Öteki olmanın acısını her zaman azınlıklar bilir. Azınlık, ne çok ne de az bir kelimedir aslında. Ötekileştirip daha kolay kontrol edebilmek için, toplumun bizi olimpik histerilerle isimlere hapsetme yollarından birisidir bu da. Azınlık, eşcinsel, zenci, Yahudi, Müslüman, kısa, şişko vb tanımlarında olduğu gibi. İşte azınlık olan ve dolayısıyla da öteki olan John Merrick, yazının konusu.
0.
Filmin kahramanı John, ender görülen bir hastalık yüzünden doğuştan bozuk bir görüntüye sahiptir. Geçici bir kumpanyada sirk hayvanı muamelesi görmekte ve çok zor şartlarda yaşamaktadır. Farklı görüntüsünü, üzerinden para kazanmak için kullanan bir “sahibi” vardır ve John büyük acılar çekmektedir. Evet, John fizyolojik olarak da psikolojik olarak da öteki olarak doğmuştur. Doğuştan bir ötekidir fakat ötekileştiren her insan gibi, neden böyle davrandıklarına içten içe anlam verememektedir. Ve aslında bunu hak etmediğinden emindir. Ya da insanlar ona küçümseyici ve tiksinerek bakıyorsa, bunda onun en ufak bir suçu yoktur. Yukarıda da ismini verdiğimiz diğer ötekiler de hissettiği ve düşündüğü şey tam olarak bu değil midir?
0.
Filme geri dönecek olursak: Daha ilk başlarında David Lynch bile John’un “ötekiliğinden” yararlanır ve onu yaklaşık yarım saat konuşturmaz. Konuşurken de dramatize eder ve ilk söylediği kelimeyi hecelettirir. Maalesef popülize eder yönetmen, belki de ona yapılanları eleştirdiği bir filmde.
0.
Daha sonra ona yardım
etmek için ve bilimsel olarak “kullanmak” istediğini söyleyip, kumpanyacı kötü
adamdan onu satın alan doktor, diğer arkadaşlarına teşhir eder. Ve bu sahnede
doktorun yaptığı, sirkte onu teşhir eden kumpanyacıdan ne kadar farklıdır?
Sadece üzerinde daha pahalı kıyafetler ve karşısında daha varlıklı insanlar
vardır.
Hasta(!) izolasyon
servisine konulur, sanki bulaşıcı bir hastalığı varmış gibi, ki açıkça
doktorlar belirtmiştir herhangi bir bulaşıcı hastalığı olmadığını. Fakat o
ötekidir ve izolasyon servisine revadır. Doktor ve hastabakıcılar, John’un
konuşmasından dolayı müthiş bir şaşkınlıkla sevinir; ötekilerin öteki olmayanlara
ait özellikleri icra etmesi onları hep şaşırtır çünkü. Örneğin: “Ermeni ama iyi
çocuk” gibi...
0.
Tam anlamıyla sirkteki hayvanlar gibi 21 yaşına gelmiş bir gençtir John. Başta hastanede tepki çeker John, fakat doktor onu savunur. Bu savunmanın nedenini ise doktor kendisi itiraf edecektir: “Görünüşe bakılırsa onu bir meraka dönüştürdüm; bu defa da lunaparkta değil, hastanede”. Yani John, lunaparkın kendisine kibarlık gösteren doktor unvanlı elemanlarına kalmıştır. Çünkü onun kaderinde bir ötekilik vardır ve ne yaparsa yapsın doktor bile olsa karşısındaki, ona öteki olarak bakmaktan kendini alamıyordur.
Hastane çalışanları da epeyce uğraşmıştır onunla ve hastane bekçisi herkese onu tanıtan (!) gazete haberini okurken şöyle der: “Görüntüsü o kadar korkunç ki kadınlar ve hasta insanlar onu gördüklerinde kaçıyor”. Kadınlar ve hasta insanlar bölümüne dikkat çekmek isterim, zira erkekler korkmaz gazeteye göre! Kadınlar ve hastalar aynı safta, erkekler diğer saftadır.
0.
Fil Adam John’u sergileyen kötü adam Bytes, onu hastaneden kaçırıp tekrar sirkte sergilemeye başladığında, ondan öfkesini almak için çok kötü davranır. Onu döver, horlar, mobbing yapar… En son bunlara dayanamayan yardımcısı ise “Bytes artık yeter, o hasta.” diye çıkışır. Bytes’ın ise cevabı korkunçtur: “Bırak gebersin. Ama o et parçasını gömeceğimi sanma sakın!”
Burada da ölse bile onu toprağa vermeyeceğini, kemiklerinden bile yararlanacağını, toz toprak olana kadar onu ötekileştireceğini itiraf eder aslında Bytes. Bu da ölse bile karnavalın (!) devam edeceğini işaret eder. Karnaval, “karne” kelimesinden gelir ve “et” demektir. Bir insanın burada ete indirgendiğini görürüz ve o etin ötekileştirildiğini.
Filmin sonuna doğru, sirkte çalışanların ona nasıl yardım ettiğini ve maymunların içine konulduğu kafesten onu nasıl kurtardığını görürüz. Gemiye bindirilirken “bol şans arkadaşım” der ona bir cüce: “bizden başka kimin şansa ihtiyacı vardır ki” evet ötekilerden başka kimsenin şansa ihtiyacı yoktur!
0.
Yazının son bölümünü ise tüm ötekiler adına John Merrick’e bırakıyorum:
“Görünüşümün biraz tuhaf olduğu doğrudur. Fakat beni suçlamak Tanrı’yı suçlamak demektir. Kendimi yeni baştan yaratabilseydim, sizi memnun etmek konusunda başarısız olmazdım. Eğer bir kutuptan diğerine uzanabilseydim, ya da bir karışımla okyanusu kavrayabilseydim, ruhum tarafından ölçülü olurdum. Akıl bir insanın ortalamasıdır…’’
-SEMİH PARLAK