Beşar Esed neden İsrail'e saldırmadı?
İran ittifakı İsrail'e saldırırken Beşar Esed'in Şam yönetimi taarruz desteği vermedi. Peki ama neden?
Hamas, Hizbullah, Husiler, İran ve Irak’taki Şii örgütler hep birlikte İsrail’e saldırıyor. Fakat durun burada bir eksik var. İran’ın ittifakında saldırıya geçmeyen bir tarafın olduğunu siz de fark ettiniz mi? Bu yapbozda neredeyse her şey tamamken bir parça eksik ve hatta kayıplara oynuyor.
13 yıl öncesiydi. Arap Baharı dalga dalga Arap ülkeleri arasında yayılıyordu. Bir sonraki durağı Suriye oldu. 2011’de ülkede iç savaş patlak verdi. O dönem itibarıyla savaşı yakından takip edenler, İran ve Rusya’dan destek gelmeseydi Suriye’de yönetimin düşeceği görüşünde. Evet, evet işte İsrail’e karşı saldırıya geçmeyen ancak İran ittifakında yer alan o parça Şam yönetimi. İran, en başından beri Şam’daki Beşar Esed yönetimini korumak, bölgede daha etkin hale gelmek ve vekil stratejisini yaymak adına Suriye savaşında yer aldı. Muhaliflere karşı Esed’e hem silah hem de savaşacak insan gücüyle destek verdi. Rusya’yı Esed’e destek vermeye sağlayan da İran’dı.
Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı 7 Ekim’deki Aksa Tufanı adlı saldırı, İran ve desteklediği silahlı grupları da çatışmaya çekti. İran, kendisinin de adlandırdığı tabirle Direniş Ekseni diye bir oluşuma sahip. Lübnan’daki Hizbullah’tan tutun Yemen’deki Husilere kadar bu eksenin içinde, Irak ve Suriye’deki Şii gruplar da var tabii. İsrail karşısında Gazze’nin yanı sıra Batı Şeria, Lübnan, Yemen ve hatta Irak’tan saldırılar görürken Suriye cephesinin bir yıl boyunca sessiz ve sakin kaldığına şahit olduk. Suriye’nin İsrail işgalindeki Golan Tepeleri’ne sınırı olmasına rağmen. Golan zaten zamanında Suriye’ye aitti ancak geçmişte İsrail tarafından işgal edildi. İsrail’in ve Siyonistlerin yayılmacı politikalarına sahip olduğuna şüphe yok. Kurulduğu yıl olan 1948’den bu yana topraklarını gün geçtikçe daha çok genişletmesinden bu belli. Golan Tepeleri, Suriye’deki İran çizgisindeki silahlı grupların hedefi olabilir. Ancak Şam yönetimi muhtemelen böylesi bir senaryoda haberi yokmuş izlenimi vermeye çalışır. Çünkü İsrail'in saldırılara doğrudan destek vermekten ya da saldırıları destekliyor gibi görünmekten bile kendisinin sorumlu tutulacağından emin.
Şam yönetiminin Hamas’ın Aksa Tufanı saldırılarına yönelik söylemi diğer İran destekli gruplar gibi sert değil, yumuşaktı. Resmi basın organları aracılığıyla yaptığı açıklamalarda yalnızca İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından bahsediyor, Hamas’ın saldırısını öven açıklamalarda bulunmuyordu. İran’la aynı dairede kümelenen Hizbullah, Husiler ve diğerleri ise Hamas’ın İsrail’e saldırısını metheden sözler paylaşıyordu. Hatta saldırıya da geçtiler. Suriye yalnızca Hamas’a değil, büyük ölçüde Hizbullah ve İran’a destek açıklamaları yapmaktan da geri durdu. İsrail Lübnan’a hava harekatına başlamıştı. Bu olaylar hakkında yaptığı açıklamada Hizbullah’tan bahsetmeden ya da Direniş Ekseni’ne güçlü bir destek mesajı vermeksizin Lübnan’la dayanışma içinde olduğunu ifade ediyordu Şam yönetimi. Suriye ayrıca kendi topraklarına yönelik İsrail saldırılarıyla da boğuşuyor. İsrail’in ülkedeki İran varlığına yönelik saldırılardan Esed güçleri de bedel ödüyor. Şam’daki hükümet ise yalnızca saldırıları kınamakla yetiniyor. Herhangi bir karşılık vermiyor. İsrailli yetkililer İran'ın Hizbullah'a silah sevkiyatı için Suriye'yi kullanmaya devam ettiğini söylüyor. Bu durum bile Esed’in İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmanın ortasında kalması demek. Uzmanlara göre rejimin savaşa katılarak kazanacağı bir şeyi yok fakat kaybedeceği çok şeyi var.
Esed’in Hizbullah ve Hamas’la ilişkisine ve neden savaşa katılmadığına göz atalım.
Hizbullah’la Suriye’nin ilişkisi Lübnan’daki iç savaş dönemine dayanıyor. Hafız Esed dönemindeki Suriye, Lübnan’daki iç savaştan yararlanarak ülkeyi işgal etmişti. Bu sırada Hizbullah ve Suriye ilişkileri de gelişiyordu. Oğlu Beşar Esed döneminde de Arap Baharı öncesi ve sonrası Hizbullah ile ilişkiler olumlu şekilde devam etti. 2011 sonrası Suriye’ye iyice yerleşen Hizbullah daha çok İran’ın emellerini gerçekleştirmek üzere bunu yapıyordu. Ancak bu onu zorlayacaktı. Binlerce adamını Suriye’de cepheye sürdü. Hizbullah Esed’in yanında muhalif gruplara karşı çatışmalara katılarak kara savaşında deneyim elde etti. Ancak bu hava gücüne oldukça önem veren İsrail’e karşı kısıtlı şekilde işe yarayacaktı. O da İsrail’in Lübnan’a kara savaşı başlatması durumunda. Fakat Suriye’de muhaliflerle savaşırken İsrail’e açıklar verdi. Hizbullah genişledikçe İsrail bundan yararlandı ve istihbarat yoluyla silahlı grubun işleyişi hakkında önemli bilgiler elde etti. Suriye’de İsrail karşısında istihbari anlamda güçsüz kalan Hizbullah, Esed’e verdiği desteğin bedelini ödüyordu. Artık örgüt zor durumda. Hayatta kalırsa eğer yeniden yapılanma girecek bu da Suriye’deki etkisini kaybedeceği anlamına gelebilir. Esed de Hizbullah’ı ülkesine kabul etmenin bedelini ödeyebilir. İsrail’in bölgede yayılmacı bir politika izlediği akılların bir köşesinde tutulmalı. Suriye ve İsrail halen düşman ve zamanı geldiğinde bir savaş çıkabileceğini göz önünde bulundurmak gerek. Ancak şu anda Esed İsrail’e saldırıya geçmiyor. Hizbullah’a yalnızca silah nakliye merkezi olarak destek veriyor. Bunun sebebi de Esed’in hayatta kalma politikası.
Diğer gruplarla ilişkisi de neden saldırıya geçmediğini açıklayabilir. Hamas’la Suriye’nin 90’lı yıllardaki ilişkileri iyiydi. Olumlu çizgi 2010’lara kadar seyretti. Ancak 2011’deki Arap Baharı’ndan sonra Hamas muhalefeti destekleme kararı aldı. Böylece taraflar arasındaki ilişkiler kötüleşti. Filistin İslami Direniş Hareketi’nin dışişleri ofisi 2012’de ülkeyi terk ederek Mısır’a taşındı. 2022 yılında ise İran arabuluculuğunda Hamas ve Şam yönetimi normalleşme kararı aldı. Fakat Gazze’deki işgalin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Şam’ın Hamas’a atıfta bulunmadan İsrail’i kınayan açıklamalar yapıyor. İran tarafından desteklenen Yemen’deki Husiler ile de arası bozuk. Aksa Tufanı’ndan hemen sonra Husi temsilcilerinden Şam’daki Yemen büyükelçiliğini boşaltmaları istendi. Sonra da Suriye’den çıkartıldılar. Yemen hükümetinin talebi doğrultusunda bu adımın atıldığı iddiası var. Yemen hükümeti de Suudi Arabistan destekli. Yani Riyad’ın burada bir girişimi olmuş olabilir. Bilindiği üzere Şam ve Arap ülkeleri normalleşme aşamasında. Bunu içeriğin ilerleyen kısımlarında ele alacağız. Şam’daki Suriye hükümetinin ldieri Beşar Esed, eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin cenaze törenine katılmadı. Ayrıca eski Hizbullah lider Hasan Nasrallah için de ölümünden 3 gün sonra taziye mesajı yayınladı. Tüm bunlar Esed’in İran ekseniyle kademeli olarak arasına mesafe koyma girişimlerinde bulunduğuna işaret ediyor olabilir.
Peki Suriye’nin normalleşme hamleleri ne anlama geliyor?
Aksa Tufanı ve Direniş Ekseni ile İsrail arasındaki savaş, Suriye hükümetinin siyasi ve ekonomik izolasyonunu sona erdirmeye odaklandığı bir döneme denk geldi. Mayıs 2023'te Arap Birliği'ndeki koltuğunu yeniden kazandı. Geçtiğimiz Eylül ayında Şam'da Suudi Arabistan Büyükelçiliği yıllar sonra tekrar açıldı. Riyad ayrıca zamanında muhalefete devrettiği Suriyelilerin hac ziyaretlerini düzenleme sorumluluğunu 10 yıl sonra tekrar Suriye hükümetine verdi. Türkiye ile de normalleşmek için bazı adımlar atıldı, ancak şu ana kadar bir netice edilemedi. Rusya ara buluculuğunda temaslar devam ediyor.
BAE, Aralık 2018'de diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi ve büyükelçiliğinin yeniden açılmasının ardından Ocak ayı sonunda Şam'a bir büyükelçi atadı. BAE, Batı destekli diğer Arap devletleriyle birlikte Suriye'yi İran'ın etki alanından uzaklaştırmaya çalışıyor. Şam yönetimi de normalleşme hamleleriyle hem bölgede hem de dünyada yeniden kabul görmeye çalışıyor. Her ne kadar BAE Suriye’yi İran nüfuzundan çıkarmaya çalışsa da Tahran ülkede büyük yatırımlar yaptı. Bu sebeple İran büyük harcamalarının heba olmasını istemez. Suriye’de varlık göstererek bölgedeki yayılmacılığını sağlıyor. Aynı zamanda gelecekte İsrail’e karşı bir olası bir cephe açılmasının zeminini hazırlıyor. İran Suriye’de yalnızca askeri anlamda birikim yapmıyor. Şiiliği de yayıyor. İran ve desteklediği milisler genel olarak Sünni halkın yerinden edildiği bölgelere yerleşti. Kendi ailelerini de buralara getirdiler. Dini eğitim ve kültür merkezleri oluşturdular. Ki böylece Şiiliği yayabilsinler. Örneğin Seyyide Zeyneb İran ve milislerinin en kutsal yerlerinden sayılır.
Peki İsrail’in Suriye’de işi ne?
İsrail’in Suriye’deki varlığı aslında çok çok eskiye, 1967 yılına dayanıyor. Altı Gün Savaşı esnasında Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ni işgal etmişti. 2011’de iç savaşın başladığı tarihten bu yana belli aralıklarla Suriye’ye hava ve deniz araçlarıyla saldırılar düzenliyor. 2017’den günümüze saldırılar oldukça yoğunlaştı. Bunun sebebi var. İran ve Hizbullah yıllar öncesinden ülkeye yerleşmiş ve zamanla varlığını artırmıştı. Irak, Afganistan, Pakistan ve Lübnan İran’ın silahlı milis ihtiyacını karşılama merkezleri olmuştu. Şii olan bu silahlı güçlerin yanı sıra İran silah nakil işlemlerini de Suriye üzerinden yürütüyor. İsrail de bu adımların kendi varlığına tehdit oluşturduğu gerekçesiyle İran ve desteklediği güçlere karşı saldırılar yürütüyor.
İsrail Esed'e suikast düzenler mi?
İsrail ayrıca Esed liderliğindeki yönetime gözdağı veriyor. Peki ama nasıl? Yönetimdeki üst düzey isimleri hedefine koyarak. Son olarak Beşar'ın kardeşi, Şam yönetiminin iki numaralı ismi Mahir Esed hedef tahtasındaydı. Mahir ordunun 4. Tümenini kontrol ediyor. İsrail 29 Eylül'de Mahir Esed'in Şam yakınındaki Yarfur'da bulunan villasını vurdu. Bu hem Beşar'a hem de Mahir'e açık bir mesajdı. Tam olarak, "Zaten İran'ı destekleyerek bize tehdit oluşturuyorsunuz, bize karşı saldırı girişiminde bulunursanız sonunuz Nasrallah gibi olur" mesajı taşıyordu bu saldırı. İsrail'in 1 Ekim'deki Şam'a yaptiığı saldırıda Suriye Devlet Televizyonu'nda çalışan sunucu Safa Ahmed ölmüştü. Şam yönetiminin askeri açıdan güçsüz olduğu bir gerçek. İsrail zaten bunun farkında. Ancak yeni bir cephe açılması İsrail’i daha da yorar. Bunu istemiyor. Beşar Esed’in de İsrail’den ölüm tehditleri aldığından dolayı savaşa katılmadığı söyleniyor. Basına bu konuyla ilgili hayli haber yansıdı bugüne kadar. İsrail, Suriye’nin kendilerine karşı bir cephe olarak kullanılması halinde Şam’ı yıkmakla tehdit etti. Esed de tehditlerin ardından savaşa girmekten kaçınıyor. Taraflar arasında bir denge siyaseti yürütmeye çalışıyor. Çünkü ne suikasta uğramak ne de Hamas ve Hizbullah liderleriyle aynı kaderi paylaşmak istiyor. Suriye güçlerinin İsrail karşısında hava savunma sistemleri yetersiz. Zaten saldırıları önleyemiyor da. Rusya’nın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri de Esed’i çatışamaya dahil olmaması konusunda uyardığı belirtiliyor.
Rusya, Suriye’de İran’a yönelik saldırıları bilerek mi engellemiyor?
Rusya’nın Suriye’de uzun menzilli S-400 ve S-300, orta menzilli BuK-M2 ve kısa menzilli Pantsir hava savunma sistemleri konuşlu. Bunlar Suriye’yi hava saldırılarından korumak için getirildi. Ancak İsrail’in yıllardır rahatça Suriye’de hava saldırıları gerçekleştirdiğini görüyoruz. Rusya, İran destekli gruplara yönelik saldırılara göz yumarak Tahran’ın güçlenmesini önlüyor. Bu süreci de İsrail’le koordinasyon yaparak yönetiyor. Tabii hem Rusya’nın hem de İsrail’in bu işten bazı kazanımları mevcut. Sınırdaki Golan Tepeleri’nin çevresi kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Ki İran destekli gruplar buradan saldırılar yürütmesin. İsrail’e saldırıları önlemek için Nisan 2024 tarihi başlarında Golan yakınlarında gözlem noktaları kurması da bunu kanıtlıyor. Ayrıca Kasım 2023 başlarında Suriye'nin güneyinde asayişi sağlamak için askeri devriye atmaya yeniden başlamıştı. Esed İsrail’le savaşa girerse Rusya kendisinin de zarar göreceğini biliyor. Suriye’deki kazanımlarını kaybetmek istemiyor. Esed’in temmuzda Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye’nin İsrail’le savaşa katılmamasını ve İran’la arasına mesafe koymasını istediği belirtiliyor. Öte yandan İsrail Ukrayna’yı diğer Batılı güçler gibi desteklemiyor. Bu durum Rusya’nın işine geliyor.
Sonuç olarak, Şam yönetimi askeri, siyasi ve ekonomik olarak çok güçsüz durumda. Bunların da farkında ve ona göre aksiyon alıyor. İsrail’e karşı savaşa fiilen katılması durumunda çökme eşiğine geleceğini biliyor. Şam ayrıca bölgede artık kabul görme arayışında. Bu sebeple tercihi savaşmama yönünde. Esed İsrail'le savaşa sessiz kalması sebebiyle ödüllendirileceğini düşünüyor olabilir. İran’ın Direniş Ekseni’ndeki rolü biraz da silah nakil işlemlerinin kolaylaştırıldığı bir üs olmak. Eğer İran için bardaktan son damla taşarsa desteklediği gruplar Suriye toprakları üzerinden İsrail’e özellikle Golan Tepeleri’ne saldırabilir. Ancak bu Rusya’nın hoşuna gitmez. Moskova Suriye’deki çıkarlarının baltalanmasını istemiyor bu nedenle Esed’i elinden geldiğince savaştan uzak tutuyor.