Ukrayna'da vurulan nükleer santral için Türk bilim insanı uyardı

HABER MASASI
Abone Ol

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası uygulanan yaptırımlar karşısında nükleer santral vuruldu. Rusya'nın Zaporijya Nükleer Santrali'ne yönelik saldırısı dünyayı alarm durumuna geçirirken, oluşabilecek sızıntıların etkileri uzamlar tarafından değerlendirildi. Prof. Dr. Niyazi Meriç, Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ve Savunma Analisti Hakan Kılıç, nükleer tehdit konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Rus işgali altındaki Ukrayna’da yaşanan çatışmalarda tüm dünyayı dehşete düşüren gelişmeler yaşanıyor. Dün gece Avrupa’nın en büyük nükleer güç santrali olarak bilinen Zaporijya Nükleer Santrali'nde yaşanan çatışmalar tüm dünyada ikinci Çernobil endişesi yarattı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar tüm dünyanın gözlerini nükleer cephaneliklere çevirdi ve olası nükleer yok oluş senaryolarını diriltti. Devlet televizyonuna açıklamalarda bulunan Putin, NATO liderlerinin açıklamalarını ve Moskova'ya karşı ekonomik yaptırımları gerekçe göstererek, Savunma Bakanlığı'na Rus nükleer caydırıcı güçlerini özel savaş görevi durumuna geçirmesini emretti.

"Reaktörler mesafeli şekilde yerleştirilmiş"

Zaporijya Nükleer Santrali'nde yaşanan çatışmalar tüm dünyada endişeyle takip edildi. Nükleer santralin kameraları kullanılarak yapılan canlı yayın yaklaşık 5 milyon kişi tarafından izlendi. Daha önce Zaporijya Nükleer Santrali'nde incelemeler yapmış olan Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü eski müdürü, emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Niyazi Meriç, santralde bulunan eğitim binasının vurulduğunu belirtti ve yangının reaktörlere uzak bir noktada çıktığını söyledi.

Prof. Dr. Niyazi Meriç aklamasında şunları söyledi:

  • “Bize anlatılana göre bu santral Kırım’ın işgal edilmesiyle birlikte taşınarak Zaporijya’ya getirilmiş. Reaktörler tüm olasılıklar göz önüne alınarak mesafeli şekilde yerleştirilmiş. Bu santral çalışmıyor ama normal çalışabilir bir santral. Bir süredir eğitim amaçlı kullanılan bir yapı. Bizim ziyaretimiz sırasında kurulumu hâlâ devam ediyordu ancak riskli bir durum da var. Oradaki atık küller dışarıdaki çelik varillerde depolanıyordu. Eğer depolama alanı vurulduysa çevresel kirliliğe sebep olabilir."

"En büyük felaketi kendileri yaşar"

Santralin vurulması durumunda Rusya’nın da ciddi risk yaşayacağını belirten Meriç, "Bu santralin otomatik kapatılması gerekiyor. Böyle bir bombardıman esnasında santralin çalıştırılmaması daha uygun. Santrali Ruslar yaptığı için kendi santralleri. Dolayısıyla da santrali vururlarsa en büyük felaketi kendileri yaşarlar. Bu nedenle bir sıkıntı çıkacağını zannetmiyorum" dedi.

Dünyada 450'ye yakın çalışan nükleer santral olduğunu belirten Prof. Dr. Niyazi Meriç, “Ukrayna’da 6 santral var. Bu tesislerin hepsi Ukrayna için oldukça önemli. Santralde yaşanan çatışmalar akıllara hemen Çernobil’i getirmesin. Orası yanmış ve üzeri kapatılmış bir yer. Burası çalışan bir nükleer santral" ifadelerini kullandı. Reaktörlerde şu an için bir sıkıntı yaşanmadığını belirten Meriç, “Şu an için Türkiye’de veya dünyada bu santralden kaynaklanan bir risk bulunmuyor” bilgisini paylaştı.

Savunma Analisti Hakan Kılıç ise, "Rus güçleri burada santrali imha etmek gibi bir çaba içinde olamaz. Bu durumda Rusya da büyük zarar görür. Asıl amaç santrali ele geçirmek ve Ukrayna üzerinde baskı oluşturabilmek" ifadelerini kullandı.

"Olası nükleer savaş ihtimali düşük"

MEF Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu da ilk etapta nükleer tehdidin kapsamının belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Kibaroğlu açıklamasına şunları belirtti:

  • “Rusya’nın Ukrayna içinde belli hedeflere yönelik sınırlı sayıda ve düşük kilotonajlı nükleer silah kullanması mı kast ediliyor yoksa Ukrayna’da çatışmaların tırmanarak NATO’nun da dahil olacağı düşünülen bir savaş ortamından, Rusya ile ABD’nin karşılıklı olarak nükleer silahların kullanmaları olasılığı mı kast ediliyor? İlk önce bunu belirlemek gerekiyor."

Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu sözlerine, "Eğer burada ikinci senaryodan söz ediliyorsa bu olasılığın son derece düşük olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü her iki taraf da elinde binlerce nükleer silah bulundurma yeteneğine sahip. Bu silahları çok iyi ortamlarda en güçlü saldırılara karşı koruma yetenekleri de var. Dolayısıyla böylesi bir nükleer savaşın kazananı olmayacağı bilinciyle tarafların ilk saldırıyı yapmaktan vazgeçmeleri beklenir" diye devam etti ve NATO ile Rusya arasında yaşanabilecek olası bir nükleer savaş ihtimalinin düşük olduğunu düşündüğünü de belirtti.

"Binlerce nükleer başlık var"

Günümüzde Rusya’nın 6 bin 300, ABD’nin 5 bin 500, Çin’in 400, Fransa’nın 300, Birleşik Krallık’ın 225, Hindistan ve Pakistan’ın 160, İsrail’in 100, Kuzey Kore’nin 30 kadar nükleer başlığa sahip olduğu tahmin edildiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, bazı ülkelerin nükleer cephanelikleri konusunda hâlâ net bilgiler bulunmadığını belirtti.

ABD ve Rusya’nın taraf oldukları antlaşmaların hükümleri gereği açıkladıkları bilgilerden dolayı kaç adet nükleer başlığa sahip oldukları konusundaki tahminlerin doğruluk payının yüksek olduğunu belirten Kibaroğlu, "Çin, Fransa ve Birleşik Krallık da zaman zaman yayınladıkları 'Beyaz Kitap' olarak bilinen raporlarla nükleer başlık sayıları hakkında bilgi paylaşıyorlar. Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore’nin sahip olduğu nükleer cephanelik hakkındaki tahminler belirli kriterler ışığında yapılan teknik hesaplamalara dayanıyor. Net sayı tam olarak bilinmiyor olsa da yapılan tahminlerin doğruluk payının yüksek olduğu düşünülüyor" ifadelerini kullandı.

İsrail’in bu konuda belirsizlik politikası izlediğini belirten Kibaroğlu, “İsrail, nükleer silahlarının ne varlığını kabul eder ne de nükleer silahı olmadığını açıklar. Bu sebeple akademik dünyada konu uzmanları tarafından yapılan tahminlerde oldukça farklı rakamlardan söz ediliyor ama tahminlere göre İsrail de 100 kadar nükleer başlığa sahip olabilir” dedi.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında 10. gün: İşte bölgeden anbean gelişmeler
Jurnal.ist