Kritik toplantı sonrası neler konuşuldu?

HABER MASASI
Abone Ol

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, üç büyükşehir belediye başkanının görevden uzaklaştırılmasının hükümetin ya da İçişleri Bakanlığının keyfi kararı olmadığını belirterek, "Seçimlerin namusunun korunması, vatandaşın verdiği oyun demokratik kurallar çerçevesinde hayata, siyasete, yönetime yansıtılması için bu tedbirlerin alınması kaçınılmazdır." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İdlib'de TSK konvoyuna yönelik saldırıya ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir telefon görüşmesi yapacağını söyledi. Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İdlib konusunda ABD Başkanı Donald Trump'la da telefon görüşmesi yapacağını dile getirdi.

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin toplantıda orman yangınlarıyla ilgili bir sunum yaptığını bildiren Kalın, hem Bakanlık olarak yapılması gerekenler hem de toplumun farkındalığının artırılması noktasında birtakım adımlar atılması gerektiğini söyledi.

Bu yangınların bir kısmının ihmal ve dikkatsizlikten kaynaklandığına işaret eden Kalın, "Bir kısmının kasıtlı yapılmış olma ihtimali her zaman vardır. Özellikle bu yangın alanlarının imara açılması gibi bir beklentiyle geçmişte bu tür yangınların çıkartıldığını biliyoruz. Ama bildiğiniz gibi yangında hasar gören arazilerin imara açılması anayasaya aykırıdır. Böyle bir şey asla söz konusu değildir." diye konuştu.

Buraların tekrar tabiata kazandırılacağını vurgulayan Kalın, Bakan Pakdemirli'nin bu konuda kapsamlı bir sunum yaptığını, bundan sonrası için de bir eylem planının hazırlandığını bildirdi.

"Gerekli adımlar atıldı"

"Üç büyükşehir belediye başkanlığındaki görevlendirmelere yönelik eleştirilere" ilişkin bir soru üzerine Kalın, "Terör örgütüne destek, yardım ve yataklık yapmak gibi suç kapsamına giren bir eylem içinde olmayan hiçbir belediye başkanıyla ilgili böyle bir tasarruf söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun verdiği yetki çerçevesinde bu tasarruflarda bulunulduğunun altını çizen Kalın, "Dolayısıyla bu kapsamın dışında olan İstanbul, Ankara'yı zikrettiniz, böyle bir şey söz konusu olmadığına göre bu belediye başkanlarıyla ilgili böyle bir gündem yok. Ama teröre doğrudan ya da dolaylı destek olan, yardım yataklık yapan, belediyenin yani devletin sağladığı imkanları terör örgütüne kanalize eden, terör örgütü mensuplarını çeşitli isimler ve kılıflar altında belediyelere alan ya da onlara iş alanı açan, terör örgütleriyle ilişkili şirketlere para aktaran belediye başkanlarıyla ilgili, tabii ki kanunlar çerçevesinde, gerekli adımlar atılmıştır. Eğer bu tür durumlar ortaya çıkarsa bundan sonra da atılacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle devam etti:

"Milli iradenin tecellisi olan seçimlerin namusunun korunması, vatandaşın verdiği oyun demokratik kurallar çerçevesinde hayata, siyasete, yönetime yansıtılması için bu tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Bunlar hükümetin ya da İçişleri Bakanlığımızın keyfi olarak aldığı kararlar ya da tedbirler değildir. Aynı partiden ya da benzer siyasi görüşe sahip başka belediyeler de var ama buralarda doğrudan suça karışma, terör örgütüne yardım yataklık etme, destek olma gibi bir suç hasıl olmadığı için bunlarla ilgili bir tedbir, tasarruf söz konusu olmamıştır. Ama seçilmiş olmak kimseyi masum kılmaz. Seçilmiş olmak tam tersine seçim kuralları ve milli iradenin sağladığı demokratik kurallar çerçevesinde eylem, icraat yapmayı gerektirir. Bu kuralların dışına çıktığınız zaman bu terörle ilgili bir suç olabilir, adi bir suç olabilir, bu yolsuzluk olabilir, başka şeylerden olabilir, bunlarla ilgili nasıl tedbir alınıyorsa, seçilmiş kişiler de yargı yoluyla görevinden alınabiliyorsa burada da aynı kural uygulanmıştır."

Yüksek Seçim Kurulunun bununla ilgili bir düzenleme yapıp yapmaması konusuna da değinen Kalın, "Bir anayasa değişikliği gerektiren bir konudur. Seçildikten sonraki 4,5 aylık süreç içerisinde de İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü idari soruşturmalar, ayrıca devam eden adli soruşturmalar neticesinde böyle bir karar alınmıştır. Dolayısıyla burada aslolan milletin sandıkta tecelli eden iradesini koruyacak demokratik çerçeveyi muhafaza etmektir." diye konuştu.

Kalın, atanan belediye başkanvekili valilerin birinci önceliğinin etkin bir şekilde vatandaşlara hizmet götürmek olduğunu belirtti.

Soru üzerine Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında bu konuda bir telefon görüşmesi yapılmadığını ancak Erdoğan ve Bahçeli'nin 26 Ağustos'ta Malazgirt Zaferi'nin 948'inci yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilecek kutlama törenlerine katılacaklarını, bu konuyu da orada ele alma imkanı bulabileceklerini söyledi.

"Trump ile de telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz"

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşmesi olacak mı?" sorusu üzerine Kalın, şöyle konuştu:

"Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki günler içerisinde Sayın Putin ile telefon görüşmesi olacak. Bugün mevkidaşımla görüştüm. Şu anda bir Finlandiya ziyaretini gerçekleştiriyorlar. İlk fırsatta, muhtemelen yarın ya da en geç cuma günü bu telefon görüşmesini gerçekleştireceğiz. Sayın Trump ile de telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz. Benim Sayın Bolton ile bugün yarın bir görüşmem olacak. Ondan sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump ile bir görüşmesi olacak."

Erdoğan ile Trump'un Suriye'deki güvenli bölge ve diğer konularla ilgili istişare edecekleri konular olduğunu dile getiren Kalın, "Eylül ayında Amerikan Ticaret Bakanı büyük bir heyetle ülkemize gelecek. 100 milyar dolar ticaret hedefinin gerçekleştirilmesi için bir dizi görüşmeler yapacaklar. Onlar da bir iş adamları grubuyla buraya geliyorlar. Bütün bu konuları istişare etmek üzere bir temasları olacak." bilgisini verdi.

New York'ta BM Genel Kurulunda Erdoğan ve Trump arasında bir görüşme ihtimali bulunduğunu ifade eden Kalın, Trump'ın Türkiye ziyaretiyle ilgili net bir tarih olmadığını açıkladı.

Belirlenmiş bir tarihin söz konusu olmadığını kaydeden Kalın, muhataplarıyla görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

"Açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz"

İstanbul Süryani Kadim Vakfının "Terör örgütü PYD/YPG'nin Suriye'de etkin olduğu bölgelerde Süryanilere sistematik olarak baskı uyguladığına" ilişkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Kalın, "Açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz. Geçtiğimiz hafta kendini Suriye Süryanileri olarak tanıtan bir grup, güvenli bölgenin kurulması ve Türk askerinin Kuzey Suriye'de güvenli bölge çerçevesinde Amerikan askerleriyle birlikte ortak devriye gezmesi planıyla ilgili olarak bir açıklama yapmış ve bunu bir 'işgal girişimi' olarak nitelendirmişti. Buna karşı Süryanilerin gerçek temsilcileri olan Türkiye'deki Kadim Süryani cemaati temsilcileri kendileri bir araya geldiler ve bir açıklama yaptılar." dedi.

Türkiye'nin gerek Suriye'de gerek Irak'ta gerekse dünyanın başka bir yerinde bugüne kadar mazlumlar söz konusu olduğunda dil, din, etnisite ayrımı yapmadığına dikkati çeken Kalın, ülkedeki Suriyeliler arasında Kürtlerin de Türkmenlerin de Arapların da Müslümanların da Hristiyanların da olduğunu hatırlattı.

Kalın, 16. yüzyıldan beri Anadolu topraklarının milyonlarca insanı göçmen olarak aldığını söyledi.

"Bir ayrım içerisine hiçbir zaman girmedik"

Türkiye'nin hiçbir zaman insanlar arasında dil, din, etnisite ayrımı yapmadığına işaret eden Kalın, Suriye'yle ilgili olarak da oradaki dini azınlıkların hak ve hukukunun korunması noktasında üzerilerine düşeni yaptıklarını belirtti.

"Oraya yardım götürürken de operasyon yaparken de o bölgeyi teröristlerden temizlerken de hiçbir zaman burası Hristiyan bölgesi, Sünni bölgesi, Kürt bölgesi gibi bir ayrım içerisine hiçbir zaman girmedik." diyen Kalın, bu konuda sicilin temiz olduğunu dile getirdi.

Gerek Fırat Kalkanı Harekatı, gerekse Zeytin Dalı Harekatı'nda, Cerablus'tan İdlib'e, Afrin'e kadar uzanan coğrafya içerisinde bunun net şekilde görüldüğünü vurgulayan Kalın, "PYD, YPG, PKK propagandası olarak yapılan bu tür açıklamaların, yani Suriye kaynaklı yapılan açıklamaların arka planına iyi bakmak gerekiyor. Hala birileri bize PYD'yi ve YPG'yi terörle mücadele eden, DEAŞ barbarlarına karşı mücadele eden özgürlük savaşçıları gibi takdim etmeye çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Terörü estetize eden yaklaşımlar, zaman zaman batı basınında öne çıkıyor"

Kalın, birtakım imgeler, özellikle "Kürt kadın savaşçıları" üzerinden, terörü estetize, romantize eden yaklaşımların zaman zaman Batı basınında öne çıktığını bildirdi.

Gerçeklerin sahada farklı olduğunun altını çizen Kalın, 2014'te ve 2015'te İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Uluslararası Af Örgütünün yayımladığı raporları hatırlattı. Kalın, bu raporlara bakıldığında, PYD ve YPG'nin kendi kontrolü altındaki bölgelerde ne tür insan hakları ihlalleri yaptığının açık şekilde görüldüğünü ifade etti.

Kalın, insan kaçırmanın, köyleri yakmanın, keyfi tutuklamaların, infazların, siyasi partilerin, medya kuruluşların kapatılmasının, göç gibi birçok uygulamanın insan hakları örgütleri tarafından savaş suçu olarak nitelendirildiğini kaydetti.

Batılı ülkelerin PYD'ye destek siyaseti çerçevesinde bu tür raporların hasar altı edildiğini, gündeme getirilmediğini söyleyen Kalın, kendi gözlemlerinden, Suriye halkının aktardıklarından, terör örgütlerinin amacının, birlik, beraberlik, barış, huzur sağlamak değil kendi gündemlerini empoze etmek olduğunun net şekilde görüldüğünü vurguladı.

Kalın, güvenli bölgenin bu ihlalleri de ortadan kaldıracak bir adım olarak önem arz ettiğine dikkati çekti.

Terör örgütünün propagandalarına hiçbir zaman prim vermeyeceklerini dile getiren Kalın, terör örgütlerine karşı mücadelenin sonuna kadar süreceğini aktardı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Kürt olsun, Arap olsun, Sünni olsun, Nusayri olsun bütün mağdur ve mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

Toplantıda, Irak, Suriye, terörle mücadele, ekonomik durum ve bundan sonraki süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunulduğunu belirten Kalın, "Bildiğiniz gibi özellikle güvenlik notasında Türkiye, aynı anda üç terör örgütüyle mücadele etmeye devam ediyor. Bir tarafta terör örgütü PKK ve uzantısı PYD/YPG diğer tarafta DEAŞ diğer taraftan da FETÖ'ye karşı mücadelemiz devam ediyor. Bunula ilgili genel bir değerlendirme yapıldı. Güvenlik noktasında Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının sunumları oldu. Bundan sonraki süreçle ilgili de terörle mücadele kararlılığımızın tam olarak devam edeceği vurgusu güçlü bir şekilde yapıldı." ifadelerini kullandı.

Terör örgütü PKK'ya çok ciddi darbeler vurulan Pençe harekatlarının süreceğini, İçişleri Bakanlığınca yürütülen Kıran Harekatı'ndan da netice alınmaya devam edildiğini söyledi.

Toplantıda bölgedeki gelişmelerin de etraflı bir şekilde ele alındığını söyleyen İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dışişleri Bakanımızın da bu konuda bir sunumu söz konusuydu. Burada da özellikle Suriye sahasındaki gelişmeler, Fırat'ın hem doğusu ve hem de batısındaki gelişmeler ele alındı. Geçtiğimiz hafta ABD ile güvenli bölgenin tesisi konusunda bir mutabakata varıldı. Bu doğru yönde atılmış pozitif bir adımdır. Bunun fiiliyattaki uygulaması, süreci ve kapsamıyla ilgili görüşmeler devam etmektedir. Ama genel olarak ana çerçeve üzerinde mutabık kaldığımızı ifade edebiliriz. Bununla ilgili gerek Dışişleri Bakanlığımızın gerek Milli Savunma Bakanlığımızın ve ilgili diğer birimlerimizin görüşmeleri de devam ediyor. Tabii bunun sahadaki uygulaması son derece önemli. Daha önce Sayın Dışişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi Münbiç yol haritasında yaşanan oyalama taktiklerini kabul etmemiz mümkün değildir.

Öte yandan bu adımla birlikte Fırat'ın doğusunda bir güvenli bölgenin tesisi için önemli bir adım atılmış bulunuyor. Bu hem Türkiye'nin Suriye ile sınır güvenliğini sağlama, hem Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlaması konusunda, hem de Suriyeli mültecilerin evlerine dönmesini sağlayacak koşulların oluşturulması noktasında yeni bir süreci ifade etmektedir. Fırat'ın batısına geldiğimizde ise özellikle Türkiye'nin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatı operasyonlarıyla bildiğiniz gibi Cerabulus, Afrin, İdlib arası zaten güven altına alınmıştı. Burası büyük oranda bizim desteklediğimiz gruplar tarafından bir asayişle yönetilmeye devam ediyor. Bu bölgeye geçtiğimiz yıl içerisinde yaklaşık 400 bin Suriyeli mülteci geri döndü. Benzer sürecin güvenlik şartları oluşturulduğu zaman Fırat'ın doğusunda da gerçekleşeceğini öngörüyoruz."

"Rus tarafına tepkilerimizi ilettik"

İdlib konusunda da değerlendirmelerin yapıldığını belirten Kalın, "Oradaki durumun kritik bir hassasiyet arz ettiğini ifade edebilirim. Bununla ilgili özellikle 9'uncu gözlem noktamızın intikal yoluna yapılan saldırı ve o konvoyda hayatını kaybeden Suriyeliler ve yaralanan siviller konusunda da tepkilerimizi Rus tarafına ilettik. İlgili birimlerimiz görüşmelerini sürdürüyorlar. Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile bir telefon görüşmesi olacak. Bu konuyu da etraflı şekilde orada konuşma imkanları olacak." ifadelerini kullandı.

Kalın, "İdlib mutabakatı çerçevesinde Türkiye'nin 12 gözlem noktasının bulunduğu yerlerde güvenliğin tam olarak sağlanması ve buralarda herhangi bir askeri operasyonun olmaması konusunda mutabakat vardı, buna uyulmasını bekliyoruz. Bununla ilgili girişimlerimiz devam etmektedir. Özellikle o bölgede silahtan arındırılmış ve çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilmiş sınırların korunması büyük önem arz ediyor. Aksi halde hem bu mutabakatın ihlali hem de buradan doğacak bir insani dram kaçınılmaz hale gelecektir. Bununla ilgili de çok yönlü değerlendirme ve girişimlerimiz devam ediyor. Buradan özellikle rejimin bu ihlallerine son vermesi çağrımızı da yenilemek istiyoruz." dedi.