Bu dünyadan bir Mustafa Akkad geçti
Mustafa Akkad, Amerikan halkı tarafından nadiren görülen Arap ve İslâmî bakış açısı sunan filmler üretti. O ve Mısırlı aktör Ömer Şerif, Hollywood'da hatırı sayılır nüfuza sahip birkaç Arap'tandı.
Mustafa Akkad, 1 Temmuz 1930'da (bazı kaynaklara göre 1935) Suriye'nin Halep kentinde Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve yerel Fransız okulunda eğitim gördü. Suriye'nin,1946'da Fransız Mandası'ndan ayrılması ve bağımsızlığını ilân etmesi sonrasında orta öğrenimini Halep Amerikan Koleji'nde tamamladı.
Akkad burada Amerikalı Douglas Hill'in verdiği tiyatro sanatları derslerinde oyunculuğa olan ilgisini keşfetti. Hill, on dokuz yaşındaki Akkad'ın UCLA Tiyatro Sanatları Bölümü'ne devam edebilmesi için burs başvurusunda bulundu. Akkad'ın kazandığı burs ile UCLA’de bulunduğu yıllarda Cezayir’de Fransızlara karşı bir isyan hareketi başlamıştı.
- Bu hadise üzerine film çekmeyi planlayan Los Angeles’lı yönetmen Sam Peckinpah kendisine yardımcı olması için Arap asıllı bir asistan arayışına girişti ve Akkad ile yolları bu dönemde kesişti.
Her ne kadar Cezayir’deki çatışmaların sona ermesiyle film projesi rafa kalksa da ikilinin yakın ilişkisi devam etti. Akkad, Peckinpah’a başka projelerde yardımcı olduktan sonra, Los Angeles'lı yönetmenin de teşvikiyle "As Others See Us" adlı kendi TV programını yapmaya başladı. Buradaki başarısının ardından Akkad International Productions’ı kurdu ve ABD’de yayınlanan ve büyük ilgi gören belgeselleri sayesinde kendisine Hollywood, Londra ve Beyrut’ta ofisler açtı.
Sinema dünyasına kattıkları
Akkad 1972’de Filmco International Productions'ı kurdu. 1976'da ise Akkad, Mısırlı aktör Abdallah Ghaith ve Suriyeli aktris Mona Wasif'in başrol oynadığı Arap dünyasındaki ilk gişe rekorları kıran al-Risalah'ın (Çağrı) yapımcılığı ve yönetmenliğini Filmco aracılığıyla yürüttü. Bu film vesilesiyle Akkad Arap Dünyasında tanınır oldu.
- Dahası film bugün bile bazı Arap ülkelerinin uydu televizyonlarındaki yeniden gösterimleriyle kendine yer edinmeyi başardı. Bu başarı Akkad’ı Amerika Birleşik Devletleri’nde filmin İngilizcesini çekmeye teşvik etti ve neticesinde Anthony Quinn ve Irene Papas gibi ünlü Hollywood yıldızlarının da kadrosunda yer aldığı Çağrı’yı (The Mohammad, Messenger of God) çekti.
Çağrı, sinemanın ünlü isimlerinin rol aldığı Müslüman toplumu ve İslâm’ın doğuşunu ele alan ilk uzun metraj filmiydi.
Film, ABD’de beğeni ve ilgiyle karşılandı. Yayınlandığı dönem ülke genelinde üç bin civarı sinemada gösterim girdi.
İyi gelişmelerin yanında, İslâm üzerine bir Hollywood filmi fikri bazı Amerikalı Müslümanları kızdırmıştı. Bunun Yahudilerce kendi inançlarına yöneltilmiş bir saldırı olduğunu düşünüyorlardı.
Washington D.C.’de bir grup Afrikalı-Amerikalı Müslüman B’nai Brith ofisini bastı ve yirmi iki kişiyi rehin aldı. Eylemciler, film gösterimden çekilmezse şiddetin dozunu artırmakla tehdit ediyordu.
Bunun üzerine Akkad, eylemci grubun o dönemki lideri Khalifa Hamaas Abdul Khaalis ile görüştü. Akkad Hamaas Abdul Khaalis’e filmi izlemesini ve sakıncalı bir şey görürse kendi elleriyle filmi yakacağını söyledi. Hamaas Abdul Khaalis bu teklifi geri çevirince, kimsenin canı yanmaması adına Akkad filmi gösterimden çekmeye mecbur kaldı.
Daha sonra film ikinci kez vizyona girdi. Ancak Hamaas Abdul Khaalis hapishane hücresinden tehditlerine devam etti ve filmin gösterildiği sinema salonlarını yakacağını duyurdu. Bu tehditler maalesef birçok sinemaseverin çekindiği için filmi izlemeye gitmemesine neden oldu.
- Akkad, filmi yapmadan önce çeşitli İslâmî otoritelerin onayını almasına karşın Çağrı filmi yine de Suudi Arabistan başta olmak üzere çoğu Arap ülkesinde yasaklandı. Ancak İranlı Ayetullah Ruhullah Humeynî'nin filmin İran'da dağıtımını onaylamasından sonra, Müslüman dünyasında geniş çapta izlenmeye ve övülmeye başlandı.
Washington DC ve New York City'deki 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Pentagon, Afganistan'da ve daha sonra Ortadoğu'da askeri göreve hazırlanan askerlere göstermek ve onlara daha iyi yardımcı olmak için filmin birçok kopyasını satın aldı.
ABD, bu şekilde askerlerinin İslam inancını daha iyi anlamalarını sağlamayı planlasa da Akkad birkaç yıl sonra yaptığı açıklamada ‘maalesef filmi izledikten sonra bile İslam’ın arkasındaki gerçeği anlamadılar’ dedi.
1978 yılında Akkad, Alfred Hitchcock’un Psycho’sundan esinlenerek yalnızca üç yüz bin dolara mal ettiği korku filmi Halloween’i yaptı. ABD gişesinde büyük başarı elde edilen film, korku türünün önemli ve etkili eserlerinden kabul edilir oldu. Akkad’ın bu çalışması devam filmleriyle beraber sonuncusu 2002 yılında çekilen yedi filmlik ünlü bir seri haline gelmeyi başardı.
1981'de Akkad, İtalya'nın Libya işgaline karşı silahlı bir isyana önderlik eden ve 1932'de Benito Mussolini'nin emriyle idam edilen Libya milliyetçisi Ömer el-Muhtar'ın biyografisini anlatan ve Anthony Quinn’in yer aldığı Çöl Aslanı'nın yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptı.
Film istenen gişe başarısına ulaşamasa da o günden beri ABD televizyonlarında ara ara kendine yer bulmayı başardı. Ayrıca Arap dünyasında çok beğenilen film favoriler arasındaki yerini çoktan aldı.
Akkad, esas olarak filmin Muammer Kaddafi tarafından finanse edildiğine dair söylentilerin ortaya çıkması nedeniyle olumsuz eleştiriler aldığını hatırlattı. 2006’da Saddam Hüseyin’in asıldığı dönem Libya televizyonları sık sık filmde Muhtar’ın asıldığı sahneyi göstererek, iki infaz arasında parallelik olduğu imasında bulundu.
2001 yılında, Müslüman padişah rolünde Sean Connery'nin oynadığı yüksek bütçeli bir Hollywood yapımı olan üçüncü filmi Selahaddin’in (Saladin) hazırlıklarına başladı. Akkad, bu proje için gerekli fondan yoksundu. Bu yüzden 2003'ten 2005'e kadar Arap dünyasını gezerek Selahaddin projesine destek aradı. Hatta bir noktada Connery'yi beraberinde Şam'a getirdi. 80 milyon dolara mal olacak ve Ürdün'de çekilecek olan filmi, ölümünden kısa bir süre önce Akkad şöyle anlattı:
"Selahaddin, tam olarak İslâm'ı tasvir ediyor. Şu anda İslam, bir terör dini olarak gösteriliyor. Birkaç terörist müslüman olduğu için tüm din böyleymiş gibi bir algı var. Terörle dolu bir dini savaş varsa, o da Haçlı Seferleridir. Ama birkaç maceracı bunu yaptı diye Hıristiyanlığı suçlayamazsınız. Benim mesajım bu."
- Akkad, maalesef Selahaddin projesini tamamlayamadan vefat etti. 9 Kasım 2005'te Ürdün'ün Amman kentindeki Grand Hyatt Oteli'nde kızı Rima ile bir düğüne katılan Akkad, düzenlenen bombalı saldırıda ölümcül şekilde yaralandı.
Kaldırıldığı hastanede verdiği yaşam mücadelesini kaybeden Akkad, tam 18 sene önce bugün, 11 Kasım’da hastanede hayata gözlerini yumdu. Saldırının sorumluluğunu Ebu Mus'ab el-Zerkavi'nin Irak'taki El Kide grubu üstlendi.
Akkad'ın trajik suikasti, Hollywood'daki başarılarından büyük gurur duyan Suriyeliler için özellikle endişe vericiydi. Aslında, Arap izleyiciler arasındaki popülaritesine rağmen, Akad geçmişte de radikal tehditlerin konusu olmuştu. Ancak hayatını İslâm ve Araplar hakkındaki klişeleri ortadan kaldırmakla geçiren Akkad'ın İslâmî radikalliğin kurbanı olmasında üzücü bir ironi vardı.
Amman bombalamaları, Arap dünyasını, ABD'deki Arapların ve Müslümanların olumsuz imajlarını yayan devasa medya makinesine karşı güçlü bir silahı temsil eden bir adamdan mahrum etti. Akkad, Amerikan halkı tarafından nadiren görülen Arap ve İslâmî bir bakış açısı sunan filmler üretti. O ve Mısırlı aktör Ömer Şerif, Hollywood'da hatırı sayılır nüfuza sahip birkaç Arap'tandı.