar arasında kaya kristalinden yapılmış yaklaşık 200 farklı Ortadoğu eşyası arasındaki tek lamba olma özelliğine sahiptir.
Üretim yerinin Mısır mı Irak mı olduğu konusunda literatürde belirsizlik söz konusudur. Yarım palmet şeklinde bitki sapları ve yapraklarla süslenmiş “Ermitaj lambası”, kristal bir ayak ve gövde üstüne yerleştirilmiş bazı altın süslemeler yanında, üzerine Floransa’da eklenen deniz tanrısı Neptün ve deniz tanrıçası Amphitrite heykellerinden oluşuyor.
Kartal şeklinde Akuamanil (Ortaçağ ibriği)
Irak menşeili bu bronz kartal figürü, Ortadoğu'daki bronz işleme tarihi açısından önemli yer tutmaktadır. Özellikle 12. ve 14. yüzyıllar arasında İslâm dünyasının bakırcılarını üne kavuşturan kakma sanatının önemli bir örneği olan kartal figürünün boynunda, Arapçanın düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi olan Kûfî tarzında bir yazı vardır: “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. O, lütuf sahibidir. Bu, Süleyman tarafından ... [?] şehrinde yapıldı. Yüz seksen yılında.” (Tarihin hicri olduğunu düşündüğümüzde 796/797'ye karşılık geliyor.)
Kartal figürü, İslâm’ın yayılmasından sonra bölgede kesin olarak tarihi bilinen en eski bronz nesnedir.
Yazıdaki belirsizlikten dolayı yapıldığı şehrin adı hâlâ tespit edilememiştir. Benzer şekle sahip biri Berlin'deki İslâm Eserleri Müzesi'nde, biri İtalya'nın Lucca şehrinde ve diğeri de Sina Dağı'ndaki Aziz Katerina Manastırı’nda olmak üzere 3 ibrik günümüze ulaşsa da, yalnızca Ermitaj’dakinin tarihi kesin olarak tespit edilmiştir.
Sultan Kayıtbay’ın miğferi
Tam adı El-Eşref Seyfeddîn Kayıtbay olan ve 1468 ile 1496 yılları arasında Memlûk sultanı olan Çerkes kökenli Sultan Kayıtbay’ın miğferi de, Ermitaj’da sergilenen eserler arasından bulunuyor. Sultan’a ait zırhın da, Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır Seferi’nin dönüşünde ganimet olarak alındığını ve şu anda Mersin Deniz Müzesi'nde sergilenmekte olduğunu da hatırlatalım.
Türk çadırı
1793’te Osmanlı Sultanı III. Selim tarafından II. Katerina’ya hediye edilen “Türk Çadırı”, müzedeki popüler nesnelerden biridir. Hediye edildiği dönemde Kışlık Saray’da bir süre sergilenen ve akabinde kaldırılan çadır, şu anda yün ve işlemeli ipek panellerini koruyan özel olarak inşa edilmiş bir iskele üzerinde sergilenmektedir.
Fortuny vazosu
Ermitaj’daki İslâm koleksiyonunun en önemli eserlerinden biri de Endülüs kökenli Fortuny vazosudur. 14. yüzyılın ikinci yarısından kalma bu parıltılı İspanyol-Moresk ortak stilindeki vazo, 1885'te Ermitaj Müzesi tarafından, daha önce vazoyu Fortuny ailesinden alan Parisli antikacı Alexander Basilevsky'nin koleksiyonunun bir parçası olarak satın alınmıştır.