Yazar Ayşe Şasa için anma toplantısı düzenlendi
Senarist ve yazar Ayşe Şasa, eserlerinin, hayatının, edebi kişiliğinin ve sinemaya etkisinin ele alındığı özel bir programla yad edildi.
Ketebe Yayınları'nın ev sahipliğinde Dede Efendi Evi'nde gerçekleştirilen etkinliği yöneten Abdurrahman Badeci, Ayşe Şasa'nın külliyatının yeniden ve genişletilerek yayımlanma süreci hakkında bilgi verdi.
Badeci, sinema alanındaki çalışmaları kadar hayatıyla da öne çıkan Şasa'nın kült haline gelen "Yeşilçam Günlüğü" ile "Bir Ruh Macerası" adlı eserlerin Ketebe Yayınları'ndan çıktığını, "Ayşe Şasa Kitaplığı" ismini taşıyan külliyatın, usta yazarın günlüklerinden hazırlanan "Defterler" üst başlıklı kitaplarından ilkinin de yakın zamanda okuyucuyla buluşacağını kaydetti.
"En büyük eserinin hayatı olduğunu düşünüyorum"
Gökdemir İhsan konuşmasında Şasa'nın asıl eserinin kitaplarından çok hayatı olduğunu belirterek, "Biz bir yazarı sadece onun eserleriyle tanıyamayız. Eseri aslında basılmış ya da basılmamış, yazıya dökülmüş metinler değildir, yani bunlardan ibaret değildir" dedi.
Fransız filozof Michel Foucault'nun "Yazarın en büyük eserinin, bizzat bu eserleri verirkenki kendiliği olduğu"na dair görüşlerini aktaran İhsan, "İnsan kendisini bir sanat eseri olarak tasarlamalı, dönüştürmeli ve ortaya koymalıdır. Bu kısmın geleneksel görüşle de gelenekle de mutabık olduğunu düşünüyorum ki Foucault zaten antik dönem felsefesinden, düşünceden ve bunların daha sonraki pratiklerinden alıyor bunu" diye konuştu.
İnsanın hayat yolculuğunda kendiliğine dönmek zorunda kaldığını ifade eden İhsan, "Rahmetli Ayşe ablanın en büyük eserinin kendisi ve hayatı olduğunu düşünüyorum." dedi.
Ayşe Şasa'nın insanın kendi hayatını bir sanat eserine dönüştürmesinin çok güzel bir örneği olduğunu belirten İhsan, şunları kaydetti:
"Kitaplarını okuyanlar bilir, Bir Ruh Macerası'nda Yeşilçam döneminin bir kısmını kötü utanç vesikaları gibi bir tabirle anıyor yani eserinden memnun değil. Bu benim anlatmaya çalıştığım şeyle çok bağlantılı. Sanatçı kendini nasıl dönüştürür? Eğer yaptığım eser beni dönüştürmeyecekse ne anlamı vardır öğretmenin? Eğer ticaret yapmıyorsak, ucuz şöhretler peşinde değilsek bir anlamı yok. Yani evvela bu yaptığım sanat beni dönüştürmeli. Başkasına daha tesir etmeden. Eğer bende hakiki bir tesiri yoksa o eserin başkasına da tesir edemez zaten, etse bile menfi olur bu tesir"
"Hakikat arayışı peşinde olan bir insandı"
Adem Taşkıran, Şasa'nın yazılı eserlerini kendisine emanet etmesinden duyduğu mutluluğu dile getirerek, "Yazılı eserlerini, senaryolarını, kitaplarını bendenize emanet etti varis olarak. Bendeniz için bu bir şereftir" dedi.
Kitapların hazırlık sürecinde herkesin çalışmalara Ayşe Şasa özelinde ilgi gösterdiğini ifade eden Taşkıran, "Ketebe ile birlikte çalışmaktan da oldukça memnunum. Çünkü Ayşe Hanım'a karşı çok yakın muhabbet ve sevgi içerisinde olan bir topluluk ve onun basılı olmayan eserlerini de hayata geçirilmesi anlamında çok güzel projeler ortaya koyan bir ekip. Bu anlamda da çok memnunum kendileriyle birlikte çalışmaktan" değerlendirmesinde bulundu.
Ayşe Şasa ile hem telefonla hem de ziyaretine giderek pek çok kez görüştüklerini anlatan Taşkıran, şunları kaydetti:
"Ayşe Hanım'la ilgili hem konuşmak çok zor benim için, 2004'ten 2014 yılına kadar geçen son 10 yıllık süre içerisinde çok sık görüştük. Yani bir evladı gibiydim bu anlamda. Onunla ilgili söyleyebileceğim şey aslında cenaze namazında söylendi. Cenaze namazına niyetlenirken 'Dervişe Ayşe Hanım niyetine' denildi. Ben kendisinde bu dervişe olma halini yoğun bir şekilde müşahede ettim. Çünkü dervişlik diye tabir edilen şey Müslümanlıktan gayrı bir şey değil. Fakat çok daha hususi, dinin severek yaşanma, ihsan mertebesinde yaşanma hali olarak kısaca söyleyebileceğim bir durum. Onda çok mütebarizdi, Allah tarafından kendisine verilmiş bir vasıf vardı"
Tabiatında insan sevgisi bulunduğuna işaret eden Taşkıran, "Bundan sürekli bahsederdi, 'Ben küçüklüğümden itibaren insanları hep sevdim. Hep yardımcı olmak istedim insanlara.' derdi. Allah tabiatına bunu yüklemişti. Hakikat arayışçısıydı Ayşe Hanım. Çocukluğundan itibaren bu arayışın peşinde olan bir insandı. Biraz cilveli bir hayat sürdü ama numune de böyle olunur. Sıradan bir hayat yaşayarak numune olunmaz" şeklinde konuştu.
"Onun cezbesiyle dönüşmeyen hiçbir varlık olamazdı"
Leyla İpekçi ise Şasa ile 2005'te tanıştığını ve vefat ettiği 2014 yılına kadar 9 sene çok yoğun bir dostluk yaşadıklarını söyledi.
Şasa'nın hep bir arayış içinde olduğunu dile getiren İpekçi, "Bu arayış bulduktan sonra da devam edecek bir arayıştır. Yani onun için her şey her şey, mecaza çekerek söylüyorum, her şey mürşittir. Derviş olana kadarki döneminde de sanata bakışı, hayata bakışı, hastalığa bakışı kendi çevresine, ailesine, yakınlarına bakışı hep onlara bir şey vermek, onları dönüştürmek ve onlarla birlikte kendini dönüştürmek üzereydi" ifadesini kullandı.
Bu arayışın Şasa'da çok yoğun olarak görüldüğünü aktaran İpekçi, "Ayşe Hanım'ın kendi meşrebiyle mizacıyla ilgili bir şey bu, onun herhangi bir şeyi beğenip yetinmesi mümkün değildi. O her zaman dönüşmeye çok açık, sürekli dönüşen ve dönüşme konusunda ısrarcı bir kişiydi. Onun etkisine kapılmayan ve onun cezbesiyle dönüşmeyen hiçbir varlık olamazdı. Bu çok baskın bir mizacıydı Ayşe Hanım'ın" değerlendirmesini yaptı.
Şasa'nın büyük bir hareket, devinim ve dönüşüm insanı olduğuna dikkati çeken İpekçi, "Beğenmediği senaryoları olduğu gibi hususlardan bahsettik ama kendisi, en iyisini yapmış olsa dahi yine beğenmeyecekti. Çünkü o hep dönüşmek, hep inşa olmak, hep ihya etmek ve ihya olmak yani hep daha fazlası üzerine yaşadı" diye konuştu.
Programda ayrıca Celal Fedai'nin Ayşe Şasa ile ilgili değerlendirmelerini kaleme alarak gönderdiği bir metin okundu.
Ayşe Şasa'nın sevenlerinin, dostlarının ve yazar arkadaşlarının yanı sıra okurlarının da ilgi gösterdiği etkinliğe katılanlara usta yazarın eserleri hediye edildi.