Batılı romancı ve ressamların tamamen hayal güçlerini kullanarak tasvir ettikleri haremler hakkındaki görüşleri, hiçbir belgeye dayandırılmadan servis edilmiştir. Harem, aktarılan bilgiler ışığında zevk ve sefa değil disiplinli bir mektep özelliği taşımaktadır. Osmanlı'da harem hakkında yanlış bilinenleri, doğrusunu okuyarak öğrenelim. Harem, kelime anlamıyla korunan, mukaddes ve muhterem yer anlamına gelmektedir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak bir şekilde planlanan, hane kadınlarının yabancı erkeklerle karşılaşmadan günlük hayatlarını sürdürebildikleri yerdir. Haremde yaşayan kadınlara da harem deniyor olması, bazı yorumlara göre İslamiyet'in tesettür anlayışının bu bölümlere, hane kadınlarıyla belirli bir kan bağı dışında kalan erkeklerin girişini yasaklamasından doğmuştur.
0.
Osmanlı Sarayı yalnızca padişahın evi değil aynı zamanda devlet işlerinin de yürütüldüğü, bazı devlet dairelerinin bulunduğu, toplantı ve merasimlerin icra edildiği yerdi. Bu bilgiler ışığında Topkapı Sarayı 3 ayrı kısımdan oluşmaktadır. Birinci avluda devlet daireleri, ikinci avluda merasimler icra edilir ve Divan-ı Hümayun toplanırdı. Üçüncü avlu padişahın asıl evi olup Enderun mektebi ile Harem-i Hümayun buradaydı. Darüssaade de denilen harem, padişahın ailesiyle beraber yaşadığı yerdi.
0.
Padişahın annesinin hayatta olması Harem-i Hümayun’un günümüzdeki ismiyle fist lady mevkiinde olması, haremin Türk-İslam kültüründe anneye verdiği değeri anlamak için yeterli bir sebep olarak karşımıza çıkıyor. Oysa günümüz dünya liderlerinde bu durum liderlerin eşlerinde bulunmaktadır. Batılıların gözünde harem; Zevk ve sefa sürülen bir mekan olarak tasvir edilmiştir. Tarihi hakikatler ise bunun tam aksini söylemektedir. Gerçekte harem disiplin ve edebin hakim olduğu bir yuvaydı.
0.
Padişahlar devlet içinde Osmanlı hanedanından başka bir aristokrasinin teşekkülüne imkan vermemek için küçük yaşta saraya alınan cariyelerle evlenmeyi tercih ettiler. Böylece hem saray terbiyesiyle ve padişah annesi olmak üzere yetiştirilen güzel, zeki ve kusursuz kızlarla evlenmiş oluyor, hem de padişaha hısımlık yoluyla devlet içinde nüfuz kazanmanın önüne geçiyorlardı. Cariyelerin büyük kısmı haremde hizmet etmek, bir kısmı da padişah ve şehzade hanımı olmak için yetiştirilmekteydi.
0.
Şehzade anneleri dul bile olsalar başkasıyla evlenemezlerdi. İleride padişah olacak birinin üvey babası ve üvey kardeşlerinin olması düşünülemezdi. Padişahla evlenecek kızları valide sultan seçip terbiye ederdi. Bu kızlar padişaha çocuk verirlerse ve bu çocuk oğlan olursa statüleri değiştirilir. Kendisine bir daire tahsis edilir, burada hizmetkarları ve çocuğuyla yaşardı.
0.
Padişahın harem hayatı büyük bir ciddiyet içinde cereyan ederdi. Hareme gelmeden evvel haremağası padişahın geleceğini ialan eder, herkes dairesine çekilir, hareme sessizlik hakim olurdu. Haremde kadınlarla oturup zevk ve safa yapması mevzubahis değildi. Batılı ressam ve romancıların padişahlar hakkında, akılları ziyan eden benzetme ve tasvirleri tamamen uydurmadır.
0.
Harem mensuplarının sayısı değişirdi. Sayının en yüksek olduğu 17. Yüzyıl ortalarında haremin nüfusu Yeni Saray’da 500, Eski Saray’da 400 civarındaydı.
0.
Haremağaları Sasani, Abbasi, Selçuklu ve Bizans geleneğine uygun olarak Osman Gazi’den bu yana Osmanlı saraylarında istihdam edilen haremağalarının başında darüssaade ağası (kızlarağası) bulunurdu.
0.
Harem Osmanlı Sarayı’nda padişahın ve ailesinin yaşadığı kısım olmanın ötesinde teşrifat ve hukuk kaideleri dairesinde işleyen ciddi bir müesseseydi. Cariyelikten valide sultanlığa uzanan safhaların merkezi olması sebebiyle bariz bir siyasi güç de kazanmıştır.
0.
Her şey şer’i ve örfi prensipler çerçevesinde işleyen ehemmiyetli bir müessese olan harem için, bir aşk yuvası değil, büyük bir disiplinle ve teşrifat kaideleri çerçevesinde uygulanan bir mektepti.