"Yenidoğan çetesi" davasının 8. gününde tutuksuz sanıklar savunma yaptı

HABER MASASI
Abone Ol

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 kişinin yargılandığı davada, tutuksuz sanıkların savunmaları alınıyor.

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 kişinin yargılandığı davada, tutuksuz sanıkların savunmaları 8. gününde alınmaya devam ediyor.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ceren Hatice Kırım, 12 senedir yenidoğan yoğun bakımda çalıştığını, yaklaşık 5 yıldır da sorumlu hemşire olduğunu söyledi.

Denetim tutanağında görüleceği üzere hastaların epikriz raporlarının uymadığını dile getiren Kırım, "Sekreter hanım üç günlük izinde olduğu için yazılmamıştı. Ben pek çok denetim gördüm ama hiç bir zaman akciğer grafisinin açılıp bakıldığını görmemiştim. Denetimin çok detaylı olduğu izlenimi uyandırmıştı." dedi.

Kırım, tutuklu sanık İlker Gönen'le arşivden dosya çıkarmayla ilgili konuşmasına ilişkin, "Kendisi diğer hastanede olan denetimle ilgili bir şey söylemiş. Arşivden dosya çıkarmayla ilgili bilgim yok." savunmasını yaptı.

Maaşını hastaneden aldığını iddia eden Kırım, "Bana Medisense'den gönderilen bir ücret vardı. Yenidoğan ünitesinden uzun yıllar çalıştığım için geliyordu. Kaynağını sorgulamadım. Bunu mesai ödemesi olarak alıyordum. Beşte biten mesaimden 10 gibi çıkıyordum. Eve toplu taşımayla gitmiyordum. Taksiyle gidiyordum. Bu emeğin karşılığı olarak düşünüyorum." diye konuştu.

Kırım, "Sana şirketten gelen paraları kendin mi alıyordun yoksa dağıtıyor muydun?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Fırat Sarı'nın sekreteri istifa etmişti. Bir süre onun işini yapmamı istedi ama isteyerek yapmadım. Kendisinin istediği kişilere paraları gönderdim. Gelen her paranın çıkışı oldu. Maddi menfaatim yok. Benim üzerime bir hattım vardı, çıkarıp Fırat Sarı'ya vermiştim. Kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Daha sonra hattı kapattım."

"Kamuyu bilerek ve isteyerek dolandırmam bence hayatın olağan akışına aykırı"

Tutuksuz sanıklardan Medilife Beylikdüzü Hastanesi'nin başhekimi Ahmet Atilla Yılmaz ise suçlamaları reddetti.

Eski CHP'li Meclis Üyesi ve İBB Sağlık ve Salgın Hastalıklar Komisyonu Başkanı da olan Yılmaz, "Emekli olduktan sonra da Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nde genel cerrah ve başhekim olarak başladım, taa ki hastanemiz kapanıncaya kadar. Kamuyu bilerek ve isteyerek dolandırmam bence hayatın olağan akışına aykırı." ifadesini kullandı.

Başhekimin görevinin Sağlık Bakanlığının tanımında hastaneyi yönetmek olduğunu anlatan Yılmaz, bu kişinin ciro arttırmak gibi kaygısının olamayacağını söyledi.

Yılmaz, "Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatından suçlanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlama iyi ki de yok." dedi.

Bebeklerin vefat oranlarının standartların altında olduğunu kaydeden Yılmaz, kendileri yüzünden çok sayıda sağlık çalışanın içinde bulunduğu duruma ve onlara bakışlara üzüldüğünü belirtti.

Sanık Yılmaz, mahkeme başkanının "Sevklerle ilgili bilgin var mı?" sorusunu üzerine "Bu davadan sonra baktım gerçekten. Yenidoğanın yüzde 75'i bizim kendi hastanemizde olan doğum. Dışarıdan çok sevk gelmiyor." diye konuştu.

Medisense şirketiyle resmi bir anlaşmaların olmadığını bildiğini savunan Yılmaz, ödemelerin kesinlikle başhekimlik ve yönetim dışında olduğunu düşündüğünü anlattı.

Altı aylık Michelle Nwandı Opara'nın durumunu hekimin yakından takip ettiğini dile getiren Yılmaz, "Çocuğun bir yerde bakılması gerektiği için mecburen yenidoğana aldık. Aslında oraya göre çocuk büyüktü. Burada da takibi yapıldı. Başka bir hastaneye sevk olması gerekiyordu. Ancak yoğun bakımı olmadığı için çocuğu yenidoğan yoğun bakıma almak zorunda kaldık." şeklinde konuştu.

Tutuksuz sanık Yılmaz, bu süreçte avukat bulmakta çok zorlandıklarını belirterek, sanık avukatlarına bunun için teşekkür etti.

"Bunun muhatabı başhekim değildir"

Duruşma savcısının "Fırat Sarı'nın şirketiyle resmi bir anlaşma yoksa para çıkışını nasıl açıklıyorsunuz?" sorusu üzerine Yılmaz, "Resmi anlaşma olmadığını biliyorum. Denetim daha çok vergi usulü gibi bir şeydir. Bunun muhatabı başhekim değildir." dedi.

Yılmaz, maaşını şirket üzerinden resmi olarak aldığını, ödemelerin ekibin yaptığı işe göre değiştiğini kaydetti.

Yenidoğan servislerinin daha sıkı denetlenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, "Kendi yaptığımız denetimlerde de eksikleri tespit ederiz. Hemşirelik hizmetlerinde çok eğitimler ve denetlemeler yapılırdı." şeklinde konuştu.

"Mesleğimin başında böyle bir şeyin içinde olduğum için çok üzgünüm"

Tutuksuz sanık Ayşe Gizem Büyükköleş ise ifadelerinin bizzat kendisi görmüş gibi yazıldığını, bu durumu düzeltmek istediğini söyledi.

Tutuklu sanıklardan Tuğçe Toptemel'in Michelle Nwandı Opara bebeğin büyük olduğu için yenidoğan servisinde bulunmasını istemediğini öne süren Büyükköleş, tutuklu hemşire Hakan Doğukan Taşçı'nın bunu kabul ettiğini, Fırat Sarı'nın da bunda onayının olduğunu duyduğunu iddia etti.

Bebeğin hastanede yattığı sürede günlük 20 bin lira alınacağını bizzat kulağıyla duymadığını savunan Büyükköleş, şunları söyledi:

"Opara bebek bize teslim edilirken, hastanın durumunun iyi olduğu söylendi. Başındaki ilaçları benim gibi bir hemşirenin hazırlama zorunluluğu yok. İlaçlar gündüz mesaisi tarafından hazırlanmıştı. Bebek stabil devam etti. Sabah saat 06.00-07.00 civarında Tuğçe Toptemel'e bebek büyük olduğu için bakıma birlikte geçmek istediğimi söyledim. Opara bebeğin bakımından sonra diğer bebeklere geçtim. Daha sonra Tuğçe, bebeğin başındaki cihaz öttüğü için bizi çağırdı. Benden stetoskop alıp bebeği dinledi. Tuğçe, Doğukan'ı aradı. Doğukan'ın doktora haber vereceğini düşündüm. Doğukan bebeğin kan şekerine bakmamızı istedi. Doğukan Taşçı, 'Bebeğe hiçbir şey yapmayın.' dedi ama Tuğçe CPR işlemine başladı. Bunu üzün süre yapmadı çünkü sorumlusu yapmaması gerektiğini söyledi."

Büyükköleş, görevinin sadece hastaların bakımını ve beslenmesini yapmak olduğunu savunarak, "O dönem sadece beş aylık bir hemşireydim. Bilgim çok kısıtlıydı. Ne benim ne Tuğçe Toptemel'in ihmalinin olmadığını düşünüyorum. Fırat Sarı'nın bende iletişim numarası yoktur. Maaşım asgari ücrettir." diye konuştu.

Mahkeme başkanı, Büyükköleş'in sorulara "bilmiyorum" şeklinde cevap vermesi üzerine "Hemşireye soruyorum, 'bilmiyorum' diyor. Doktora soruyorum, yok. Başhekime soruyorum o dünyadan bir haber. Hiçbiriniz bilmiyorsunuz. Bu nasıl hastane yönetmek." diyerek, tepki gösterdi.

Tutuksuz sanıkların savunmalarının alındığı duruşmaya ara verildi.

Yenidoğan Çetesi’nin insanlık dışı yazışmaları ortaya çıktı
Yenidoğan çetesinin insanlık dışı yazışmaları ortaya çıktı. İstanbul'daki bazı özel hastanelerde 10'dan fazla bebeğin ölümüne neden olan 'Yenidoğan çetesine yönelik yeni detaylar gelmeye devam ediyor. Bu defa çetenin kendi aralarında yaptığı kan donduran konuşmalar ortaya çıktı.

Hemşirenin soğukkanlı bir şekilde “özel bebeğe az uyuşturucu koklattım, deli gibi ağlıyordu, kestim nefesini haberiniz olsun.” mesajı skandalın boyutunu yeniden gözler önüne serdi.

Yenidoğan çetesi soruşturmasında adı geçen hastaneler kapatılmış ve SGK sözleşmeleri ise iptal edilmişti. Hastanelerde tedavi edilen hastalar ise kamu hastanelerine sevk edilirken; tutuklu bulunan zanlılar 18 Kasım'da hakim karşısına çıkacak.