İster devlet adamı olsunlar, ister işadamı, başarılı eylemcilerin eylemleribugün için, anıları ise gelecekiçin önemlidir. Başarı ve başarısızlıklarınıiçinden çıktıkları toplumla samimiyetlepaylaşmayanlar, tarih huzurunda zor hesap verirler. Borusan'ın Onursal Başkanı Asım Kocabıyık'ın başarısının sırrını özetleyen 10 ders. Gelecek nesillerin onların ürünleri kadar, anı ve
fikirlerine de ihtiyaçları vardır. Yaşadıklarını kendisiyle beraber götüren, hiç yaşamamış gibidir. Bu bakımdan, ardından birçok sanayi ve ticaret şirketi bırakmanın yanısıra, iki de anı kitabı bırakan Asım Kocabıyık tebrike şayandır.
Derin Ekonomi Dergisi'nden Mustafa Özel'in Asım Kocabıyık'ın hayatından derlediği 10 ders...
Asım Kocabıyık kimdir?
1924’te Afyon’un Tazlar köyünde doğan, Borusan Holding’in kurucusu Asım Kocabıyık, memleketinden henüz 6 yaşındayken çıktı. Kocabıyık’ın daha öğrenciyken çivi ve pekmez sattığı biliniyor. Asım Kocabıyık, babası Ahmet Ağa’nın kurduğu İstikbal Ticaret T.A.Ş. isimli şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığında henüz 20’li yaşındaydı. Demir-çelik ithalatı ve tarım ürünleri ihracatı yapan şirket ile Borusan’ın da temeli atılmış oldu. 1955 yılında ticari faaliyetlerinin yanı sıra, imalat işine de girdi. Borusan Grubu olarak zamanla büyüyecek sürecin başında ise 1958’de kurulan Borusan Boru yer aldı. 4 dönüm üzerindeki fabrikanın temeli İstanbul Sefaköy’de atıldı. 1964’e gelindiğinde ise Pendik’te su borusu imalatına başlandı. 1985 yılında ise bu tesisler Bursa Gemlik’e taşındı. 1980’li yıllara kadar sanayi alanında yoğunlaşan Borusan, 1984’te Borusan Oto aracılığı ile BMW, Rolls Royce, Land Rover marka otomobillerin ithalatı yapıldı. Borusan Grubu bünyesinde, çelik, enerji, lojistik ve distribütörlük alanlarında faaliyet gösteren 14 şirket bulunmaktadır. Holdingin kurucusu Asım Kocabıyık, 2012 yılında ardında muazzam hizmetler bırakarak hayatını kaybetmiştir. 1. İŞ HAYATININ MOTORU, YENİLİKÇİLİKTİR!
Baba Ahmet Ağa 1914-22 arasında
tam 8 yıl askerlik yapmış ve çiftçilikten
ruhen kopmuştur. “Babam askerden
dönünce, ‘Ben çiftçilik yapmaktan hoş-
lanmıyorum. Bakkal dükkânı açacağım’
diyerek köyde küçük bir bakkal dükkânı
açmış. Gazyağı, kibrit, tuz, şeker satmaya
başlamış. Bir süre sonra, köylünün
buğdayını öğütmek için bir taş değirmen
kurmuş.” İnsan bir hayat tarzından
kopmadan yenilikçi olamıyor. Düşünün,
Afyon’un Tazlar köyünde “Ahır Dağı’ndan
gelip derenin ağzındaki bir setin
başında yirmi metreden aşağı dökülen
çay” asırlardan beri boşa akmış da
ilk defa girişimci Ahmet “çayın altına
bir dolap yerleştirmiş, dönen dolabın
çevirdiği iki taşla köylünün buğdayını
öğütmeye başlamış.” Bu düzenek Tazlar
köyü için tam bir devrim olmuş.
2. PERGELİN AYAĞINI AÇIN!
Ahmet Ağa’yı değirmencilik de kesmemiş
ve kumaşçılığa başlamış. “Uşak’tan üç
beş top patiska, kaputbezi, pazen veya
basma alıyor, civar köylere veya yörüklerin
yaşadığı yaylalara giderek manifatura
satıyordu. Önceleri bir hayvan alacak
parası olmadığından manifatura toplarını
sırtında taşıyordu. Sonra bir merkep ve
nihayet bir at sahibi oldu. Zamanla işi
geliştirdi. Manifaturayı Uşak’tan veresiye
alıyor, parasını harman sonu tahsil etmek
üzere köylüye veresiye satıyordu.”
3. EĞİTİMİNİZİ İŞİNİZE GÖRE AYARLAYIN VE SEÇMECİ OLUN!
Genç Asım kendi kendine “seçmeci
bir eğitim” anlayışı geliştiriyor. Bir
yandan asıl işini düşünür ve yaparken,
okulda okuduğu derslerden “yeteri
kadar” yüksek not almayı hedefliyor.
İstanbul’a gelince Ahmet Ağa, Büyük
Postane karşısındaki Büyük Kınacıyan
Hanı’nda iki odalı bir ofis kiralıyor. “O
handa yazıhane komşumuz Hasan
Nüzhet Dalfes adında bir zat vardı.
Bir gün asansör beklerken bana
‘Notların nasıl?’ dedi. ‘Hiç kırığım yok’
diye cevapladım. ‘Yani hepsi 10 mu?’
dedi. ‘Hayır efendim, beşten düşük
notum, yani zayıfım yok’ dedim. O da
‘Benim Galatasaray’da okuyan oğlum
da karnesini aldı; 10’dan aşağı notu
yok!’ dedi. Ben biraz mahcup olarak
tebrik ettim.” Asım Bey bu mahçubiyeti
unutmayacak ve tam 40 yıl sonra adı
geçen Mehmet Dalfes ile karşılaşacaktır
(1976). “Mühendisti. YTÜ’de öğretim
üyesiydi. Gemlik’te yeni açılan boru
fabrikamıza ait hisse senedinden satın
alıp alamayacağını sormaya gelmişti.
Ben de yüzde 8’ini büyük bayilerimize
tahsis ettiğimizi, kendisine hisse senedi
satamayacağımızı söyledim.”
4. İŞ TÜRLERİNDE ESNEK OLUN, YENİ İŞLER DENEYİN!
Bu elbette olur olmaz her işe girin anlamına gelmiyor. Piyasanın büyüklük ve derinliğine göre, tek işle yetinmeyin! “Manifatura işine ek olarak babam ve amcam hububat ve bakliyat alıp satmaya başladılar. Ayrıca yumurta da almaya başladılar. Tanesi 20 paraya alınan yumurtalar sandıklandıktan sonra İspanya’ya ihraç edilmek üzere İzmir veya İstanbul’a sevk edilirdi.” Tarihçi Fernand Braudel’e göre, Batı kapitalizminin gelişmesindeki en önemli faktörlerden biri, kapitalist girişimcilerin esnekliğiydi. Belirli işleri iyi yapmakla beraber, bir tek sektöre takılıp kalmazlardı. Bir şekilde kârın kokusunu alır, zamanı geldiğinde ray değiştirirlerdi. Ünlü Amerikalı iş adamı Andrew Carnegie 1896 yılında müstakbel girişimcilere şöyle sesleniyordu: “Pimpirikli olmayın; tanrılar ne ikram ediyorsa geri çevirmeyin. Her işte başarı yakalanabilir, yeter ki insanlara bir hizmet sunuluyor, onlar için bir değer üretiliyor olsun. Başarının üç şartı dürüst çalışma, kabiliyet ve konsantrasyondur. Bu şartları yerine getirenler için zirvede her zaman yeterince yer vardır.” Asım Bey’e babasından miras kalan en önemli özellikler arasında yeni işlere girme ve ortak hareket etme yatkınlığı vardır. 1940’ların savaş ortamında bir yandan kundura çivisi, diğer yandan pekmez imal etmeyi dener. Yazı makineleri ithal eden bir Rum vatandaşa, İstiklal Caddesi’nde tüccar terzilik yapan Bayan İtkin’e ortak olur. Bütün girişimleri semere vermez pek tabii. Fakat bu sayede verimsiz işlerden uzak durmayı da öğrenir.
5. DENİZİN BİTTİĞİ YERDE, OKYANUSA AÇILIN!
Üç ortaklı iş giderek büyür. Ortakları,
Asım Bey’in babasından İstanbul’a
giderek hem iç pazar, hem ihracat
için İstanbul’a gönderilen mallarla
ilgilenmesini isterler. O da hububat ve
bakliyat işini sürdürmek için İstanbul’a
yerleşmeye karar verir ve İstanbul’a
taşınırlar. Savaş başlayınca tekrar ray
değiştirip demir ticaretine geçerler.
Devlet hububat ticaretine el koymuş,
özel girişimciye bu alanda ekmek kalmamış,
dolayısıyla yeni alanlara girmek
bir zorunluluk olmuştur.
6. BÜYÜK ÇAPTA İŞ YAPMAK İSTEYEN, DİL ÖĞRENMELİDİR!
Askerden sonra işe başlamadan
İngiltereye giderek İngilizcesini ilerletmek
istiyor. Yedi günlük fırtınalı bir
gemi yolculuğu sonunda Londra’ya
ulaşabiliyor. Üç aylık kurs esnasında
“yenilikleri görmek arayışıyla” Hannover
ve Brüksel’de açılan fuarlara gidiyor.
Kurs bitiminde de Paris’e uğrayıp öyle
İstanbula dönüyor. “Üç ay Londra'da
İngilizcemi ilerletmek üzere ikametim
hayatımın istikametini değiştirdi. Bu
lisan bana yurtdışındaki firmalarla
daha kolay teşrik-i mesai imkânı yarattı.
Londra’da bu eğitimi almasaydım
bugün Tersane Caddesi’nde demir
tüccarlığı yapıyor olurdum.”
7. PİYASAYA KARARLI BİR İNSAN OLDUĞUNUZ HİSSİNİ VERİN!
“Babam 25 Ağustos 1952’de masa başında yönetim kurulu kararını imzalarken vefat etti. İmzası yarım kaldı. En az beş yıldan beri şirketi fiilen yönetmeme rağmen, babamın ölümünden sonra bankalar ve piyasa bana güven göstermediler. Piyasada iş dolayısıyla borçlandığımız firmalar noter tebligatıyla alacaklarını istediler. Bankalar vadeli kredilerin vadesi gelmeden ödenmesini talep etti. Soğukkanlılığımı kaybetmeden, paniğe kapılmadan resmî cevapları verdim. Bir taraftan da samimi şekilde diyalog kurmaya çalıştım. Alacaklılar, evvela benim güçlü bir şekilde ticarî kaidelere ve hukuk bilgisine sahip olduğuma ve alacaklarının risk taşımadığına inandılar. Bütün borçlarımı söylediğim tarihten önce ödedim. Bu gelişmeler güven ve itibarımı arttırdı.”
8. DEVLETTEN GELEN SİNYALLERİ İYİ OKUYUN!
Borusan’ın 1985 yılında BMW ithalatına
başlaması tamamen Asım Bey’in
“havadaki haberleri” iyi okuyabilmesiyle
bağlantılıdır. İranlı bir dostundan,
BMW’nin Türkiye distribütöründen
hoşnut olmadığı haberini alınca, Koç
Grubu’nun amirallerinden İnan Kıraç’a
danışır (gibi yapar, bence!). Kıraç ona
yılda 300-400 araba ithalatıyla uğraş-
manın ciddi bir kazanç getirmeyeceğini
söyler. Daha sonra Turgut Özal’a fikrini
sorar. Özal der ki: “İki firma, modası
geçmiş ve kalitesi düşük imalatla, ithal
yasağı olan bir pazarda çalışıyor. Vehbi
Koç’u ve Renault başkanını davet
ettim. Kendilerine, bir kararnameyle 10
yıl müddet vereceğimi söyleyerek, hem
kaliteyi hem de fiyatları Avrupa’daki
seviyelere getirmelerini istedim. İkisi de
kabul etmedi.” Özal bundan fazla açıklama
yapmamış da olsa, Asım bey “bir
gün araba ithalinin serbest bırakılacağı”
izlenimini edinir ve kolları sıvar.
9. İŞİNİZE VE KENDİNİZE İNANIN VE RİSK ALIN!
Ziya Umay ve eski bir milletvekili ile
ortak boru imalatına başlar Asım Bey.
İlk yıl (1958) 2000 ton kadar karyola
borusu imal ederler. Fakat ülkenin asıl
ihtiyacı su borusudur. Makinaları en
fazla 2 mm kalınlığında bant işlemek
için imal edilmiştir. “Ben bu makinede
2.65 hatta 3 mm’e kadar boru yapılması
için talimat verdim. Ortaklar ayağa
kalktı. ‘Makinayı harap edeceksin, illa
da yapmakta ısrarcı isen hisselerimizi
satın al’ dediler. ‘Hisselerinizin bedelini
siz tayin edin’ dedim; 200 bin liralık
hisseye 750 bin lira istediler. Pazarlık
yapmadan kabul ettim. Kendilerine
onların aklından dahi geçirmediği şekilde,
on sene müddetle ayda net 1000
lira ücretle murakıplık görevi verdim. O
tarihte ayda 1000 lira bir aile geçindirecek
paraydı. İki ortağım da memnuniyet
içinde ayrıldı. Hayatlarının sonuna
kadar da dostluğumuz devam etti.”
10. KURUMSALLAŞMAYI İHMAL ETMEYİN!
“Kolayı değil, zoru başarmanın mutluluğunu
yaşıyorum. Şimdi önemli olan,
ortaya çıkan müessesenin yaşamasıdır.
Bunu da kurumsallaşmayı gerçekleştirerek,
işe sahip çıkan oğlum, kızlarım,
gelinim, damatlarım ve torunlarım
temin edecek ve böylece Kocabıyık
isminin temiz kalmasını ve yaşamasını
sağlayacaklardır.”