Ayıların ya da fillerin kendi içinde iki kümeye ayrılıp birbirlerini imha ettiklerini, ben hiç işitmedim. Hayvanlar âleminde aynı tür içinde savaş yoktur. Kendi benzerleri arasında savaş ve sadizm 'uygarlaşmış insanın' bir edinimidir. İnsanlık kendi yolunu çizmeye başladığında patlak veren savaş durumu, beraberinde getirdiği yıkımlarla bugün yaşadığımız medeniyetin alt yapısını oluşturdu. Her şeyi bir yıkımın üzerine kurduk ve yıkmaya devam ediyoruz. Kültür ve inanç kavramları farklılık gösterse bile savaş ikisinde de; suçun günah, günahın da suç olduğu durumdur. Bu soru yıllarca insanlığın esas dertlerinden biri olmuştur. Hayyam’ın, günah olmadığında rahmetin ne işe yarayacağını sorması gibi yıllar sonra gelen Shakespeare de suç olmayınca rahmetin ne işe yarayacağını tekrar sormuştur.
0.
Bu savaş Habil ve Kabil ile başlasa da Hayyam ve Shakespeare zamanlarında da devam etmiş ve günümüzde de devam ediyor. Savaş kendini her zaman farklı bir kimliğe büründürse de aslında sadece, kendin gibi düşünmeyeni yok et, senaryosuna hizmet ediyor. İşte Mandariinid filminin karakterleri de tam olarak böyle bir senaryo içerisinde 1992’deki Gürcistan iç savaşını yaşıyorlar.
0. Ağız kenarındaki bu hafif gülümseme, sürekli bir halt olacak gerginliği ve ağır bir insanlık dersi içerir
Filmdeki ana karakterimiz İvo; savaş başlamasına rağmen yerini yurdunu bırakmaz, ailesi gitmesine rağmen ait olduğu topraklarda kalır. Geride kalıp mandalina bahçesi olan dostu Margus’a tahtadan kasalar yaparak yardımcı olur. İki düşman olan Çeçen Ahmed ve Gürcü Nika’yı evinde ağırlayarak hikâyeye ivme kazandırır.
0.
Ahmed, tamamen sözlü geleneğe aklını teslim etmiş, başkalarına karşı son derece sert olan bir asker. Düşmanı Nika ise Ahmed’e göre kalbinden ziyade zihninin ona gösterdiği öfke yolunu seçmiş başka bir asker. Yönetmen Zaza Urushadze, iki karakterdeki eksikliği ve kesişim noktasını izleyicilere Ivo’nun karşı konulamayan baskısında göstermiştir. Ivo, hem aklıyla hem de kalbiyle hareket ederek, savaş alanında bile olsa insan kalınabileceğinin örneğidir. Eve gelen herkesin Ivo’nun torununun fotoğrafına bakakalması da Ivo’yu filmde, güzelliğin merkezine oturtan başka bir detaydır.
0.
Filmdeki iki düşman aslında nesneleştirilmiş militarist devletlere birer örnektir. Filmin çözümlemesinde izleyici olarak iki karaktere ‘NEDEN SAVAŞIYORSUNUZ? TÜM BU YIKIM VE KÖTÜLÜKLERİ YAPMANIN HAKKINI KİMDEN ALIYORSUNUZ?’ sorusunu sorduğumuzda cevabı bilmediklerini öğreniyoruz. İnsanın dünyayı daha iyi bir hale getirebilmesi için aklı ve kalbiyle beraber hareket etmesi gerektiğini film boyunca öğrenirken, savaşan karakterlerin bu cevabı bulabilmesi için girdikleri değişimle, sinemanın etkisini tam anlamıyla hissettiriyor.
0.
Hayat, gördüğümüzün aynısı değildir. İnsan kendi doğruları ve düşündüklerinin ötesini görmek istemez. Tarih boyunca güçten, yıkımdan veya nefretten beslenerek dünyayı değiştirme yoluna giden kimse, yarım kalmış hikâyesinin dışına çıkamamıştır.
Savaş ortamında taraflar George Orwell’in 1984 kitabında bahsettiği çift-düşünce yöntemiyle hareket etmektedir. Yani savaş, galip gelenin getireceği barışın mücadelesidir. Ancak savaşın alt kümeleri olan sömürge, yağma, işgal gibi savaşa zorlayıcı sebepler de tarih boyunca fazla fazla mevcut olmuştur. Savaşın barış getireceğini düşünmek yanlıştır. Burada güç mücadelesine girmiş taraflar, verilen savaşta oluşan büyük mağduriyetin sorumlularıdır.
0.
Dünya tarihinden bir örnek vererek, insanoğlunun ‘insan’ olmayı becerdiğinde her şeyin daha iyi ve temiz olabileceğini gösteren bir filmdir Mandariinid. Topraktan çıkan mandalinaların Ivo ve Margus’un özeniyle turuncusunu yayması gibi insanın kalbi de barış ve huzur düşlediği sürece parlamaktadır. Aksi takdirde çürüyen mandalinaların kararması gibi insan kalbi de sevgiden yoksun haliyle kararak çürür ve etki ettiği her şeyi çürütmeye devam eder… İyi seyirler..