Husi hareketinin kurucusu Hüseyin Bedrettin el-Husi kimdir?

HABER MASASI
Abone Ol

Ensarullah hareketinin öncüsü Hüseyin Bedrettin el-Husi'nin kim olduğunu, İranla olan kuvvetli ilşkisini, Husileri kimin vurduğunu ve eylemlerinin ardındaki ideoloji odağında editörümüz Sena Özyurt anlattı.

Hüseyin Bedrettin el-Husi Yemen, Sadaa'da doğdu. Doğum tarihi 1956 olarak biliniyor. O doğduğunda henüz Kuzey ve Güney Yemen birleşmemişti. Kendisi de Kuzey Yemen'de doğmuştu. İnanç olarak Yemen'in Zeydi'lerindendi. Bedrettin Husi'yi ve Husileri anlamamız için anlamamız gereken birçok nokta var, Zeydi'ler de bunlardan biri. Her şeyi çok daha iyi anlayalım diye önce size kısaca Yemeni, ardından da Zeydi'leri anlatacağım.

Yemen'de ne değişti?

Yemen, 1538'de Osmanlı Hakimiyetine girdi ve uzun yıllar boyu Osmanlı hakimiyetinde kaldı. ancak bölgedeki Zeydi grupların varlığı yönetimi güçleştiriyordu. Osmanlı idarecileriyle küçük Zeydi hanedanlıkları arasında güç mücadeleleri vardı. 1800'lü yıllar boyunca ise Zeydiler çokça kez isyan çıkardılar. Bunlar mezhepsel farklılıklardan çıkan isyanlardı. Bu isyan hareketlerinin patlamasında ise İngiltere ve İtalya gibi devletlerin kışkırtmaları da büyük bir etkendi.

1904'te ise Yemen aşiretleri tarafından Osmanlı askerlerine karşı yapılan yaklaşık 1 yıl süren bir kuşatma oldu . Yemen'de Osmanlı askerleri aç ve güçsüz bırakıldı. Payitahttan gelen destek ise zorlu yol koşulları dolayısıyla oraya ulaşamadı. Bunlara ek İmam Yahya eşliğinde bir grubun Osmanlı idarecilerinin ve Türk'lerin yaşadığı San'aya girip askerlere ve halka saldırması, evleri, dükkanları yağmalaması var. Tüm bu yaşananların üzerine yakılmış bir ağıt vardır, Yemen Türküsü. Aslında hepimizin bildiği türkünün hikayesi buradan çıkmıştır. Gidenin dönemediği Yemen.

Bu isyan bastırılsa da 1911'de İmam Yahya liderliğinde patlayan bir isyan daha bastırılıp İmam Yahya ile anlaşmaya varılması sonucu Yemen tekrardan sadakatle Osmanlı'ya bağlanmıştı. Öyle ki Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Arap İsyanlarına katılmamıştı. Ancak savaş sonrasında Osmanlı'dan koptu ve İngilizlerle bağlantıya geçerek Güney Yemen'in kontrolünü onlara verdi. Karşılığında ise Kuzey Yemen'de İngiltere tarafından tanınacak olan bağımsızlığını ilan etti.

1960'larda İmam Yahya bir suikastle öldürüldü. Mısır desteği ile Kuzey Yemen'de bağımsız bir devlet kurulurken Güney Yemen tıpkı onlar gibi bağımsızlığını istiyordu. Güney Yemen de bağımsızlığını kazandıktan bir süre sonra 1990'da iki devlet birleşti ve bir Yemen cumhuriyeti kuruldu. Ancak sizin de bildiğiniz gibi bölgede karışıklıklar hiç bitmedi. İç savaş çok kısa bir sürede tekrar patladı. Burada elbette Yemen'deki grupların güçlenmesinin payı vardı. Husi'ler de güçlenen bu gruplardan biriydi.

Zeydilerin siyasal yapısı

Husiler Zeydi'dir. Zeydiler Şii ama dini pratikler açısından İslam'a daha yakın bir taraftalar. Şiilerin inandığı gibi ilk 4 imama inanıyorlar ama 5. imamda ayrışıyorlar. Fıkıh açısından da Sünni gibiler. İşte Husiler bu Zeydi grupların en önde geleni. Resmi adı Ensarullah. Grup ismini bugünkü konuğumuz olan Hüseyin Bedrettin el-Husi'den alıyor. Babası gibi Zeydi olan Hüseyin Bedrettin el-Husi, sonradan İran'da ve Lübnan'da gördüğü ilahiyat eğitimi sonucu 12 İmamcı Şii mezhebini kabul etti.

Husiler, devlet yönetiminin Hz. Muhammed'in soyundan gelen yöneticilere ait olması gerektiğini iddia ediyor. 1979 Devrimi sonrası İran'da kurulan "Velayet-i Fakih" sistemine benzer bir "İmamlar devleti"nin kendi soyları çerçevesinde tekrar kurulmasını istiyorlar. Çünkü kendi soylarının Hz.Muhammed'in soyuna dayandığını düşünüyorlar.

İran Devrimi tüm Ortadoğu gibi tabii ki Yemen'i de etkiledi. Ancak Husi liderlerin böyle radikal bir ekol değişikliği yapması, kurulacak olan hareketi de İran ile siyasal açıdan paralel bir noktaya getirdi.

Hüseyin Bedrettin el-Husi kimdir?

1980'li yıllarda Zeydiliği yeniden canlandırmak ve selefiliğe engel olmak amacıyla Şebabel Müminin, yani Genç Müminler Forumu kuruldu. 1992'de kurulacak olan Ensarullah hareketinin temelleri burada atıldı. Hüseyin Bedrettin El-Husi de bu forumun önde gelen isimlerinden biriydi. Ailesi Yemen'in bilinen ailelerindendi. Hüseyin'in babası ünlü bir Zeydi alimdi. İran'da ve Lübnan'da ilahiyat eğitimleri aldı.

Oğlu Hüseyin de onun izinden giderek aynı eğitimleri gördü. 1980'lerde ilahiyat okurken Genç Müminler hareketine katılmıştı. Üniversitede çeşitli etkinlikler yaparak hareketin tabanını genişletti. Bu aktivizmi hiç bırakmadı, hatta tarih 1990lara geldiğinde artık siyasi söylemlerde bulunmaya başlamıştı. Bu garip değil zira babası da Zeydi tabana seslenen Hak Parti'den siyasete girmişti. Hüseyin de 1993 ve 1997 arası 4 yıl milletvekilliği yaptı. 2000'de milletvekilliğini bırakarak hareketin liderliğine geldi. Babasıysa hareketin tam bir dini lideri olmuştu.

Hareket, davetçi bir sivil toplum kuruluşuyken siyasi bir nitelik kazanması uzun sürmeyecekti. Çünkü Hüseyin Bedrettin El-Husi, 2001 yılında ABD'nin yanında yer almasının ardından Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in iç ve dış politikalarını şiddetle eleştirmeye başlamıştı. Husilerin şikayetleri arasında ekonomik ve sosyal marjinalleşme, hükümetteki yolsuzluk, devletin ABD ve Suudi Arabistan'la yakın işbirliği içinde bulunması da yer alıyordu. Tabii ki bunlar bir yana, Husilerin asıl derdi, Salih'i Zeydi olmasına rağmen meşru bir hükümdar olarak görmemeleriydi. Çünkü Salih değil, Husi ailesi peygamber soyundan geliyordu ve ancak onların kurduğu bir iktidar meşru olabilirdi.

Bunun yanı sıra, Hüseyin Bedrettin Husi ve destekçileri, 11 Eylül olayları ve Afganistan-Irak işgali sonrası ABD'yi de sert bir dille eleştirmeye başladı. Eleştirmekle kalmadı, hareketçe camilerde Amerikan ve İsrail karşıtı vaazlar verildi, sokaklarda gösteriler yapıldı, bayraklar yakıldı. ABD'deki Bush yönetimiyle terörle mücadele konusunda ortak çalışma yürüten Ali Abdullah Salih rejimiyle gittikçe arası açıldı.

Rejim, 2004'te Hüseyin hakkında ruhsatsız dini merkezler kurmak, Genç Müminler hareketini silahlandırmak ve Amerikan karşıtı şiddet içeren protestolar düzenlemek gibi suçlamalarda bulunarak tutuklama kararı çıkardı. Hüseyin bu karara itiraz edince 6 yıl sürecek olan Husi isyanı başladı. İsyanın başlamasından çok kısa bir süre sonra Yemen polisi 18 Haziran 2004'te, Sana'daki Ulu Camii önünde gösteri yapan 640 Ensarullah destekçisini tutukladı.

Temmuz ayında Hüseyin'in yerini ele verebilecek ve yakalanmasını sağlayabilecekler için önce 55 bin dolar, sonra 75 bin dolar ödül koydu. Çok sürmedi, eylül ayında Yemen güvenlik güçleri, Hüseyin Bedrettin El-Husi ve adamlarını Suudi Arabistan sınırına yakın dağlık bölgedeki mağaralarda saklanırken buldu. Husi ve adamları, tutuklama operasyonunda öldürüldü.

Husilerin İran ile ilişkisi

Ölümü, isyanın dozunu arttırdı. Husi'ler, Suudi Arabistan sınırının hemen güneyinde konumlanıyordu. Bu kargaşadan rahatsız olan Suudi Arabistan, Ali Abdullah Salih yönetimine finansal ve askeri yardımlar yaptı. Ancak Husi isyanı bastırılamadı, Husiler kontrolü altında olmayan toprakları da ele geçirmeye başladı. Çünkü Husiler de İran'dan destek alıyordu. Bu İran bağlantısını Ali Abdullah Salih, 2008'de New York Times'a verdiği ropörtaj sırasında söylemişti. Batı merkezli araştırmalar sonucunda da İran ile Ensarullah hareketinin bağlantısı ortaya çıkmıştı.

Yemen'li ve Batılı araştırmacılar, Husilerin altı yıllık bir isyanı, özellikle karşılarında Suud destekli bir rejim varken başarıyla sürdürmeleri ve rejimi Şubat 2010'da istedikleri şekilde bir ateşkese zorlamalarının sadece kendi kaynaklarıyla yapabilecekleri bir şey olmadığını söylüyor.

Hüseyin Bedrettin El-Husi'nin ölümü

Hüseyin Bedrettin El-Husi Eylül 2004'de öldü demiştik. Hüseyin'in ölümünün ardından hareketin liderliğine geçici olarak babası Bedrettin el-Husi geçti. O da 2010'da doğal sebeplerden öldü. Onun yerine Abdülmelik El-Husi geldi. Ali Abdullah Salih, Yemen Devriminin ardından 2012'de istifa etti. Hüseyin'in mezarının Zeydiler için bir türbe haline gelmesini engellemek için cenazesini ailesine teslim etmemiş, Sanaa'daki bir hapishaneye gömdürmüştü. 28 Aralık 2012'deyse Yeni Yemen hükümeti, ulusal uzlaşma görüşmelerini desteklemek için bir iyi niyet jesti olarak Hüseyin Bedrettin El-Husi'nin cenazesini ailesine teslim etti. Hüseyin'in yeniden gömülmesi, son cenaze töreni tabii ki çok kalabalıktı.