Yaptırım rejimi ve korona: İran'daki salgının sosyal incelemesi
İran Dışişleri Bakanı Zarif sosyal medya hesabından, koronavirüsle mücadele için eksik olan ekipman ve malzemelerin listesini paylaştı. Korkutucu tablo, salgının İran'da neden bu kadar hızlı ilerlediğini gözler önüne serdi. Öte yandan virüsün ülkeyi bu kadar vurmasının bir sebebi olarak da ABD yaptırımlarına dikkat çekildi.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Twitter hesabından acil başlığı ile yayınladığı mesajında, "İran sağlık personeli cesaretle ilk cephede korona ile mücadele etmektedir. Onların çabaları, İran halkına tıbbi malzeme ve ilaca ulaşmak için kısıtlamalardan dolayı süreç yavaş ilerlemektedir. En acil liste ektedir." diye yazdı.
Zarif, "Virüs, ayrım yapmıyor. İnsanoğlu da yapmamalı." ifadelerini kullandı.
Zarif, mesajının sonunda 30 kalemden oluşan İran’ın acil ihtiyaç listesini yayınladı.
- Zarif'in paylaştığı 30 satırlık acil ihtiyaç listesinde, 172 milyon koruyucu maske, 100 milyon eldiven, 3,2 milyon Kovid-19 tespit kiti, 1000 suni solunum cihazı ve 10,2 milyon kutu antiviral ilaç bulunuyor.
Bakan'ın paylaşımı tepki çekti
Bakanın paylaştığı liste, İran'da salgının neden bu kadar hızlı ilerlediği ve kontrol alınamadığını ortaya koymuş oldu.
Bazı sosyal medya kullanıcıları Zarif'in listesine tepki gösterdi, "Suriye'de Esed'e vereceğiniz parayı kendi insanlarınıza harcayın." yorumunu yaptı.
'Yaptırım rejimi' ve 'kamu sağlığı'
Bir ülkeyi yaptırım yoluyla hizaya sokmanın en çarpıcı örneklerinden biri 90'lı yıllarda Irak'ta yaşandı. Mevzuyu daha iyi anlayabilmek içinse tarihte biraz daha geriye gitmek gerekiyor.
I. Dünya Savaşı sonrası İngiltere Irak'ı manda ile yönetmeye başladı ve ülkenin sağlık sistemini dünya standartlarına çekme girişimlerinde bulundu. İngiltere'den doktorlar ve ekipmanlar ülkeye getirildi ve tıp okulları açılmaya başlandı. Ülkede uzun ve sabırlı uğraşlar sonucu çok iyi tıp doktorları yetiştirildi, Irak sağlık turizmi için çok önemli merkezlerden biri haline geldi. İngiltere mandası 1932 yılında sona erdi fakat İngiltere'nin Irak üzerindeki etkisi uzun yıllar devam etti.
1958 devrimi sonrası cumhuriyet rejimine geçen ülkenin sağlık sisteminde büyük kayıplar yaşanmadı. Sovyetler Birliği'ne yakın politikalar izleyen Irak yönetimi, Sovyetler'den yardım almaya devam etti.
1968 yılında yönetimi ele geçiren Baas Partisi önce İran'la savaştı. Her iki ülke de büyük ekonomik kayıplar vermiş olsa da İran-Irak Savaşı aslında savaş denilen olgunun sadece kayıptan ibaret olmadığını göstermiş oldu. Dünya standartlarında bir sağlık sistemine sahip Irak tıbbi konularda cepheyi çok iyi desteklemeyi başardı.
1990 yılında Körfez Savaşı'nın patlak vermesiyle dünyadaki dengeyi kendi lehlerinde korumak isteyen ABD ve müttefikleri, Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'a yaptırım savaşı başlattılar. Birlemiş Milletler, tarihe Irak ambargosu olarak geçen uygulamayı 6 Ağustos 1990 tarihinde yürürlüğe koydu. Sebep olarak Saddam Hüseyin'in bölgedeki agresif politikası gösterildi.
- Yaptırımlara göre Irak'a sadece ilaç ve acil durumlarda gıda sokulabiliyordu. Uzun yıllar süren süren savaşlar, Irak'ın petrol ticaret hacminin ambargo nedeniyle iyice azalması, ülkeye yine ambargo sebebiyle tıbbi malzemelerin sokulamaması, Irak'ın dünya markası sağlık sistemini iyice çökertti, bebek ve çocuk ölümleri yaşandı. Sağlık sisteminin kötüleşmesi, Iraklı doktorlara olan güveni azalttı ve sağlık çalışanlarına şiddet arttı, hatta doktorlara bu yüzden silah taşıma ruhsatı bile verildi. Ülkedeki kötü koşullardan kurtulmak isteyen Iraklı doktorlar başka ülkelere iltica etmek zorunda kaldı. Eskiden lise öğrencileri arasında teşvik edilen tıp eğitimi artık tercih edilmez oldu ve ülkedeki doktor açığı çok ciddi boyutlara ulaştı.
Peki İran'da neler oluyor?
Ülkelerin birbiri üzerinde etki alanı oluşturmasının çok önemli bir yolu maalesef kamu sağlığından geçiyor. Sırf bu yüzden hava saldırıları bile tamamen ahlak dışı bir tutumla hastanelere yapılıyor. Esed rejiminin Suriye'de hastanelere düzenlediği bombardımanlara hepimiz gündemden aşinayız. Sağlık sistemi çöken bölge, savaşta kalabilme gücünü yitiriyor.
ABD'nin yaptırım rejimi de "düşmanlarını" bu şekilde caydırmayı amaçlıyor. İran ekonomisi, ABD yaptırımlarından dolayı çok kötü durumda ve ABD yaptırımları İran'ın, halkını çok yakından ilgilendiren konularla direncini kırmaya yönelik. Günümüzde savaşlar sadece cephede yaşanmıyor.
- Anlattıklarımızı destekler nitelikte, İran'ın 1962 yılından bu yana IMF'den ilk kez kredi talep etmesi de gösterilebilir. Koronavirüs salgınıyla zaten hiç de iyi olmayan sağlık sistemi iyice alarm verdi ve ülkede salgın inanması güç bir şekilde yayılmaya başladı.
Konuya tek taraflı bakmamak lazım
- İran'ın Suriye'deki Şii milislere para aktardığı ve Esed'e yardım ettiği bilinen bir gerçek. Hatta İran, halkı ve sağlık çalışanları salgınla mücadele ederken ABD tarafından öldürülen Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Kasım Süleymani'nin heykelini dikmeyi de ihmal etmedi. İran'ın kendi halkına olan sorumsuz tutumunun yanında yine de ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımları da düşünmek, dünya siyasetini ve koronavirüs salgınının boyutlarını anlamak için faydalı bir tutum olacaktır.