Mustafa Armağan, Derin Tarih dergisinin Ekim sayısında Cafer Tayyar Paşa’nın Kâzım Karabekir’i savunmak maksadıyla Ankara’daki İnkılâp Tarihi Enstitüsü’ne yazmak istediği; ama Karabekir Paşa tarafından başına bir iş gelir diye gönderilmesi engellenen mektubu paylaştı. Mektubun İstiklâl Savaşı’nın içinden gelen bir Paşa’nın, öbür İstiklâl Harbi kahramanının susturulmak istenmesi karşısındaki infiali ve hakikatleri söyleme yürekliliğini yansıttığını belirten Armağan, belgenin aslının bulunamadığını, 1960’lı yıllardaki bir neşri sayesinde duyulabilmiş ama onunla sınırlı kaldığını vurguluyor.
İşte, tamamı Derin Tarih’in Ekim sayısında yayınlanan Cafer Tayyar Paşa’nın mektubundan 3 çarpıcı başlık:
0. Kazım Karabekir Paşa, Garbin zaferinin temelini attı
Ben daha sonraları İstiklal Harbimizin siyasî ve askerî planları ve bunların tatbikleri için Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir Paşalar arasındaki muhabere ve vesikaları da tamamıyle gördüm ve okudum. Gerçi İzmir, Maraş, Urfa, Antep gibi yerlerimizin işgallerinden sonra yer yer millî kuvvetlerimiz kükremiştir. Fakat felâketi daha vukuundan evvel gören ve tedbirler hazırlayan ve tatbik sahasında icap ettikçe Atatürk ile çekişen yalnız Kâzım Karabekir Paşa olduğu, evrak üzerinde dahi görülmektedir.
Silah vermemek, teşkilatı lağvetmemek, şahıs vermemek –ki bunda Atatürk de dahildir-, hudud ötesinde İslam şuraları kurmak ve bunları kuvvetlendirmek ve bu suretle Ermenilerin yapacağı katliamı önlemek ve millî cepheden idare için Erzurum Kongresi’ni toplatmak, Bolşeviklerle dostluk temin etmek ve derhal Şark harekatını yapmak ve bu suretle kuvvetlerin Batıya naklini temin etmek, Kâzım Karabekir Paşa’nın yaptığı işlerdir(...)
Şark harekâtı, Karabekir Paşa tarafından mes’uliyeti deruhte edilerek yapılmış, millî cidalin ilk zaferidir ki, bununla bütün Şark vaziyeti ıslah edilmiş ve Garbin zaferinin temeli atılmıştır(…)
0. Karabekir Paşa, M. Kemal Paşa’yı İtilaf devletlerine karşı himaye etti
Ankara millî hükümetinin kuruluşundan sonra Sakarya zaferine kadar geçen buhranlı günlerde dahi millî hükümetimizin ve hususiyle Mustafa Kemal Paşa’nın mevkii her türlü entrikalarla sarsıldığı sıralarda şarkdan birbiri ardınca Karabekir Paşa’nın gönderdiği fedailer Mustafa Kemal Paşa’nın konumunu sağlamlaşmıştır.
Silahsızlık, cephanesizlik yüzünden ümitlerin kesildiği günlerde şarkdan silah, cephane, malzeme ve hatta muntazam kıtaların garbe akını başlamıştır(…)
Fakat ne yazıktır ki, sulhe kavuştuktan sonra, Padişahlığın kaldırılması, hükümranlığın millete devri, inkılap fikrini ilk defa Karabekir Paşa’nın Meclis kürsüsünden ortaya atmasına rağmen istikbal hakkındaki fikirlerine hürmet şöyle dursun, mazi olan millî kurtuluşumuza ait vesikaların bile elinden alınmasına çalışılmış sürekli onun ve bu hakikatleri yakından gören ve bilenlerin aleyhine yürünmesine başlanılmıştır(…)
0. Karabekir Paşa'nın evi basılarak kitabı yakıldı
Hele 1933’de Mayıs ayında Milliyet gazetesinde Siirt mebusu Mahmut (Soydan) vasıtasıyla başlayan haksız ve yersiz hücumlara karşı Kâzım Karabekir Paşa’nın vesikalara dayanarak ve muteber şahitler göstererek verdiği cevapların devamına müsaade olunmadığı gibi bastırmakta olduğu İstiklal Harbimizin Esasları (Yanlış Bilgi Felaket Kaynağıdır) adlı eserin birinci cildi bitmek üzere iken çok çirkin hareketler yapılmıştır. Şöyle ki:
Önce pek sıkı takip ve gözetlemeler başlamış ve üç bin nüsha kitap hususi ellerle matbaadan alınarak Bakırköy’de, Hazinedar çiftliğinde kireç ocaklarında yakılmış, sonra da Kâzım Karabekir Paşa’nın, bu arada yakın arkadaşlarından benim ve kardeşimin, eski Kastamonu mebusu emekli albay Halit (Akmansü) Bey’in evleri aranmıştır.
O gece tesadüfen ben de Kâzım Karabekir Paşa’nın köşkünde misafirdim. Bu hadisenin fiilî şahidiyimdir. Yüze yakın sivil ve üniformalı polisler daha geceleyin köşkü kuşattılar ve güneş doğmadan önce paşayı ve çoluk çocuğu uykudan uyandırarak köşkün her katına çifte nöbetçiler dikerek tecrid ettiler (…)