Teknoloji antik dillerin çözülmesinde nasıl yardımcı olacak?
Dünyanın en eski kültürlerine ait bazı tabletler binlerce yıl önceki yaşam hakkında zengin detaylara sahipler. Fakat sadece az sayıda insan bunları okuyabiliyor. Gelişen teknoloji artık bu eski yazıların çözülmesinde uzmanlara yardımcı oluyor.
Kırılmış, yanmış ve yoğun olarak düzensiz çivi şeklinde işaretlerle dolu olan eski kil tabletleri müzelerdeki yumuşak ışık altında görülebiliyor. Bu küçük işaretler dünyanın en eski yazı sisteminin kalıntılarıdır.
Çivi yazısı:
- Yazı 5.000 yıldan daha önce, günümüzde Irak olarak bilinen Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bölge olan Mezopotamya’da geliştirildi. Savaş içerisinde olan prensler arasındaki öfkeli mektuplardan, huysuz bir bebeğin yatıştırılması için ritüellere kadar farklı konular içeren tabletler, tarihin şafağındaki uygarlık hakkında çok özel bilgiler sunuyor.
Bu tabletler; Akad, Babil ve Asur gibi tarihin ilk imparatorluklarının yükseliş ve düşüşünün kroniğini çıkarmaktadır. Muhtemelen yarım milyon tablet ortaya çıkarıldı ve tahminen daha fazlası gün yüzüne çıkmayı bekliyor.Ancak çivi yazısı ilk olarak 150 yıl önce akademisyenler tarafından deşifre edildiğinden, yazıtlar sırlarını bunları okuyabilen bir grup insana verebilmiştir. Bu nedenle çivi yazısı metinlerinin yaklaşık %90'ı çevrilememiştir.
- İlginizi çekebileceğini düşündüğümüz diğer haberlerimiz için:
Bu durum çok modern bir yardımcı sayesinde değişebilir.
Makine çevirisi:
Toronto Üniversitesi’nde Asuroloji alanında araştırmacı olan Émilie Pagé-Perron, Mezopotamya’nın batı kültürü üzerindeki etkisinin çok fazla bilinmediğine vurgu yaptı. Kendisi sözlerine şunları ekledi:
Mezopotamya bize tekerleği, astronomiyi, 60 dakikalık zamanı, haritaları, tufan ve Nuh’un gemisini ve edebiyatın ilk eseri olan Gılgamış Destanı'nı verdi. Fakat metinleri çoğunlukla Sümerce ve Akadca yani, az sayıda akademisyenin okuyabileceği dillerde yazılmıştır.
Pagé-Perron, MÖ 21. yüzyıldan kalma 69.000 Mezopotamya idari kayıtlarını çevirmek üzere kurulan bir projeyi yönetiyor. Perron: ’’Mezopotamya halkının hayatlarının pek çok farklı yönüyle ilgili bilgilerimiz var fakat bu bilgilerin yorumlanması konusunda ekonomi ve politika gibi farklı alanlardaki uzmanların görüşlerinden faydalanamıyoruz. Eğer farklı uzmanlar bu bilgilere erişirlerse, bu antik toplumları detaylı şekilde anlamlandırma konusunda büyük yardımları olabilir.’’ dedi.
Kil tabletlerin dışında, 50.000’den fazla dünyaya yayılmış halde oyma ile yapılmış Mezopotamyalı mühürler var. Binlerce yıl boyuna Mezopotamyalı insanlar oyulmuş taşlardan yapılmış mühürler kullandılar. Bu mühürler kapılar, kavanozlar, tabletler ve diğer nesneleri işaretlemek için ıslak kil içine bastırılırdı. Bunların sadece %10’luk bir kısmı kategorize edilerek çevrildi.
- Oxford Üniversitesi'nde Asuroloji profesörü olan Jacob Dahl, ''Mezopotamyalı kaynaklar Yunan, Roma ve Antik Mısır'daki kaynakların tamamından daha fazla” diyor. Zorluk ise onları okuyabilen yeterli sayıda insanı bulabilmektir.
Pagé-Perron ve ekibi, dijitalleştirilmiş bir veritabanından alınmış 4.000 yönetimsel antiktabletin algoritmaları üzerinde çalışıyor. Her bir kayıt; koyunların, kamış destelerinin veya arpasuyunun tapınağa yahut şahıslara nakledilmesini ya da teslimatını içeriyor. Kamıştan kalemlerle kil üzerine yazılan yazılar, akademisyenler tarafından Latin alfabesine aktarıldı. Örneğin Sümercedeki ''büyük'' kelimesi çivi yazısında oldu haliyle sisteme aktarılabilir yahut Latin alfabesine dönüştürülerek “gal” olarak yazılabilir.
Bu idari metinlerdeki içerikler basittir örneğin: “15. günde mutfak için 11 dişi keçi.'' Bu onları otomasyona uygun hale getirir. Bu algoritmalar örnek metinleri İngilizceye çevirmeyi öğrendiklerinde, otomatik olarak diğer tabletleri de çevirirler.
Pagé-Perron :“Üzerinde çalıştığımız metinler çok ilginç değil, ancak bunları bir grup metin olarak alırsanız son derece ilginçler.” dedi. Kendisi, çalışmanın İngilizce sürümünün gelecek yıl içinde çevrimiçi olmasını bekliyor. Bu kayıtlar eski Mezopotamya’daki güç yapısı ve ticaret ağları hakkında bilgi veriyor. Fakat aynı zamanda kadın işçilerin toplumdaki rolü gibi sosyal tarihinin diğer yönleri hakkında da bilgi vermektedir. Araştırmalar, dünyanın farklı yerlerindeki araştırmacıların antik dünyadaki yaşamın farklı yönlerini keşfetmelerini sağlayacaktır. Pagé-Perron, Sümerlerin bizden çok farklı ve çok uzak olduklarına, ama bir yandan da aynı temel problemlere sahip olduğumuza vurgu yapıyor. Bununla birlikte şöyle bir ifade daha kullanıyor: ‘’Mezopotamya'yı anlamak, insan olmanın ne manaya geldiğini anlamanın bir yoludur.’’ Bu nedenle kendisi otomasyondan çok umutlu çünkü bu sayede Sümerlerin bazı gizli kalmış yönlerinin ortaya çıkacağına inanıyor.
British Museum'da saklanan 130.000 çivi yazılı tabletlerden sorumlu müzeci Irving Finkel Sümerce hakkında şunları söylüyor: ‘’Sümerce kökeni binlerce yıl önceye dayanan büyük bir dil ailesinin son üyesi olmalıdır.’’ Finkel bunu söyledi çünkü Sümerce Sümerlerden sonra sadece dini metinlerde kullanıldı ve ondan türeyen bilinen bir dil olmadı.
Finkel, dünyanın önde gelen çivi yazısı uzmanlarından birisidir. Kendisi Bristih Musem’daki kitap dolu odasında konuşurken Napolyon’un Mısır fethi sırasında bulunan ve Antik Mısır hiyeroglif yazısının çözümünün kapısını açan 3 dilli Rosetta Taşı konusunda değindi.
Finkel, bu tabletleri incelemenin binlerce yıl önceki insanlarla telefonda konuşmak gibi hayret verici olduğunu söylüyor. Kendisi ayrıca: ‘’O insanlardan biriyle tanışmak dünyanın en ilginç şeyi olurdu.’’ dedi.
Antik Dillere Erişim
Sadece çok az insan 5.000 yıllık bu yazılara erişebiliyor. Lakin gelişen teknoloji sayesinde interneti olan herkes dünyanın en eski kraliyet ailesi arşivine ulaşabilecek. Bahsettiğimiz bu antik kütüphane Ninova şehrinde güçlü ve kitap seven Asur kralı Asurbanipal tarafından yaptırılmıştı. Kütüphanesinden kalan bazı tabletler, Asurbanipal’a özel bir serginin parçası olarak British Museum'da sergileniyor. Ninova şehri MÖ 612 yılında yağmalandığında tabletler kararmış da olsa okunabiliyordu.
Yeni görüntüleme teknikleri, eski ve çoğu zaman hasar görmüş metinlerle çalışmayı kolaylaştırıyor. Son derece ayrıntılı görüntülerle insan gözüyle fark etmenin oldukça zor olduğu işaretleri tanımlamak mümkün oluyor.
Dahl ve meslektaşları, Dijital Çivi Yazısı Kütüphane Girişimi olarak bilinen bir proje için Tahran, Paris ve Oxford'daki koleksiyonlarda saklanan tabletleri ve mühürleri dijitalleştiriyorlar. Bu geniş kapsamlı çevrimiçi veri tabanı, dünyadaki çivi yazısı metinlerinin yaklaşık üçte birini ve eski İran'dan Proto-Elam gibi bazı çözülememiş dilleri de içermektedir. Eğer bu tarz dijital kütüphaneler olmasaydı çeviri yapan makinelerde geliştirilemezdi.
Sayısallaştırma ayrıca araştırmacıların dünyadaki farklı koleksiyonlara dağılmış metinler arasındaki bağlantıları bir araya getirmelerine yardımcı oluyor. Dahl, Southampton Üniversitesi ve Paris-Nanterre Üniversitesi'ndeki araştırmacılarla birlikte, Mezopotamya'dan yaklaşık 2.000 taş mührün 3D görüntülerini dijitalleştirdi. Bir pilot projede, incelenen altı tabletlik bir grubu makineye tanıttılar ve dünyanın herhangi bir yerindeki mühür baskısı ile eşleşip eşleşmediğini kontrol etmek için yapay zeka algoritmaları kullandılar. Algoritma, şu anda İtalya'da olan bir tableti ve Amerika Birleşik Devletleri'nde saklanan bir tableti doğru bir şekilde seçmiştir; her ikisi de aynı mühür tarafından damgalanmıştı.
Mühürleri ve baskıları eşleştirmek, binlerce mil uzakta saklandığı için geçmişte çok zordu. Dahl, tüm mühürlerin yaklaşık beş yıl içinde dijitalleştirilebileceğini düşünüyor ve bu da diğer modelleri takip etmeyi mümkün kılıyor. Örneğin, bazı taş tiplerinin kadınlar tarafından tercih edildiğine dair bazı belirtiler vardır.
Dahl: “Bu yaptığımız, görüntülenen çok sayıda mührümüz olmadıkça ve algoritma veya makine öğrenimi gibi teknikler uygulanmadıkça cevaplayamayacağınız bir sorudur.” diyor. Kendisi yapay zekâ geliştikçe, dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonlarda yer alan zengin bilginin metinleri çözmemize yardımcı olacağını umuyor.
Dahl sözlerine ayrıca şunları da ekliyor: “İnsanlık tarihinin yarısını kapsayan ve nesli tükenmekte olan bir kültürel mirasın yani Asurolojinin, ön planda olmasını istiyorum.”
Kodları Kırmak
Erken çivi yazısı işaretlerinden bazıları etraflarında çizilmiş bir kutu ile birlikte yerleştirilmiştir. Mesela Proto-Elam yazısı üç boyutludur: bir dairenin sığ bir izlenimi derin bir daireden daha farklı bir anlama sahiptir. Ancak, teknoloji sayesinde büyütülebilen detaylı resimler elde edilince paylaşmaya ve karşılaştırmaya olanak sağlanıyor, bu durum ise yazıların deşifre edilme sürecine yardımcı oluyor.
En önemli sorun her şeyden önce doğru imajların elde edilmesidir. Maalesef ki bu Proto-Elam yazısının ilk 100 yıllık çalışması için eksik.
Bu gelişmeler, Asuroloji alanının ötesine geçer. Cambridge Üniversitesi'nde kıdemli bir araştırma görevlisi olan Philippa Steele çalışmalar arasında, tanımlanmamış bir yazı olan “Linear A” ve Yunanca yazmak için kullanılan “Linear B” yazılarının yer aldığını belitti. Kendisi eski Girit ve Yunanistan'ın erken yazı sistemleri uzmandır. Sistem sayesinde eski tabletlerin gelişmiş görüntülerini alan Steele yeni ayrıntıları keşfetti.
Steele ayrıca şunları söyledi: “Çıplak gözle fark etmesi çok zor olan özellikleri ortaya çıkarabilir. Bu özellikler ise yazarın kendisiyle etkileşim kurmamızı sağlayacak detaylar olabilir. Ayrıca dijitalleşmiş görseller üzerinde silme yapabilir ve notlar alabilirsiniz.’’
Pagé-Perron, makinelerin sonunda daha karmaşık Sümer tabletlerini ve Akadca gibi diğer dilleri tercüme edebileceklerini umuyor. Kendisi: “Eski kültürleri keşfetmek daha çok yol var.” diyor.
Belki bir gün, en eski yazılı metinlerin çevirilerini okuyabileceğiz. Mezopotamya’dan ele geçen binlerce tablet olsa da çoğu halen kazılmayı bekliyor.
Eski Mezopotamya'nın kralları geçmiş ve gelecek hakkında derin düşünen insanlardı. Önceki dönemlerden gelen çivi yazılı metinlerine saygı gösterdiler ayrıca isimlerini ve başarılarını kaydeden özel yazıtları gömdüler. Onları onurlandıracak sonraki krallar için de eserler bıraktılar.
Bazı yönlerden dilekleri gerçekleşti. Savaşları ve fetihleri çoğu tarafından unutulabilir. Ama onların en güçlü buluşu olan yazı, insanlığın binlerce yıl boyunca fikir ve teknoloji geliştirmesine yardımcı oldu. Şimdi ise bu yazıtlar, makineleri eğitiyor.