Dünya bir yana, biz bir yana

HABER MASASI
Abone Ol

Arap dünyasının en batı ucunda yer alan Mağrib’e, biz Türkler Fas adını vermişiz. Osmanlı'nın modernleşme döneminde kırmızı renkli başlıkların ithal edildiği Fes şehri, günlük kullanımımızda koca bir ülkeye isim olmuş. Suriye’nin başkenti Şam’da ise, Fas’taki durumun tam tersi söz konusu: Bu kez, içine bugünkü Ürdün ve Filistin’in bir kısmını da alan koskoca bir bölgenin adı olan Şam ya da Bilâdüşşâm bir şehre indirgenmiş.

Arap dünyasının en batı ucunda yer alan Mağrib’e, biz Türkler -ilginç bir şekilde- Fas adını vermişiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme döneminde kırmızı renkli başlıklarını İstanbul’a ithal ettiğimiz Fes şehri, günlük kullanımımızda koca bir ülkeye isim olmuş.

1500’lü yılların başından 1830’a kadar Osmanlı’ya bağlı olan Mağrib Krallığı’nın o dönemde başkentinin Fes olması da, bu kullanıma işlerlik kazandıran pratik bir sebep. Siyasî bağlantı koptuktan sonra bile, zihinlerimizde Fes kalmış, Fas’a dönüşerek. Fes’ten gelen başlıklar ise, orijinal ismini korumayı başarmış.

Marakeş'in kalbinin attığı meydan
Mecra

Fes şehrinden gelen ve günümüzde hala ''Fes'' ismiyle anılan başlıkların kullanımı Osmanlı'nın son döneminde çok yaygındı.

Tarihte, Bilâd-ı Şâm.

Arapların Mağrib dediği ülkenin Batı dillerindeki bütün isimleri de aynı kökten türetilmiş, doğal olarak: Morocco, Marokko, Maroc, Marruecos, Marocco... Suriye’nin başkenti Şam’da ise, Fas’taki durumun tam tersi söz konusu: Bu kez, içine bugünkü Ürdün ve Filistin’in bir kısmını da alan koskoca bir bölgenin adı, bir şehre indirgenmiş.

Tarih boyunca "Şam" ya da "Bilâdüşşâm" dendiğinde bugünkü Suriye ve Lübnan topraklarının tamamıyla Ürdün’ün kuzeyi ve Filistin’in doğusu kastedilmiş. Biz Türklerin Şam dediği şehrin Arapçadaki karşılığı Dimaşk. Batı dillerinde de bu kökten türetilmiş isimler yer alıyor: Damascus, Damas, Damaskus, Damast, Damasco…