Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'ndan alabileceğiniz 10 kitap

İsmail Kılıçarslan, her daim insanı merkezde tutarak bir Ankara portresi çiziyor okuruna. Çukur mahalleden, Eski Garajlar’dan, kondulardan, yokluktan, dostluktan, aşktan çekip çıkarıyor hikâyeyi ve ışık tutuyor muzip bir çocuk gibi bir dönemin karanlığına. Bir daha unutulmayacak şekilde fısıldıyor kulaklara hiç kimselerin hikâyesini.

“Misafir, normalini yitirmiş, çokça incinmiş, bolca incitmiş bir dünyada, kırılmış hayallerin, ertelenmiş sevgilerin, hakkıyla yaşanamamış ömürlerin ortasında, kendine sığınacak yer arayanların romanı.” Türk Edebiyatı’nın en renkli ve en çalışkan yazarlarından biri olan Nermin Yıldırım’ın son kitabı Misafir, korkutucu tuhaflıkları normalleştiren bir kitap. Akıl hastanesinde geçen olaylar, Yıldırım’ın ağdalı ama akıcı dili sayesinde sizi içine çekiyor.

“Tek kelimeyle, daha doğrusu üç kelimeyle: Anlamlı bir hayat.” “Distopya” ve “Ütopya” kavramlarını birleştirerek yarattığı “Üstopya” adlı bilim kurgu romanları ile tanınan Margaret Atwood’un yeni kitabı 9 Kasım’da çıkacak. Kitapta; ABD’deki ekonomik krizde işsiz ve evsiz kalıp arabalarında yaşamaya çalışan Chairmaine ve Stan’in Pozitron Projesi adında yeni bir yaşama katılması anlatılıyor.

Başkomiser Nevzat’ın hikayeleri, aynı tatla devam ediyor. Uzun zamandır beklenen roman, çıktığı ilk günden itibaren Çok Satanlar Listesi’ne girdi. Serinin bu kitabında; “Körebe” lakaplı seri katil, İstanbul’un çeşitli yerlerine cesetler ve oyuncaklar bırakırken arka planda da Suriyeli göçmen çocuklarının hayatlarını takip ediyoruz. Ümit, kitap boyunca herkesin bir başkasının cehennemi olabileceğini anlatıyor.

“Homo Sapiens” ve “Homo Deus” kitapları ile hayatlarımıza hızlı bir giriş yapan Yuval Noah Harari, son kitabıyla okuyucularını bir kere daha düşünmeye itiyor. Yazar bu kez, 21. yüzyılda yaşanan teknolojik ve ekonomik değişimlerle birlikte ortaya çıkan sorunları tartışıyor, gündelik hayatın temel sorunları hakkındaki görüşlerini aktarıyor.

İsimleri Türkan, Dönüş ve Derya isminde üç kız kardeşin hikayesini anlatna kitap, Ayvalık ve İstanbul'da geçiyor. Türkân, Dönüş ve Derya’nın, Ayvalık’ın çam kokulu sokaklarında geçen çocukluğu ve sonrasında yaşadıklarını anlatan Üç Kız Kardeş, Ayvalık’ın denize uzanan taş sokaklarından, nice yaşamlar görüp geçirmiş zeytin ağaçlarından, hayatın kaynağından akan suyundan, eski evlerinden doğmuş bir aile hikâyesi.

Ünlü yazarın kendi anılarıyla kurguyu harmanlayarak yazdığı, 1970 yılında geçen bir kitap Hippi. Peru’nun kayıp şehirleri, Brezilya’nın zindanları, Amsterdam’ın arka sokakları, İstanbul’un çarşıları ile Paulo ve Karla’nın hayatlarını okurken yanlarında olmak isteyeceksiniz. Kitap, 70’lerin Hippi dünyasıyla ilgili bilgiler verirken bir yandan da “kendin olma” yolculuğunu keşfetmenizi istiyor. Can Yayınları’ndan çıkan kitap, 5 farklı renk seçeneği ile basım yaparak Hippiliğin renkliliğine de göz kırpıyor.

Haruki Murakami’nin yirmili yaşlarının sonunda yazdığı, çevrilmesine yıllar sonra izin verdiği ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle. İlk kitap olması sebebiyle biraz dağınık bir anlatımı olmasına rağmen; dünyaca ünlü yazarın hangi yollardan geçerek olduğu noktaya geldiğini görmek için çok güzel bir fırsat. Kitap, 18 günlük bir yaz sürecini, isimsiz ve dört parmaklı tuhaf bir kızı ve varoluşsal sıkıntıları anlatıyor.

Üretmenin yaşının olmadığını bizlere gösteren yazarlarımızdan biri Adalet Ağaoğlu. 2018 içerisinde 2 kitap çıkaran 89 Yaşındaki yazarın son kitabı “Düşme Korkusu”nu neden yazdığını arka kapakta açıklıyor. “Düşme Korkusu adı altında altı tane hikâye yazdım. Çünkü düşmenin çeşitli anlamları var. Saygınlığını kaybetmek var, değerini kaybetmek, gözden düşmek, çaresizliğe düşmek var. Bunun manevi yanını göz önünde tutarak düşme korkusunu yazmaya karar verdim.”

“Duff elini gözlerine siper etti. Göz kamaştıran ışığın arkasında bir kahkaha patladı ve iri bir adamın gölgesi rıhtıma vurdu. Kahkahasından belliydi. Bu Macbeth’ti. Elbette Macbeth’ti.”

 

Türkiye’de Doğan Kitap’ın çıkardığı “Shakespeare Yeniden” serisinde bu sefer ünlü eser Macbeth’i Norveçli Polisiye yazarı Jo Nesbo yorumluyor. 1970 yılında, distopik bir kentte geçen kitaba depresif bir hava hakim. Ancak gerilimi, aksiyonu, heyecanı da bol bir kitap. Yan hikayelere yer vererek karakterlerin geçmişlerini tamamen açığa çıkarıyor.