Devrik lider Saddam Hüseyin'i idama götüren süreçte ne oldu?

Saddam’ın naaşı, 17 saat ambulansta bekletildikten sonra yönetimin izin vermesi üzerine, doğum yeri olan Tikrit yakınlarındaki Avca köyünde oğlu Uday ve Kusay’ın mezarlarının yakınına defnedildi. Saddam’ın cenaze namazında, çok az kişi vardı. Daha sonra mezarı, ülkenin dört bir yanından gelenlerin akınına uğrayacaktı.

İdamdan önce, hakim infaz kararını okurken Saddam şöyle haykırmıştı: “Yaşasın halk, yaşasın cihad, yaşasın millet, kahrolsun Amerikalılar!”. Saddam’ın, kendisine sakinleştirici vermek isteyen ABD’li doktoru reddettiği ve “Bunu kaldırabilecek imanım var” dediğini, ayrıca Saddam’ın Ramazan boyunca Kur’an’ı sekiz defa hatmettiğini de açıklanmıştır.

Başlarına maske geçirmiş cellatların, Şii oldukları açıklansa da daha sonra CIA ve MOSSAD ajanları olduğu iddia edildi. Sebebi ise ikinci sefer Kelime-i Şehadet getirirken sözlerinin tamamlanmasına müsaade edilmeden altındaki kapağın açılması olarak gösterilmiştir. Nedeni ise kim olursa olsun bir Müslümanın, idam sehpasındaki birine o şekilde hakaret etmeyeceği olarak gösterilmiştir.

Saddam Hüseyin, 30 Aralık 2006’da sabah 05.00 sularında idam edildi, idam edildiği kamuoyuna açıklandıktan kısa bir müddet sonra, idamıyla ilgili cep telefonuyla kaydedilmiş görüntüler bütün dünya televizyonlarında gösterilmeye başlandı. Bu görüntülere göre Saddam Hüseyin, son derece sakin bir şekilde idam sehpasına çıkmış, bu arada kendisine laf atan, hakaret eden cellatlarıyla tartışmıştı. 

Amerikalı muhafızlarının, avukatlarının, infazında hazır bulunanların anlatmasıyla bazı bilgiler ortaya çıkmıştır. Saddam, hapishanede iken zamanının çoğunu Kur’an okuyarak ve dua ederek geçirmiştir. Yemeği, hayvanat bahçesindeki yırtıcı hayvanlara verildiği gibi kapı altından verilmesi karşısında, bu tavrı protesto etmiş ve verilen yemekleri yememeye başlamıştır.

26 Aralık 2006’da Temyiz Mahkemesi Saddam Hüseyin’in idam cezasını tasdik etti.

Saddam, mahkeme esnasında sert ve kararlı tavırlarıyla dikkat çekti. Sık sık mahkeme heyetiyle tartıştı. 17 Temmuz 2005’te 148 Şiinin ölümünü ele alan Duceyl davasıyla ilgili tahkikat tamamlandı. 19 Haziran 2006’da Saddam Hüseyin, üvey kardeşi Barzan El Tikriti ve Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan için idam istendi. 5 Kasım 2006’da Saddam Hüseyin, üvey kardeşi ve devrim mahkemesinin eski başkanı, idama mahkum edildi.

Irak’ın işgalinden sonra, Saddam’dan uzun müddet haber alınamadı.  22 Haziran 2003’te, Saddam Hüseyin’in iki oğlu Uday ve Kusay, bir Amerikan baskınında öldürüldü. Saddam Hüseyin, 13 Aralık 2003’te Amerikan askerlerince Bağdat’ın düşüşünden 9 ay sonra, Tikrit’te yakalandı. Saçı sakalı dağınık, perişan bir dağ adamına benzeyen Saddam’ın ağzı açtırılıp dişleri muayene edilirken çekilmiş görüntüleri, bütün dünya televizyonlarında yayınlandı.  Saddam yakalandıktan sonra, evvela meçhul bir yere götürüldü, 1 Temmuz 2004’te, ilk defa mahkeme önüne çıkartıldı.

11 Eylül 2001’de, Amerika’da ikiz kulelerin yerle bir olmasının ardından. Amerikan idaresi “teröre karşı savaş” bahanesi ile Irak’a yüklenmeye başladı. Irak’ın elinde kitle imha silahları olduğunu söyledi. Daha sonra bu iddiaların, bütünüyle asılsız olduğu ortaya çıktı. Irak’ın işgali ve sonrası: ABD Başkanı George Bush, Saddam Hüseyin’e sürgüne gitmesi için 48 saatlik bir kesin uyarı verdi. Kabul edilmemesi halinde, Irak’a saldıracağını söyledi. Saddam, bu ültimatomu anında reddetti.

15 Ekim 1995’te düzenlenen halk referandumuyla Saddam Hüseyin, oyların yüzde 99.96’sını alarak 7 yıllığına başkan seçildi. 15 Ekim 2002’deki Irak seçiminde ise Saddam Hüseyin, yüzde 100 katılımın sağlandığı seçimde oyların yüzde 100’ünü aldı. 

1991’de Birinci Körfez Savaşı başladı. Bu savaşta. Irak büyük kayıplar verdi. Siperdeki binlerce askeri, Amerika tarafından diri diri toprağa gömüldü. Irak, bütünüyle Kuveyt’ten çıkarıldı. Ardından BM, Irak’a karşı ambargo kararı aldı ve bu karar, 13 yıl en katı biçimiyle uygulandı. Çocuk hastalar için, ilaçların ithaline dahi izin verilmedi.

İran savaşının üzerinden henüz iki yıl geçmeden, Saddam bu defa, 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti. Bu işgal öncesinde de Amerika’nın ve İngiltere’nin işgale yeşil ışık yaktığı, belgeleriyle ortaya çıktı.

Saddam, idareyi tekeline aldıktan hemen sonra çok tartışılacak icraatlarından birini daha yaptı ve İran’a saldırdı. Bu saldırıda, başta Amerika olmak üzere diğer birçok ülkelerin teşviki ve parmağı olduğu çokça tartışıldı. Sekiz yıl devam eden bu “kardeş kavgası”nda, her iki taraftan toplam bir milyon insan öldü. 

Devlet Başkanlığı, Başbakanlık, Baas Genel Sekreterliği, Devrim Komuta Konseyi Başkanlığı ve Ordu Komutanlığı görevlerini birleştirdi ve hepsinin başına da kendisi geçti. Ardından, Baas Partisi içinde tasfiyeye gitti ve 23 yetkiliyi idam ettirdi. Böylece, ülkede “dediği dedik” kişi olmayı başarmış oldu.

1964’te Irak’a dönen Saddam, hapse atıldı. 1967’de hapisten çıktı ve kısa zamanda Baas Partisi’nin başına geçti ve 1968’deki darbede aktif rol üstlendi. Yeni idarede rejimin en güçlü isimlerinden biri olan Saddam, daha sonra, ikbal merdivenlerini koşar adım tırmanmaya başladı. 16 Haziran 1979’da, sağlık nedeniyle resmen istifa eden Ahmed Hasan el Bekir’in yerine geçti. 

1963’te amcasının kızı Sacide Tulfah ile evlenen Saddam, bu evlilikten üçü kız, ikisi erkek beş çocuğu oldu. Saddam, daha sonra Samira Şahbandar ve Nida el Hamdani ile de evlendi ve Samira’dan Ali adındaki bir oğlu daha oldu.

1957’de Baas’a (Arap Diriliş Partisi’ne) katılan Saddam’ın hayatı artık bir siyasi lider olarak devam edecekti. 1959’da adı General Abdülkerim suikastına karışmış, yine bu tarihte ayağından vurulmuş, ardından Tikrit’e, oradan Suriye’ye, daha sonra Beyrut’a kaçmıştı. 

Doğumundan kısa müddet sonra, amcasının yanına gönderilen Saddam, üç yaşına kadar amcasının elinde büyümüş, annesinin İbrahim el-Hassan ile evlenmesi üzerine anne ocağına geri dönmüştü. Üç üvey kardeşi olan Saddam’ı, üvey babası sık sık dövüyordu. Bu şiddete ve baskıya dayanamaz hale gelen Saddam, 10 yaşında Bağdat’taki amcasının yanına gitti ve orada kalmaya başladı.

28 Nisan 1937’de, Bağdat’ın Tikrit şehrinde çobanlıkla geçinen bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Babası Hüseyin Abd El-Macid, Saddam’m doğumundan 6 ay önce ortadan kaybolmuştu. İşte Saddam’ın hayatındaki “esrarengiz” noktalardan ilki buydu. Çünkü babasına ne olduğu bir türlü öğrenilemeyecekti. Yine doğumundan önce, 13 yaşındaki abisi kansere yakalanmış ve vefat etmişti. Eşi kaybolan, evladını yitiren annesi Subha Tulfah El-Musallat, ona, “karşı duran, göğüs geren kişi” manasına gelen Saddam adım koymuştu.