Her bir fotoğrafını bilgisayarınıza duvar kağıdı yapmak isteyeceğiniz, birbirinden güzel görsellerle ve kapsamlı içeriklerle dolu Skyroad Dergisi'nden en beğendiğimiz görselleri ve hikayelerini paylaşıyoruz. Seyahatten kültür-sanata, yemekten gündelik hayata farklı coğrafyaların yaşam kültürleri ve şehir hayatının koşuşturmacasında gözden kaçan “sırlı" detaylar, Skyroad Dergisi'nin her sayısında birbirinden canlı fotoğraflarla işleniyor.
Skyroad Dergisi'nden, elemekte oldukça zorlansak da, en beğendiğimiz görselleri ve dergideki hikayelerini sizlerle paylaşıyoruz.
Seçtiğimiz fotoğraflara ve onların hikayelerine Fairuz eşliğinden bakmanızı öneririz. :)
Derginin sosyal medya hesapları: Facebook Twitter 0. Abbas Yolcu, Skyroad için yazdı; "Herkesin San Francisco'su kendine!" 'Gitmediğin yer de senindir'
Babam 'Döngel burun' derdi; 80'lerde Türk TV ekranlarındaki ilk Amerikan polisiyesi sayılabilecek San Francisco Sokakları'nın ihtiyar dedektifi Karl Malden'e. Genç refiki Michael Douglas ile her bölüm maceradan maceraya koştukları o diziden aklımda, San Francisco'nun katlanmış halı gibi şehrin içine serilmiş ve bir ucu hep denize çıkan geniş caddeleri kaldı.
Yokuşları, köprüleri, o rahvan caddelerinde gerçek arabaların arasında bir çocuğun unuttuğu oyuncağı gibi duran renkli tramvaylarıyla şehir de dizinin başrol oyuncusuydu. Kahramanlarımızın suçluların peşindeki arabası, bir yolda ilerleyerek değil de sanki zıplaya zıplaya inerdi o kıvrım kıvrım, tümsekli-düzlüklü yokuşlardan…
Paşa gönlünüzü oyalar
İstanbul'un her yerinden San Francisco'ya kolayca ulaşılabilinir. Belli noktalardan servisler de kalkıyor. Havaalanına vardığınızda Dış Hatlar Terminali'ni kime sorsanız gösterirler. San Francisco biraz bizim Eminönü gibi, keşmekeş, rıhtımlar, kalabalık, trafik ama her yeri deniz… Funky ritmler, Pasifik rüzgârlarının dolaştığı sokaklar, herkeste bir neşe, bir hafiflik, bir vurdumduymazlık. Fakat Eminönü'ndeki gibi hayatın çetin bir mücadele vererek yaşandığı ter kokan havası yoktur burada.
Her San Franciscolu eğlenmek, paşa gönlünü oyalamak için vardır sanki bu dünyada, kimse zora gelmez, sıkıntıya gelemez, bir oyundur, filmdir hayat, gerçek değildir, gerçek olmayacak kadar hafiftir burada yaşam. O yüzden dizide olduğu gibi suçlular da kolayca, hemencecik yakalanır, yakalanan da yakalayan da aslında eğlenir, şakacıktandır burada her şey. Ama gün bitip de el ayak çekilince öyle bir keder de çıkar ki, o şıkıdım şehir burası mıydı dedirtir insana. Birden yolunuzu keser, karşınıza bütün cesametiyle dikilir. Bu tür durumlar için yanınızda mutlaka kedersavar bulundurun. Mp3 çalarınızdan dinleyeceğiniz bizim havalar iyi gelir. Pasifik kıyısında bir banka oturup kulaklığınızdan Osman Aga, Erkilet Güzeli falan dinleyin, göreceksiniz rahatlatacak.
San Franciscolular geniş olur. Yarıdan fazlası da 'x large'giyiyor zaten. Ayrıca bencildirler, turistlere karşı da son derece lakayt tavırları vardır. Var mısınız yok musunuz hiç umurlarında olmaz. San Francisco esnafıysa kuralcıdır. Etikette yazan rakamdan yarım cent aşağı inmezler, boşuna pazarlık etmeye çalışmayın. Hele İspanyol aksanlı İngilizceleriyle sizi canınızdan bezdirirler.
Golden Gate, Alcatraz falan yazmıyorum buraya, onlar internette var, isteyen açar bakar, gider görür. Ayrıca gezmek o şehrin ruhuna dokunmaktır, aromalı kahve yanında peynirli kek yiyebileceğiniz şehrin en meşhur kafesini arayan varsa bulur. Ayrıca mideyi değil ruhu gezdirmek lazım. Lakin şu hayatta kendinizi oyalayabileceğiniz, etrafta avare avare gezerken kimsenin umurunda olmadığınızı doyasıya hissedebileceğiniz yegâne lokasyonlardan biridir San Francisco.
San Francisco'ya bir gün gideceğim ve böyle bir şehirle karşılaşacağıma eminim…
0. Tunus'tan Sevilla'ya
Kuzey Afrika'nın Akdeniz sahilinde kurulu Tunus'un başşehri Tunus; Arap, Afrika ve Akdeniz terkibi kültürüyle şaşırtıcı bir gezi deneyimi yaşatıyor. Sonbaharın sonlarına doğru daha da uygunlaşan iklimiyle Tunus'ta, bölgenin devasa çöllerinde safari, farklı kültürlerin izlerinin peşinde bir kültür turu ya da şaşırtıcı lezzetlere sahip yöresel tatların izinde bir gurme rotası çizilebilir.
Yağmur bulutlarının sardığı, kararttığı bir havada daha da heybetlenen tarihi katedraller, saraylar ve görkemli eski eserleriyle Sevilla, sonbaharda görülmeli. Roma dönemi, Müslüman Araplar, Yahudilik ve Hristiyanlığın hâkimiyetinde farklı dönemler geçiren bu tarihi şehir, çok renkli kültürünü her köşesinde hatırlatıyor. Fakat böylesine derin ve köklü bir geçmişe sahip olan bu kenti daha iyi anlayabilmek için geziye başlamadan önce Sevilla hakkında biraz araştırma yapmak yerinde olur. Flamenko'nun anavatanı olarak bilinen Sevilla'da bir Flamenko izlemeden de dönülmemeli.
0. Kapadokya: Tam vakti
Kapadokya, karış karış gezilmeli… Orta Anadolu'nun kavurucu yaz sıcaklarının çekilmeye başladığı, insanı dakika başı bir gölge aramaya zorlamayan sonbahar, Kapadokya'yı hiç ara vermeden saatlerce, doya doya gezmek için ideal bir mevsim. Nevşehir, Avanos, Ürgüp üçgeni içinde Göreme, Çavuşin, Uçhisar ve Ortahisar bölgesindeki vadilerde keşif; Panorama Tepesinden seyir; Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirlerinde dehlizlerden geçilen bir yolculuk; Kapadokya için daha çok zaman ayırmayı gerektiriyor. Balon turlarıyla sonbaharın çizgi çizgi işlediği Kapadokya'ya tepeden bakabilir ya da bölgenin killi kızıl toprağıyla üretilen çanak-çömlek yapım atölyelerinde el becerilerinizi deneyebilirsiniz.
0.
25 nehir tarafından beslenen göl endemik canlılarıyla da zenginleşmiş. Titikaka Dalgıç Kuşu ve Titikaka Kurbağası gölün endemik türlerinden. 60'ın üzerinde yerli balık ve kuş türü 18 de amfibi bulunuyor Titikaka Gölü'nde.
0. Ah Paris!
Lizbon'da Fado'ların ardından hüzünlenmeye devam… Fonda Edit Piaf ve dökülen sarı yapraklar eşliğinde romantik, etkileyici bir şiir gibi duran Paris'te sıra… Sonbaharın dokunaklı duygularıyla hemen sarınmaya teşne olan Paris, daha önce görüp de ilk kez bu mevsimde gideceklere bambaşka bir şehir gibi gelebilir. Eyfel Kulesi civarındaki parklar, kızıl, sarı, kahve tonlarında sararan yapraklarla masalsı bir görünüme kavuşuyor Paris. Meraklı gezginler içinse bu mevsimde kentin arka sokakları, asıl Paris'i olanca cömertliğiyle ortaya seriyor. Biraz daha hareket isteyenler için de sonbaharın Paris'i ideal. Kültür sanat sezonun başladığı bu dönemde moda, sanat, fuar ve festivaller Paris'e sonbaharla gelen güzelliklerden.
0.
Portekiz'in başkenti Lizbon'a sonbaharda gitmek, hareketli ve coşku dolu bir Akdenizli olarak bilinse de mevsimin anlam ve önemine uygun hüzünlü Fado'larıyla sonbaharla bütünleşen şehrin diğer yüzünü tanımak için ideal. Şehre ilk kez gelenlerin kentin ruhuna dokunabileceği Baixa/Chiado, turistlere yönelik aktiviteleri, kafe, restoran ve konaklama tesisleriyle görülecek yerlerin başında. Tarihi kalenin etrafında yer alan Alfama ve Belem, eski Lizbon'un hâlâ yaşadığı gezilecek bölgeler. Akdeniz'den esip tarihi sokaklarından şehrin içine sokulan serin rüzgârların eşliğinde ve turist akınına uğradığı yaz dönemine oranla daha sakin bir Lizbon turu, şehri daha yakından tanımak isteyenler için ideal bir zaman sunuyor.
0.
Yağmurlu zamanlarda adalar gölde yüzmeye başlıyormuş. Geçmişte de bir sıkıntı olduğunda demir alan adalarını hareket ettirip, gölde yer değiştiriyormuş ada halkı.
Adalardan birini ziyaret ettiğinizde yerli rehber adaların nasıl yapıldığını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Geleneksel yaşamlarına dair bilgiler de aktarıyor, hatta isterseniz geleneksel kıyafetlerini de deneyebiliyorsunuz. Renkler ve desenler harika... Bu arada erkekleri örgü örerken görebilirsiniz, bu bir gelenek. Ellerine de yakışıyor hani...
Adadan ayrılırken, biz de hayran olduğumuz el işçiliği hediyeliklerden satın aldık. Ben geleneksel bir botu tercih ettim, desenlere bayılan arkadaşlar da rengarenk kumaşları...
Çocuklarla fotoğraf çektirmeyi de unutmadık tabii. Çocuklar dünyanın her yerinde güzel... Titikaka Gölü ve Uros Adaları da öyle...
0. Kyoto: Şehrin en güzel zamanı
Kapadokya'nın ardından sonbahar rotamızı bu mevsimde dünya çapında ün yapmış fakat ülkemize biraz da uzak bir yere, Japonya Kyoto'ya çeviriyoruz. Küresel iklim konferanslarına ev sahipliği yapan, iklim ve çevre konularını içeren bir BM bildirisi olan Kyoto Protokolü ile bilinen bu kent, sonbaharda bambaşka bir hale bürünüyor. İmparatorluk döneminde Japonya'nın başkenti olan Kyoto, ülkenin en ünlü şehirlerinden biri. Tarihi dokusu, eski saray ve tapınakları yanında özellikle sonbahardaki muhteşem manzaralarıyla eşsiz görüntüler sunuyor. Sonbaharda rengârenk ağaçlar ve bahçelerin kuşattığı geleneksel ahşap Japon evleriyle şehri gezmek bir şölene dönüşüyor.
0. Abant-Yedigöller: Sonbaharın en güzel resimleri
Yurtiçinden bir sonbahar klasiği ile başlayalım turumuza. Harika doğasıyla her mevsim görülmeye değer Abant ve Yedigöller bölgesi, sonbaharla birlikte kahverengiden sarıya bin bir çeşit pastel tonlarla boyanan, büyüleyici bir masal kitabına dönüşüyor. Abant'a gider gitmez önce her şeyi bırakıp göl kenarında bir yere oturun ve muhteşem manzarayı biraz seyredin. Sessiz, dingin ve huzur veren havasını, hayran bırakan doğayı içinize doldurun. Sonra yapacak pek çok şey var: Abant Gölü ve çevresi doğada yürüyüşler için farklı parkurlar sunuyor. At ve faytonla geziler, gölde sandal turu ve bisikletle doğa keşifleri Abant'ta sonbaharın tadına varmak için yapılacaklar arasında.
Türkiye'nin en zengin orman varlığına sahip bölgelerinden olan Bolu'daki yörenin bir diğer harikası ise, Yedigöller. Milli Park olarak koruma altında bulunan Yedigöller, yerli sonbahar rotalarının en özellerinden biri. Gezginleri Yedigöller'e ulaştıran yollardan başlayan bu doğa şöleni, günün farklı saatlerinde “ışığın ve sonbahar renklerinin dansı” olarak karşınıza çıkıyor. Yedigöller Milli Parkı'na adını veren göller; Büyükgöl, Sazlıgöl, İncegöl, Kurugöl, Nazlıgöl, Deringöl ve Seringöl. Görkemli doğanın ortasında birer küçük nazar boncuğu gibi duran göllerin etrafında yürüyüşler dışında, Milli Park bölgesinde alternatif geziler ve civar köy ve kasabalara kültür turları da yapılabiliyor.