Kurban Bayramı geldiğinde mutlaka yaşadığımız işte o klişeler
Kurban Bayramı geldiğinde mutlaka yaşadığımız işte o klişeler
Ne kadar büyümüş olursak olalım, aradan ne denli zaman geçerse geçsin her bayram günü içini tatlı bir neşe saran herkes burada mı? Doğruyu söylemek gerekirse yaş aldıkça azalır sanılan o bayram neşesinin tüm coşkusunu hala içimizde hissettiğimizden bizler hala ‘nerede o eski bayramlar?’ demeyen kesimdeniz.
Hatta şöyle ki ‘nerede o eski bayramlar? dememek için de onlarca haklı sebebimiz olduğu konusunda epey ısrarcıyız. Her bayram asla değişmeyen ve bize kalırsa ne olursa olsun asla değişmeyecek olan bayram klişeleri de bunun en güzel ispatlarından biri. Sizlerle de paylaşacağımız bu bayram klişelerinin bazıları her ne kadar yaşandığında ecel terleri döktürse de hepsinin ayrı bir tadı tuzu olduğunu kabul etmek gerek.
Tüm yaşanmışlıklarıyla beraber zaman su misali akıp giderken bu sene de kurban bayramı geldi çattı, kapıya dayandı. Her bayramın farklı bir tadı olsa da kurban bayramının kendine has klişeleriyle bir tık daha eğlenceli ve bolca şaşırtmalı geçtiğini itiraf edelim ve kurban bayramı klişelerine gelin hep beraber göz atalım.
• Güle güle buzdolabı, hoşgeldin et dolabı!
Kurbanlar kesilip, ayıklanıp dağıtılmak üzere evlere geldiğinde tümü dağıtılana kadar bayram süresince buzdolabında aradığımız diğer şeyleri bulmakta zorlanmamamız mümkün değil. Buzdolaplarımızın adeta birer et dolabına dönüştüğü kurban bayramlarının her defasında en kaçınılmaz klişelerinden biri aradığımız her şeyin et poşetlerinin arkasında kalmış olması oluyor.
• Bu işi yalnız kasaplar mı yapsa?
Kimi zaman kurbanlarımızı kasaplar kesse de parçalara bölme ve paketleme işlemini kendimiz yapmaya kalkışabiliyoruz. Kesilen kurbanlıkların eve gelişiyle birlikte en keskin bilenmiş bıçakları ele alıp, en eski kıyafetleri giyerek adeta birer kasap havasıyla giriştiğimiz etlerde sonuç kimi zaman hüsran olabiliyor. İyisi mi biz bu parçalara bölüp, poşetleme işlemini de işin ehline bırakalım.
• Vejetaryenlere şimdiden sabır diliyoruz...
Aile üyeleri arasında vejetaryen olduğu duyulduğu ilk andan itibaren hemen hemen tüm aile büyüklerinden en az bir kere ‘öyle şey olur mu hiç, bak gözlerinin feri gitmiş’ cümlesini duymayan bir allahın kulu yoktur diye düşünüyoruz. Ama asıl vejetaryenler için asıl kabusun kurban bayramlarında gittikleri her yerde ısrarla et yedirme çabalarına maruz kalmaları olduğunu da üzülerek itiraf edelim.
• Kavurmayla aramıza sosyal mesafe!
Kurban bayramı boyunca neredeyse sofrada üç öğün kendine yer bulan kavurmayla bayramdan sonra aramıza aşılamayacak boyutta bir sosyal mesafe koyma isteği gelse de kırmızı ete olan düşkünlüğümüz sebebiyle bunun da bir hayli kısa süren türden bir bıkkınlık olduğunu hiç blöf yapmadan kabul edelim.
• Sokakların davetsiz misafirleri...
Her bayram haberlerde mutlaka kesim yerlerinden kaçan kurbanlıkların ortalığı nasıl birbirine kattığını yüzlerimizde kocaman birer gülümsemeyle izlediğimizi itiraf etme vakti geldi. Her ne kadar hala her kurban bayramında nasıl kaçabildiklerini pek anlayamasak da kurbanlıkları yakalama girişimleri de bizleri ekran başında kahkahalara boğmuyor değil.
• Sen hala evlenmedin mi?
İşte bu sorudan arkanıza bakmadan kaçmak isteyip de tüm aile büyükleri tarafından çarpraz ateşe tutulacağınız bir bayrama daha merhaba deyin. Okul bitip, işe başlandıysa aile büyüklerinin derhal sıradaki aşamaya geçilmesini dört gözle bekleyerek bulabildikleri her fırsatta bu soruyu gündeme getirmeleri maalesef kurban bayramı/ramazan bayramı gözetmeksizin her bayramın en terleten klişelerinden…
• Hazır bir araya gelmişken hemen dağılalım!
Ve son olarak, bayram ziyaretleri her ne kadar kültürümüz gereği hepimizin en sevdiği klişelerden biri olsa da bu bayram ziyaretlerimizi askıya almamız gerektiğini unutmayalım. İlla ki ziyaret etmek istediğiniz aile büyükleriniz varsa da bu ziyaretleri tüm önlemleri alarak, oldukça kısa süreli ve sosyal mesafeyi göz ardı etmeden kısacası vakit olarak minimum düzeyde gerçekleştirmek oldukça önemli.