İlk iki bölümü yayınlanan vampir hikayesi Yaşamayanlar, senaryosu, oyunculukları ve bol intikamlı replikleriyle dikkat çekiyor. Ama bu hikaye bizi, klişeleşmiş Türk dizi hikayelerinden ötesine götüremiyor. Türkiye'nin ilk fantastik dizisi Yaşamayanlar, ilk iki bölümüyle görücüye çıktı. Herkesin beklediği belki de bir Alacakaranlık hikayesiydi. Sosyal medya da, izleyip yorumlarını belirtti.
Bir kısım diziyi beğenen kitlenin sadece Kerem Bursin ve Elçin Sangu hayranları olduğu şeklinde yorumlar yapsa da, diziyi beğenen kitlenin sayısı azımsanmayacak kadar çok.
Peki aslında Yaşamayanlar tam olarak ne? Ve bekleneni verebildi mi? Sizin için Yaşamayanlar'ı izleyip bu sorulara yanıt aradık.
1. İntikamın seni beslesin
Klasik Türk dizilerinin hikayelerini dayandırdığı temel bir duygudur intikam . Geçmişten gelen hırs, karşısındaki kötüyü yok etmek için güçlendirir asıl kahramanımızı. Yaşamayanlar'ın ilk klişesi de bu. Öyle ki dizi, açılışını bile bununla yapıyor. Elçin Sangu ve Selma Ergeç, intikam almak için bekleyen iki karakter. Verdikleri mesaj ise şu: Seni öldürmeyen şey güçlendirir .
2. Kötülüğü yapan ama içerisinde hep iyilik olan
Sangu'nun oynadığı Mia, tam olarak bunun tespiti. Aslında Dimitry'den intikamını alırken kullanacak olduğu 'güzellik' kavramı, aklımıza iki hikayenin temelini getiriyor: Kötü çocuğu iyi yapma gücü ve insanlar ile vampirler arasında süren savaş içerisinde her iki tarafı da yanında tutma mücadelesi . Bu sebeple bir şekilde Mia'ya hiç kızamıyoruz. Çünkü o aslında insandır. Bu sebeple o hep, klişeleşmiş olan 'iyi ve sevilesi kız' görevini üstleniyor.
3. Vampirler de sever
Dimitry ve Numel... Dimitry ne kadar katı ve acımasız ise Numel o kadar iyi, insan görünümlü ve vefakar. İkisini temelden ayıran şey ise sevgi. Bu iki karakter de bize, klişeleşmiş yaz dizilerinde yer alan asil ve soğuk erkek ile temelden iyi olan ikinci erkeği hatırlatıyor. Cool vampirimiz Dimitry'i sevgi mi yola getirecek? Ya Numel? O hep böyle geri planda mı kalacak yoksa vampirler dünyasında kazanan sevgi ve iyilik mi olacak?
4. Başa gelebilecek olan en çetin belaların ana temeli
Nilperi Şahinkaya'nın canlandırmış olduğu vampir karakteri, kuşkusuz ki Mia'nın en çetin düşmanı olacak. Vampir hikayesi de olsa, kadınlar arasındaki esas erkek mücadelesi burada da işliyor. Özetle diyebiliriz ki, kötü ve duygusuz adamın, iyi ve mücadelesi olan kızımıza aşık olması ve bu sebeple ikinci planda olan kızın, asıl kıza çeşitli kumpaslar kurmaya çalışması klişesi burada da işleyecek gibi duruyor.
5. Varoşlarda bekleyen düşmanlar
Sanırız dizinin en şaşırtan ve ne ilgisi var şimdi dedirten kısmı da bu. İstanbul'un en kenar mahalle hatta varoşu diyebileceğimiz bir semtten beslenen vampirler ve onlarla mücadele eden bir çete. Çeteyi oluşturanlar ve giyiniş tarzları, baktığımızda bizlere, günümüzün en sık tüketilen fakir ama güçlü - gururlu gençleri, hayat üniversitesinden mezun tarzı kimlikleri hatırlatıyor. Aslına bakarsanız izlerken bir yerlerden sanki Çukur'da duyduğumu o 'Bu hayatın heycanı meycanı yok' şarkısını duyacağız gibi bir his uyanmıyor da değil.
6. Son söz:
Sanırız dizi için net bir şey söyleyebilmemiz ancak 8 bölümün tamamının yayınlanmasıyla mümkün olacak. Fakat yine de, bir diğer Blu TV dizisi olan Masum kadar bir etki oluşturamayacağını söylemek oldukça mümkün.