Çad'dan İstanbul'a kardeşlik esintisi

ESAD ESEOĞLU
Abone Ol

Çad'dan Türkiye’de düzenlenen Uluslararası Üniversite Gençliği Bilim ve Kültür Buluşması'na gelen; Çad’da öğretmenlik, imamlık yapan aynı zamanda gazetecilik ve radyo yayıncılığı ile ilgilenen bunun yanında hukuk alanında akademisyen olmak isteyen Hafız Muhammed ile, hayatına, Bilim ve Kültür Buluşması'na, İslam dünyasında gençlerin sorunlarına ve Çad-Türkiye ilişkilerine dair samimi bir söyleşi...

Türkiye’de düzenlenen Uluslararası Üniversite Gençliği Bilim ve Kültür Buluşması'na gelen; Çad’da öğretmenlik, imamlık gibi mesleklerin yanında gazetecilik ve radyo yayıncılığı ile de uğraşan aynı zamanda Hukuk alanında akademisyen olmak isteyen Hafız Muhammed abi ile, hayatına ve bazı meselelerdeki fikirlerine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

İlk önce kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Benim adım Hafız. Gazeteciyim ve lisede öğretmenlik yapıyorum. Aynı zamanda İslami Araştırma Merkezi’nde çalışıyorum ve imamlık yapıyorum.

Bunlar için Çad’da nasıl bir eğitimden geçtiniz ve kendinizi nasıl yetiştirdiniz?

İlk önce Kur’an’ı ezberledim. Sonrasında hafızlara özel bir enstitüye kaydoldum. Daha sonra liseye gittim. Liseden mezun olduktan sonra da başkent Encemine’de bulunan Kral Faysal Üniversitesi’nde Hukuk bölümünü tercih ettim. Şu an hukuk alanında master (yüksek lisans) yapıyorum.

İslam hukukunda mı?

Hayır, genel hukuk alanında.

İlahiyat alanında öğretmenlik nasıl yapıyorsunuz? (Çünkü az önce hukuk bitirdiğinizi belirtmiştiniz.)

Çad’da 'halka' adı verilen bir özel sistem var. Bu sistemde bir alim ya da bir şeyh bulunuyor. Siz bu şeyhten eğitim alıyorsunuz, daha sonrasında devlet okullarında değil ama özel okullarda eğitim verebilirsiniz.

Radyo programcılığı yaptığınızı da biliyoruz, bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bu konuda özel bir eğitim almadım. Üniversiteye girmeden önce medyaya ve gazeteciliğe büyük ilgim vardı. O yıllarda makaleler yazıyordum. Medyada bir tanıdığım radyoda yöneticilik yapıyordu. Bana ‘Neden bizimle çalışmıyorsun?’ dedi. Bunun üzerine radyoda çalışmaya başladım. İlk başta Çad’da çıkan Fransızca ve Arapça gazetelerin özetini çıkartıp yayınlıyordum. Daha sonra yeni bir programa başladım. Bu programda gençleri davet ediyordum. Kendilerini anlatıyorlardı, onlara ne yaptıklarına ve gelecekte neler yapacaklarına dair sorular soruyordum. 2 sene sonra radyoda başkan yardımcısı olarak görevlendirildim. Başkan yardımcısı olduktan 1 sene sonra da radyonun yöneticisi oldum.

Hafız Muhammed.

Bütün bu yaptıklarınızın yanında aktif olarak avukatlık yapıyor musunuz?

Aktif olarak yapmıyorum, bu alanda akademisyen olmayı hedefliyorum.

Türkiye’ye geliş amacınız hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz?

37 ülkeden öğrencilerin katıldığı bir öğrenci buluşması nedeniyle Türkiye’ye geldim. (Organizasyonun ismi: Uluslararası Üniversite Gençliği Bilim ve Kültür Buluşması)

Bu buluşmada gündem neydi, neler konuşuldu?

İslam alemindeki gelişmeler ön plandaydı. Özellikle Yemen, Suriye ve Filistin.

Anlatıcılar bu ülkelerden gelen kişiler miydi?

Evet.

Ülkelerden gelen kişilerin memleketi Doğu-Batı anlamında karışık mıydı, yoksa Arap ülkeleri, Afrika ülkeleri ya da Orta Doğu ülkelerinden miydi?

Sadece belirli ülkelere özel değildi. Danimarka’dan bile gelip anlatanlar oldu.

Bizim anladığımız İslam ülkelerindeki sıkıntıların konuşulduğu, bunların sebeplerinin tartışıldığı bir toplantı olmuş. Katılımcıların bunun nedenlerine yönelik en fazla dile getirdiği düşünce neydi? Çözüm üretmek adına fikirler belirtildi mi?

En sık tekrarlanan nedenler; ülkelerin başında bulunan insanların ülkelerine hizmet etmemesi, kendilerini korumak adına Batı ülkelerine hizmet etmesi ve tüm emirleri Batılı ülkelerden almaları dile getirildi. Çözüm adına; öncelikle gençlerimizde farkındalık oluşması gerekiyor. Oluştuktan sonra da gençler sadece kendini değil önce tüm İslam ümmetini düşünmeli.

Peki Üstat, bu bağlamda gençlere ne gibi tavsiyelerde bulunuyorsunuz?

Kendilerini çok iyi geliştirmeliler, bu anlamda çok çabalamalılar, doğru bir eğitim almalılar. Birlik beraberlik içinde olup bunu bozmamalarını söylüyorum.

Üstat yaklaşık 15 yıldır eğitim sürecinin içerisinde olduğunu söylediniz. Bu kadar uzun süredir gençlerle birlikte olduğunuz için bunu soruyoruz aslında. Bu sıkıntılı dönemin son bulup Müslümanların ilimde ve fende ileride olacakları bir döneme kavuşmaları adına gençlerde umut ışığı görüyor musunuz?

Bizim bir sözümüz var: Gecenin karanlığı arttıkça sabahın doğması yakınlaşır. Çoğu İslam
ülkesi sıkıntı yaşıyor ama o ülkelerin gençleriyle buluştuğumda ülkelerini geliştirmek ve kurtarmak istediklerini söylemlerinden açık bir şekilde anlayabiliyorsunuz.

Hafız Muhammed.

Bu konuda bizim umutlanmamızı sağlayan şey tarihimiz mi yoksa dinimiz ve dinimizce Peygamber Efendimiz’in(s.a.v.) hayatından kesitler, yaşadığı bazı kıssalar mı yoksa gençlerin gözlerinde gördüğümüz ışık mı bize umut vermeli?

Söylediklerinin hepsi neden olmasın? Tarihe baktığımız zaman, Moğollar, zamanında birçok İslam ülkesine girip harap etmişler. Hatta öyle bir şey söyleniyor ki, bir Moğol bir Müslümanın beklemesini istiyor ve gidip kılıcını alıp, bekleyen Müslümanı öldürebiliyor. Bu olaylardan sonra güçlü İslam devletleri kuruldu. İslam her yere yayıldı. Bu yüzden, bu sıkıntılara rağmen umut var. Bu sıkıntılar, Moğol zamanındaki sıkıntılarla kıyaslandığı zaman daha hafif kalıyor.

Sabretmeliyiz, Allah'a güvenmeliyiz. Çünkü Kur’an’da bir ayette geçiyor, Allah'a güvenmeyenler sadece kafirlerdir. Biz kötümser olursak kafirlerle aynı sıfatı paylaşmış oluruz.

En büyük misal de, Türk tarihine bakarsak, davasının yolundan gidenler çok zorluklar yaşamışlar. Menderes meselâ. Bazı şeyler bu dönemden sonra düzelmeye başladı.

Sizinle daha önceki konuşmalarımızda ülkeniz Çad için tek çarenin düşünce devrimi yapılması gerektiğinden bahsettiniz. Bu gücü, kuvveti kendiniz gibi ülkenizdeki müderrislerde, hocalarda görüyor musunuz? Sizce Çad’da bir düşünce devrimi için olması gerekenler hazır mı? Hazır değilse ne kadarda hazır olur ve bu değişim gerçekleşir?

Gerçek bir değişim için, sadece değişime inanan insanlar yetmez; halkın çoğunun düşünce devriminden yana olması gereklidir. Halkın öyle düşünebilmesi de uzun zaman alır. Belirli bir süre söylenemez. Bilimsel araştırmalar vs. hazırlanıp, ona göre süre belirlenebilir; o yüzden devrim için zaman veremiyorum.

Çad’da Osmanlı Devleti’ne ait kalıntılar gördük. Hatta Çad'ın kuzeyindeki Ouaddaki bölgesinde Osmanlı devrinde yaşamış son aile olan Abeşe Türklerinin halen daha yaşadıklarını öğrendik. Haritaya baktığımızda birbirine bu kadar uzak iki ülkenin belirli noktalarda, tarihsel süreçlerle birbirine yakınlaştığını ve belirli ilişkilerde bulunduğunu fark ettik. Üstat, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Aslında biz birbirine, şimdi baktığımızda, uzak gibi görünen iki ülkeyiz ama bir bakımdan o kadar da yakınız, yakınlaşmak istiyoruz şu 15 yıllık süreçte. Siz neler düşünüyorsunuz? Bu ilişkileri artırmak için neler yapılabilir sizce?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Çad ziyareti sırasında karşılama töreni hazırlayan Abeşe Türkleri.

Bir Türk arkadaşımdan bir şey duymuştum ve çok hoşuma gitmişti; Osmanlı Devleti zamanında bir kişi trene biniyor, Belgrad’dan Tunus’a kadar kimse ona pasaport, vize sormuyor çünkü o topraklar Osmanlı Devleti’ne ait. Bunu da bir Müslümanın iftiharla bilmesi gerekiyor. İşgalciler geldikten sonra, tüm İslam alemi farklı ülkelere bölündü. Hatta, Belgrad şu an Müslüman bir bölge değil. Şimdi, herhangi bir Müslümana, eski Osmanlının geri dönmesini, Müslümanların bir arada yaşamasını isteyip istemediğini sorsan, ‘evet’ isterim der herkes.

Çad’da Osmanlı zamanında kalan eserlere, İnsanlar Osmanlı'nın bir parçası olarak bakıyor. Bu şekilde görüyorlar. Türkiye ve Çad arasındaki ilişkilere baktıkları zaman, yeni bir ilişki değil de Osmanlı zamanından gelen eski bir ilişki olarak görüyorlar. Siz oraya gittiniz, biliyorsunuz, orada belirli bir bölge Osmanlıya ait. O bölgenin adı Abeşe Bölgesi. Bu ilişkiler nasıl güçlendirilebilir? Çad’a geldiniz siz de, bu gibi ziyaretler artarsa ve oradaki insanlarla sohbet edeseniz ilişkiler güçlenir. Sen Çad’a gittin, Çad’dan Türkiye'ye gelenler olacak. Sen gelecekte önemli bir görev alırsın ya da Çad’dan gelen kişi önemli bir görev alır. Bu şekilde önemli yerlere gelirseniz, sadece siyasî alanda değil her alanda güçlenir ilişkiler.

1800'lü yıllarda Fransız sömürgesi öncesinde Abeşe'de yaşayan Çadlılar Osmanlı Devleti ile yazışmak için bu binayı kullanırmış.

Şu an Çad’da bir öğretmensiniz. Birkaç günlüğüne Türkiye’de öğretmenlik yapma hakkınız olsaydı, buradaki gençlere ne tavsiye ederdiniz?

Çad’da yaşadığım için Çad’daki gençlerin nasıl düşündüğünü biliyorum. Buradaki gençlerin nasıl düşündüğünü bilmediğim için nasıl bir nasihat vereceğimi bilemiyorum. Ne düşündüklerini bilip ona göre bir nasihat verebilirim.

Peki, iyilik yapmak eylemini nasıl tanımlarsınız?

Diğer insanlara yapabileceğin herhangi bir şeyi iyilik olarak tanımlıyorum. Meselâ su vermek, eğitim vermek, nasihat vermek… iyilik yapmaktır.

Çad’a döndüğünüzde birisi size tek bir cümleyle Türkiye’yi anlatmanızı istediğinde, o kişiye tek cümleyle, etkileyebilecek şekilde ne söylersiniz?

Çok şey var aklımda. Tek bir şey söyleyemem ama şunu söyleyebilirim; buraya gelmeden önce bana burada ırkçılığın olduğunu, yabancılara kötü gözle bakıldığını söylediler ama insanlar bana burada iyi davrandı.

Röportaj: Çağrı Öner, Esad Eseoğlu

Tercüme: Ahmed Abdullah Nasser Ali