Bağımsızlık sonrası Orta Asya'da müftülükler

SAMİR BABAOĞLU
Abone Ol

1991 yılında SSCB dağıldığında bünyesinde yaklaşık 50 milyon Müslümanı barındırıyordu. 70 yıl boyunca Sovyetler Birliği tarafından kurulan teşkilatlarla dinî hayatları kontrol edilen ve yönlendirilen Müslümanlar, 1990'lardan itibaren kendilerine özgü dinî idareler kurmuşlardı.

1991 yılında SSCB dağıldığında bünyesinde yaklaşık 50 milyon Müslümanı barındırıyordu. 70 yıllık süreçte Sovyetler Birliği Rusya’ya bağlı özerk cumhuriyetlerde ve birliğe bağlı 6 sosyalist cumhuriyet olan Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'daki Müslümanların din hayatlarını kontrol ve yönlendirme amacıyla 1940'lı yıllarda 4 dini teşkilat kurmuştu:

  1. Merkezi Başkurdistan’ın başkenti Ufa’da bulunan Rusya ve Sibirya Sünni Müslümanları İdaresi
  2. Merkezi Özbekistan Taşkent’de bulunan Orta Asya ve Kazakistan Müslümanları İdaresi
  3. Merkezi Dağıstan Buynask’da bulunan Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Müslümanları İdaresi
  4. Merkezi Azerbaycan Bakü’de bulunan Kafkas-ötesi Müslümanları Sünni ve Şii İdaresi

İkinci Dünya Savaşı’na kadar her türlü dini fikre ve harekete karşı acımasız tutum sergileyen Stalin önderliğinde SSCB yönetimi savaşın başlaması ile beraber hem Hristiyanların, hem de Müslümanların vereceği desteği göz önünde bulundurarak yumuşama siyasetine geçerek dini idareler ve ibadet yerlerinin tekrar açılıp faaliyet göstermesine olanaklar sağladı. Çarlık rejiminden miras kalan bölgesel dini idareler yeniden açıldı ve bu dini idare rehberlerinin Hitler Almanya’sına karşı “cihat” çağrıları zaman zaman savaşın gidişatının değişmesinde de önemli roller oynadı.

SADUM'un Dördüncü Kurultayı için toplanan temsilciler. Taşkent 1949.

1943’te Orta Asya’daki İslâmî dinî aktiviteleri kontrol etmek için “Orta Asya ve Kazakistan Müslümanlar Dini İdaresi” (SADUM-Duhovnoe Upravlenie Musulman Sredney Azii i Kazakstana) kuruldu. SADUM’un kurucuları 1930’lardaki kitlesel katliamlardan kurtulmayı başaran iyi niyetli ulemalardan oluşuyordu. Merkezi Özbekistan’ın başkenti Taşkent’de bulunan kuruluşun ilk başkanı da Taşkentli Nakşibendi şeyhi İşan Babahan ibn Abulmecidhan oldu. SSCB dağılana kadar SADUM’un başında kalan Babahan ailesi şüphesiz politik olarak da destek görüyordu. 1957’ye kadar görevde kalan İşan Babahan’dan sonra kurumun başına oğlu Ziyauddinhan ibn İşan Babahan, 1982’de de Ziyauddinhan’ın ölmesi ile kurumun başına 1989’a kadar görevinin başında kalacak oğlu, Şemsettin Babahanov getirildi.

Soldan sağa: İşan Babahan ibn Abulmecidhan, Ziyauddinhan ibn İşan Babahan, Şemsettin Babahanov.

SADUM kurulduktan sonra yerli İslâmî dini eğitim kurumlarının tekrar açılması yönünde destek gördü. Sovyetlerin dış dünya ile ilişkilerinde “tolerant” görüntü vermek için ve İslâm ülkeleri ile ilişkileri geliştirmekte SADUM olabildiğince kullanılmaya çalışıldı. Sovyet yönetiminin İslâm’ı propaganda amacıyla kullanması kademeli olarak bir sıra açılımlarla beraber yürütüldü. 1945 yılında Suudi Kralı Abdülaziz İbn Suud ile bir görüşme sonrası Sovyet Müslümanların Hacc'a gitmesine izin verildi. 1948’de Buhara'daki Mir-i-Arab medresesi SADUM’a devredildi ve dini eğitim tekrar başlatıldı.

Mir-i Arab Medresesi'nin 4.cü sınıf talebeleri. Buhara, 1948.

Leonid Brejnev döneminin başlamasıyla birlikte ilahiyat eğitimi Sovyet sınırlarının dışına da çıkarılmaya başlandı ve 1960’larda Mir-i Arab Medresesi'nde eğitim gören bazı öğrenciler o dönem “dost Müslüman ülkeler” olan Mısır, Suriye ve Libya’ya dini eğitim amacıyla gönderilmeye başlandı. 1971’de SADUM’a Mir-i Arab Medresesi’nden sonra gidilebilecek bir üst eğitim kurumu olan Taşkent’teki İmam El-Buhari İslâm Enstitüsü’nü kurması için de izin verildi.

SADUM'un çıkardığı derginin 5.ci ve 6. cı sayısı. Taşkent 1947.

SADUM’un Sovyet yönetimi tarafından nasıl kullanıldığına dair bir örnek daha açıklayıcı olacaktır. Devlete sürekli sorun çıkartan işçilerin devamsızlığı ve sarhoşluğu konusunda SADUM’un “dürüst çalışmak İslâmî erdemdir” konulu fetvalarının yanında, Ramazan ayında devlete “sorun” çıkartan oruç konusunda da “fiziksel iş yapanların oruç tutmasının zorunlu olmadığı” konulu fetvalar da görüle biliyordu.

Sovyetlerin dağılması sırasında SADUM’dan ilk olarak Kazakistan ayrıldı ve 1990’da Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi’ni kurdu. 1991’de ise SADUM adını değiştirerek Özbekistan Müslümanları İdaresi yaptı.

Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi

Başka bir tanımlamayla Kazakistan Baş Müftülüğü Kazakistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından 1 sene önce SADUM’dan ayrılarak kuruldu. İdarenin ilk başkanı ve aynı zamanda Kazakistan’ın ilk baş müftüsü de 1940 doğumlu Ratbek Nisanbayev oldu. Buhara’daki Mir-i Arab Medresesi’nde ve Buhara Pedogoji Enstitüsünde tarih eğitimi alan Nisanbayev aynı zamanda Libya’da, Bingazi Üniversitesi’nde Hukuk ve Şeriat eğitimi aldı. 2000 yılına kadar görevde kalan Ratbek Nisanbayev cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in SSCB dağıldıktan sonra bölgede ortaya çıkan “radikal İslâm” ve siyasî İslâm’la mücadele konusunda en çok güvendiği isimlerin başında geliyordu. 1990’larda Özbekistan’da siyasî İslâm ekseninde cereyan eden olayların Kazakistan’a sıçramaması için devlet, müftülük aracılığıyla “ön tedbir” olarak nitelendirebileceğimiz bir takım uygulamaları yürürlüğü koydu. Önce dinî-siyasî oluşumlar ve bu tür örgütlere üyelikler yasaklandı, ardınca da kapsam genişletilerek “kökten dinciliği” destekleyen kitapların dağıtılması ve resmî izin olmadan dini propaganda yapmak yasaklandı.

13 yıl Baş Müftülük görevinde kalan Absettar Derbisali Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in siyasi çizgisinin dini alanda uygulanmasında en önemli figür oldu.

Kurumun başına 2000 yılında Absattar Derbisali getirildi. 2013 yılına kadar görevde kalan Absattar Derbisali şarkiyatçı, filoloji alanında doktor ve Kazakistan Yüksek Bilimler Akademisi profesörüydü. Derbisali’nin müftülüğü döneminde Hizbu-ut Tahrir resmî olarak yasaklandı ve devlet dini eğitim ve camiler üzerinde kontrolü sağlamaya çalıştı.

Ayrıca 2004 yılında Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi bütün cami imamlarını test sınavına tabi tutarak testi geçemeyenleri imamlıktan aldı. Bu yöntemle hem ehil olmayan imamları görevden uzaklaştırmak, hem de “devletine sadık", “kökten dinci” olmayan imamları göreve getirmekti.


Bolşeviklerin gözde tarikatları: Veysiler ve Laçiler
Mecra

Müftü Serikbey Hacı Oraz başkanlığında Jambıl bölgesi imamlarının eğitim toplantısından bir kare.

Absattar Derbisali 2013 yılında istifa edince yerine Mısır’ın ünlü Ezher Üniversitesi'nde eğitim almış genç Ercan Malgajuli getirildi. 2017 yılına kadar görevde kalan Ercan Malgajuli dini idarenin muhalifleri tarafından Taliban benzeri inancı yaymakla suçlandı.

Kazakistan’ın bağımsızlık sonrası 4. Müftüsü olan Serikbey Hacı Oraz 2017 yılında görevi devraldı. 43 yaşlı yeni müftü medrese eğitimini Özbekistan Taşkent’te, lisans eğitimini Mısır Ezher Üniversitesinde, lisans sonrası eğitimini ise Pakistan İslamabad’da ve Kazakistan’daki “Nur-Mübarek” Üniversitesi’nde aldı.

Soldan sağa: Ercan Malgajuli, Nursultan Nazarbayev, Serikbey Hacı Oraz; Astana, Hazret Sultan Camii.

Kazakistan’da yüksek dinî eğitim için başvurulacak en önemli kurum Mısır’la Kazakistan’ın 2003 yılında ortak kurdukları “Nur-Mübarek” Üniversitesi’dir. Almatı şehrinde bulunan üniversite iki ülkenin cumhurbaşkanları Hüsnü Mübarek ve Nursultan Nazarbeyev’in şerefine “Nur-Mübarek” diye isimlendirilmiş. Üniversiteden mezun olan öğrenciler ülkenin çeşitli dini alanlarında, camilerde, müftülüklerde görev alıyorlar.

Kazakistan’da milliyetçilik: Sovyetler sonrası uygulamalar
Mecra

Dini idarenin Kazakça, Rusça ve Arapça faaliyet gösteren resmî www.muftyat.kz ve fetva sitesi www.fatua.kz insanların dini açıdan bilgilendirilmesi açısından önemli bir kaynak görevi üstlenmekte.

Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ile sıkı ilişkileri olan Kazakistan Müslümanları Dini İdaresi çift taraflı anlaşmayla her yıl cami imamlarını eğitim için Türkiye’ye göndermektedir.

Kırgızistan Müslümanları Dinî İdaresi

Bağımsızlık sonrası diğer Orta Asya ülkelerine nispetle liberal uygulamalar ve demokratik yönetim biçimiyle seçilen Kırgızistan’da dini alan da bundan nasibini almış durumda.

  • Sovyetlerin dağılması sonrası SADUM’dan ayrılan Kırgızistan Kadılığı bağımsızlık sonrası eski kurumun adını Kırgızistan Müslümanları Dinî İdaresi (KMDİ) olarak değiştirdi ve ülkedeki Müslümanları bir çatı altında birleştiren tek yetkili merkez olduğunu duyurdu.

Devletin Dinî İdare’nin başkanının seçilmesinde zaman zaman taraf olması ve kendi istediği adayın seçilmesini sağlamak için girişimleri tartışmalara neden olduğu için devlet bu kurumu kontrol altında tutmak için 4 Mart 1996 yılında Cumhurbaşkanlığına bağlı, ülkedeki tüm dini alanı denetleyen Din İşleri Komisyonu’nu (Komitesi) kurdu .

Soldan sağa: Ruslan Jumagulov, Maksatbek Toktomuşev, Kimsanbay Abdurahmanov, Duşanbek Otonbay

Diğer Orta Asya ülkelerinin aksine Kırgızistan Dini İdaresi bağımsız ve sivil toplum kuruluşu mahiyetinde bir kurum olduğu için devletin dine, dini alana müdahalesi konusuna karşı çıkıyor ve devlet-sivil toplum arasında yetki paylaşımı karmaşası ortaya çıkıyor. Dini İdare ülkedeki camilerin işleyişini kontrol ediyor, cami imamlarını atıyor ve maaşlarını ödüyor. Yetki paylaşımı tartışması ve zaman zaman karşılıklı restleşmelerden dolayı devlet müftülüğe her hangi bir ödenek ayırmıyor. Cumhurbaşkanlığına bağlı Din işleri Komisyonu ise daha çok denetleme görevi işlevini yerine getirdiği için ülkedeki gayri-İslâmî yapılanmaları ve mezhepleri, basılan veya ithal edilen dini yayınları denetliyor.

Kırgızistan Müslümanları Dini İdaresi'nin kurultayına katılan Kırgız din görevlileri.

Kırgızistan Müslümanları Dini İdaresi de kendi içinde çatı kuruluşu olarak Ulema Meclisi’ne (Ulemalar Keneşi) bağlı. Ulema Meclisi KMDİ’nin başkanını( müftüyü) atama yetkisine ve idarenin yıllık bütçesini onaylamaktan sorumludur.

27 yıllık bağımsızlık döneminde Kırgızistan Müslümanları Dini İdaresi 6 ayrı müftü ile yönetildi. İdarenin başına ilk defe seçilen Kimsanbay Abdurahmanov 1991’den 1996 yılına kadar görevde bulundu. 2000-2002 yıllarında tekrar idarenin başına geçen Kimsanbay Abdurahmanov daha sonra görevi Muratali Jumanov’a bıraktı.

Bağımsızlık sonrası Kırgızistan müftüleri.

Müftülük seçiminde farklı adayların ortaya çıkması seçimlerin de entrikalarla hafızalarda kalmasına sebep oluyor. Şuanda idarenin başında bulunan Maksatbek Toktomuşov göreve 2014 yılında seçildi. 1974 doğumlu Toktomuşov yüksek dini eğitimini 1997-2003 yılları arasında Pakistan’ın “El Arabiya” Üniversitesi’nde Hanefi Fıkhı alanında yaptı.

Kırgızistan Müslümanları Dini İdaresinin kendisine ait. Rusça ve Kırgızca www.muftiyat.kg sitesi çok profesyonelce hazırlanmamış olsa da müftülüğün faaliyetleri ile ilgili bilgileri düzenli olarak yayınlıyor.

Özbekistan Müslümanları İdaresi

Sovyetler döneminde merkezi Taşkent’te olan SADUM’un yetki alanı Özbekistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte tekrar belirlendi. 1993’de adını Özbekistan Müslümanları İdaresi (ÖMİ) olarak değiştiren SADUM devletin sıkı kontrolü altına girdi.

ÖMİ’nin ilk başkanı aynı zamanda da 1988-93 yılları arasında SADUM’un başkanı olan Muhammed Sadık Muhammed Yusuf mederese eğitimini Mir-i Arab Medresesi’nde, yüksek eğitimini Taşkent İmam Buhari İslâm Enstitüsünde almıştı. 1976 yılında Libya’da da İslam eğitimi alan Muhammed Sadık, İslam Kerimov rejimi ile ters düşünce Türkiye ve Libya’da yaşamak zorunda kaldı. 1997 yılında Dünya Müslüman Ligi örgütünde Bağımsız Devlet Topluluğu ve Müslüman Ülkeler temsilcisi olarak göreve başladı.

Şeyh Muhammed Sadık Muhammed Yusuf yıllarca cami kürsülerinden ve yazdığı eserlerle sadece Özbekistan'da değil, tüm dünyada önemli İslam alimlerinden biri olarak görüldü.

Muhammed Sadık’ın müftülük dönemi Orta Asya ülkelerinin SSCB’den koparak bağımsızlığını kazandığı ve bilhassa Özbekistan ve Tacikistan’da en hızlı dinî-siyasî değişimlerin yaşandığı bir döneme denk geldi. Muhammed Sadık görevi sırasında aktif bir müftü ve aynı zamanda da siyasetçi profili çizdi. Körfez ülkelerinden Özbekistan’daki dini canlanmayı artıracak faaliyetler maksadıyla büyük maddi yardımlar aldı. Onun döneminde dini yayınların artışı, camilerin ve medreselerin açılması gibi dini hizmetlerde önemli gelişmeler yaşandı. Taşkent’teki bazı din görevlilerin Muhammed Sadık’ı Suudi Arabistan’dan hediye olarak gelen 500 bin civarında Kur’ân-ı Kerîm’in bir kısmını satmak ve o dönemde Tacikistan’da yaşanan iç savaşta Tacikistan muhalefetine ve İslâmî partileri destek vermekle suçladılar. Bu suçlamalar ve siyasî figür olarak anılması Muhammed Sadık ve ekibini yıprattı ve 1993’de istifa ederek Özbekistan’ı terk etmek zorunda kaldı.

Bağımsızlıktan günümüze Özbekistan'ın serüveni
Mecra

1998’de tekrar ülkesine dönen Muhammed Sadık resmî bir görev üstlenmese de çeşitli İslâmî konularda kitaplar yazdı ve 2015 yılında vefat etti.

1993’de boşalan müftülük makamına 1928 doğumlu Muhtarcan Abdullayev getirildi. Muhtarcan Abdullayev de diğer selefleri gibi Mir-i Arab Medresesi, Taşkent İslâm Enstitüsü okumuş, yurt dışı eğitimini de 1961-63 yılları arasında Suriye Şam’da tamamlamıştı.

Muhtarcan Abdullayev'in müftülük makamına gelmesiyle birlikte ÖMİ’de yine Sovyet dönemi ekibi hâkim oldu. 1989’da SADUM’dan uzaklaştırılan Nakşibendilerin en önemli temsilcilerinden Şemsettin Babahanov tekrar dini idareye döndü. 1997 yılına kadar görevde kalan Muhtarcan Abdullayev yaşının da ilerlemesi ve yönetim baskısının da artmasının etkisiyle dini idarenin faaliyetlerinde yavaşlama olmuştur.

1997 yılında Özbekistan’ın yeni müftüsü olan Abdulraşid Bahramov 2006 yılına kadar görevde kaldı. Klasik medrese ve İslâm enstitüsü eğitimi gören Bahramov’un yurtdışı eğitim tecrübesi yoktu. İslam Kerimov yönetiminin ülkedeki Müslümanlara karşı amansız baskılarında, özellikle Hizb-ut Tahrir üyeleri ve onların ailelerine karşı tutuklama, işkence, öldürülme olaylarında müftü Bahramov’un desteklerinin olduğu iddia ediliyor.

2006 yılından beri ÖMİ’nin başında olan şu anki müftü Osmanhan Alimov’un yurtdışı eğitim tecrübesi 1989 yılında Fas’ın Karavayin Üniversitesinde olmuş.

Soldan sağa: Kafkas Müslümanları Dini İdaresi Başkanı Allahşükür Paşazade, Özbekistan Dini İdaresi Başkanı Osmanhan Alimov de Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş.

SSCB sonrası Azerbaycan, Özbekistan ve Kırgızistan’da Sovyetlerden miras kalan ve sonradan bağımsızlaşan dini idarelerle bakanlık veya cumhurbaşkanlığına bağlı sonradan kurulan dini komisyon/dini komite gibi merciler arasında yetki paylaşımı ve çatışmalar devam etmektedir.

İslam Kerimov yönetimi ÖMİ’yi “fundamentalist”, “ayrılıkçı”, “radikal” İslâmî düşüncelere karşı devletin resmî “dinî sopası” olarak kullandı ve Sovyet döneminde SADUM’un yaptığı gibi ÖMİ’ye istediği fetvaları yayınlattı. Örneğin Ocak 1998’de camilerde hoparlör kullanımını İslâm'ın temel öğelerinden olmadığı için yasaklamıştır.

Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev Özbekistan Dini İdaresi Başkanı Osmanhan Alimov'la ( en sağda) 2015 yılında vefat eden eski Özbekistan Müftüsü Muhammed Sadık Muhammed Yusuf'un adını taşıyacak caminin yapılacağı mekanda konuşurken.

2016’da Kerimov’un ölümü sonrası cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Şevket Mirziyoyev’in yönetiminde ülkede genel bir yumuşama havası olsa da bu havanın dindarlara, dini idarelere tam anlamıyla ne kadar yansıdığı ilerideki zamanlarda daha net ortaya çıkacaktır. Ama Mirziyoyev'in Kerimov yönetimi tarafından aralarında dini görüşünden, dini faaliyetinden dolayı suçsuz yere yıllardır hapishanelerde tutulan insanların da bulunduğu tutukluların serbest bırakılması kararı geleceğe daha umutlu bakmamız açısından önemli bir neden.

Özbekistan Dini İdaresi'nin kendisine ait www.muslim.uz sitesi var. Lakin site dini idarenin faaliyetlerinin yanında daha çok İslâm dünyasından haberleri de yayınlamaktadır.

Türkmenistan Diyanet İşleri Konseyi

Sovyetlerin dağılması sırasında SADUM’un şemsiyesinden ilk kurtulmaya çalışanlardan birisi de Türkmenistan Dini İdaresi oldu. 1990 yılında adını Türkmenistan Müslümanları Kadılık İdaresi olarak değiştiren idare, 27 Ekim 1991 yılında Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte ilk Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Diyanet İşleri Konseyi- Gengeş denilen kuruma bağlandı.

Resmî olarak Türkmenistan’ın ilk müftüsü sayılan Nasrullah ibn İbadulla aynı zamanda Gengeş’de de başkan yardımcısıydı. 1991’den 2003 yılına kadar bu görevde kalan Nasrullah ibn İbadulla etnik olarak Özbekti ve Türkmenistan’ın Özbekisan’la sınır şehri olan Taşoğuz’da doğmuştu.

Türkmenistan'ın ilk müftüsü Nasrullah ibn İbadulla'yla (soldan ikinci) ilgili internet ortamında bulunan nadir fotoğraflardan biri.

O da, diğer müftüler gibi ilk eğitimini Buhara’da almış, daha sonra Mısır ve Surye’de yüksek eğitimini tamamlamıştı. Nasrullah ibn İbadulla Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov’un Türkmenleştirme ve yeni ulus icadı sürecinde zaman zaman kendisiyle ters düştü. İkili arasında kırılma noktası 25 Kasım 2002 yılında Saparmurat Niyazov’a yapılan suikast girişiminde yaşandı. Etnik olarak Özbek olan müftüden kurtulmanın bahanesini bulan Niyazov, Nasrullah ibn İbadulla’yı suikastla bağlantılı olduğunu söylerek 8 Ocak 2003 yılında görevden aldı. 2 Mart 2004 tarihinde “devlet karşıtı faaliyet” suçlamasıyla 22 yıl hapis cezasına çarptırılan Türkmenistan Müftüsü, Niyazov’un ölümünden sonra yeni cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov tarafından affedildi.

Saparmurat Niyazov'un ölümü sonrası iktidara gelen Gurbanguli Berdimuhammedov yemin töreninde Kur'an'la birlikte Niyazov'un yazdığı ''Ruhname'' kitabına da yemin ederek başına koydu. (14 Şubat 2007)

Nasrullah ibn İbadulla’nın Cumhurbaşkanı Niyazov’un yazmış olduğu ve “Kur'ân’dan sonra ikinci kutsal kitap” olarak addedilen “Ruhaname” kitabından bazı ifadelerin camilerin duvarlarına asılmasına karşı çıktığı iddia ediliyordu. Müftü Nasrullah ibn İbadulla döneminde namı değer Türkmenbaşı tarafından 1997 yılında ülkedeki tüm camiler ve imamlar tekrar kayda alınmış, uygun görülmeyen onlarca cami kapatılmıştı. Türkmenbaşı döneminde “kayıtlı” camilerde, “kayıtlı” imamlara her namaz sonrasında, konuşma ve hutbelerde cumhurbaşkanına bağlılık yemini tarzında resmî ifadelerin okunması mecburiyeti getirilmişti.

İki kült arasına sıkışan ülke: Türkmenistan
Mecra

Nasrullah ibn İbadulla’nın tasfiyesi sonrası göreve dini eğitimi olmayan, Türkmen Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan 35 yaşındaki Kekegeldi Vepayev getirildi. Dini yetersizliği yüzünden görevden alındığı iddia edilen Vepayev Mari vilayeti imamıydı. Vepayev’in görev süresi 1 yıl sürdü ve 2004 yılında yerine henüz 27 yaşında olan selefi gibi ciddi dini eğitimi olmayan Lebap Vilayeti imamı Rövşen Allaberdiyev getirildi.

5 yıl bu görevde kalan Allaberdiyev’in yerine 2009 yılında G. Hayıtlıyev, 2013 yılında da Hayıtlıyev’in yerine M. Akıyev diye birisi getirildi. Çok ilginçtir ki, Hayıtlıyev ve Akıyev soy isimli müftülerin isimlerinin ne olduğu hiçbir kaynakta belirtilmiyor. Hatta yeni müftü seçilmesinden dolayı Rusya’daki müftülüklerin yayınladığı tebrik telegramlarında bile isimler G. Hayıtlıyev ve M. Akıyev şeklinde geçiyor. Kapalı ülke Türkmenistan’ın müftü ve müftülükleri ile bağlı Rus haber ajanslarının atama haberlerinin dışında çok az bilgi mevcut.

Tacikistan Ulema Konseyi

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası Orta Asya’da bağımsızlıklarını ilan eden cumhuriyetler arasında en karmaşık dönemin yaşandığı yer Tacikistan oldu. 1992-1997 yılları arasında binlerce insanın canına mal olan Tacikistan iç savaşı sırasında SADUM’dan miras kalan Tacikistan müftülüğünün başında ülkenin en önemli simalarından birisi olan Hoca Ekber Turaconzoda vardı. 1988-1992 yılları arasında müftü olan Turaconzoda’nın başında bulunduğu kurumun adı Qazi Kolon (Kadılık İdaresi) olarak geçiyordu. Bu kurumun adı da 1993’de Müftülük olarak değiştirildi.

Hoca Ekber Turaconzoda Tacik iç savaşında Birleşik Tacik Muhalefeti’ni destekledi.

İlk müftü sayılan Hoca Ekber Turaconzoda Tacik iç savaşında Birleşik Tacik Muhalefeti’ni destekleyerek komünistlere karşı tutum sergiledi. Dini anlamda dengeli bir tutum sergileyerek aşırılıklardan uzak duran Turaconzoda da sırasıyla Mir-i Arab Medresesi, Taşkent İslâm Enstitüsünden mezun olmuş, 1988'de Ürdün Üniversitesi Şeriat Bölümü'nde yüksek eğitimini tamamlamıştı. Turaconzoda aynı zamanda 1997’deki iç savaşı sonlandıran barış görüşmelerinde muhalefetin temsilcileri arasında bulunmuştu. 1998-2005 yılları arasında Tacikistan Başbakanı Birinci Yardımcısı görevinde bulunan Turaconzoda Cumhurbaşkanı İmamali Rahman'ın koşulsuz destekçilerinden biri oldu. Sonralar Tacik Alüminyum Şirketi’nin (TALCO) Rusya ile ilişkilerinden sorumlu yönetici olan eski müftü, başbakanlık görevi sonrası Tacikistan Meclisi’nde de milletvekilliği görevlerinde bulundu.

Tacikistan Ulema Konseyi Başkanı Sidmukkaram Abdulkodirzoda 2017 yılında Türkiye'ye geldiğinde İstanbul Müftüsü Hasan Hasan Kamil Yılmaz'la görüşmüştü.

1993’de Müftülük olarak adı değiştirilen kurumun başına Fethullah Han Şerifzade getirildi. 1996’da ailesi ile birlikte öldürülüşüne kadar görevinin başında bulunan Şerifzade’den sonra kurumda köklü değişiklik yapıldı. Adı Ulema Konseyi olarak değiştirilen kurumun başına da Hoja Amanullah Negmetzoda atandı. Öldüğü tarih olan 2010’a kadar Ulema Konseyi’nin başında bulunan Negmetzoda’nın yerinde 47 yaşındaki Sidmukkaram Abdulkodirzoda seçildi. Pakistan İslamabad Üniversitesi’nden mezun olan Sidmukkaram Abdulkodirzoda’nın başında bulunduğu Ulema Konseyi 27 üyeden oluşmaktadır. Konsey resmî olarak halkın dinî hayatına Hanefi geleneğin temellerine göre yön vermek, imamları eğitmek ve atamak, ülkeye giren dini edebiyatın denetimini yapmak ve dini eğitimin müfredatını hazırlamaktan sorumludur. Konsey aynı zamanda ülkedeki tek fetva makamıdır. Merkezi başkent Duşanbe’de bulunan Konseye bağlı İslâm Merkezi (Markazi Islomi) adında idari yapı ve 3 ayrı bölge temsilciği mevcuttur.

Tacikistan İslam Merkezi binası.

Türkmenistan gibi Tacikistan da Orta Asya’nın kendine özgü lider ve yönetim şekliyle seçiliyor. İlginç otoriter uygulamalar ve yasaklar fonunda Tacikistan Ulema Konseyi de bu yönetim şeklinin ve lider kültünün uygulanış biçiminin araçlarından biridir.

  • Mevcut Konsey Başkanı Sidmukkaram Abdulkodirzoda ülkede dindar kesimlere, siyasî muhaliflere karşı gösterilen hoşgörüsüz tutum sonrası ülke dışından gelen eleştirilere cevap veren yetkili memur konumunda.

Cumhurbaşkanı İmamali Rahman’ın eleştirilen kendine has siyasî çizgisinin savunucularından olan konsey başkanı ülkede sakal, ibadet, cami, başörtüsü gibi bir takım yasaklara ses çıkarmamakta ve ya bu yasakları inkar etme eğiliminde bir görüntü vermektedir. Tacikistan'daki insan hakları ihlalleri konusunda uluslararası kuruluşlardan gelen kınama ve hak ihlalleri raporlarına cevap olarak konsey başkanının ülkedeki İslâmî özgürlüklerin genişliğinden bahseden açıklamaları ve “terör tehdidi” bahaneli savunmacı çıkışları kendini göstermektedir.