28 Şubat medyasının postmodern darbesindeki rolü
Erbakan Başbakanlığındaki REFAH-YOL Hükümeti'nin düşmesine neden olan 28 Şubat darbesinin arkasındaki en büyük destekçilerden biri de dördüncü güç medyaydı. İşte 28 Şubat medyasından bazı kesitler...
REFAH-YOL Hükümeti'nin gayri hukuki olarak düşmesine neden olan 28 Şubat post-modern darbesi medya büyük desteğini de arkasına almıştı. Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti olarak çıktığı 1995 seçimlerinden itibaren medyada başlayan "kara propaganda" MGK kararlarının imzalandığı 28 Şubat 1997'ye kadar aralıksız sürdü.
Askerler görevi boyunca dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'a baskı yaparken, medya aracılığıyla yaptıkları zorbalıklara meşruiyet katmak istediler.
Dönemin en etkili gazeteleri olan Hürriyet, Milliyet ve Sabah Gazetesi, 54.Hükümet olan Refah-Yol Hükümeti'ni yıpratmaya yönelik, hemen her gün "irtica", "laiklik" ve "şeriat" temalı haberler ve manşetlerle kamuoyunu yöönlendirildi.
Bir taraftan DYP lideri Tansu Çiller yıpratılıp, koalisyondan çekilmeye zorlandı, diğer taraftan "irtica ve şeriat tehdidi" senaryoları ile Başbakan Necmettin Erbakan istifaya zorlandı.
Apoletli haberi demokrasiye tercih edenler, attıkları manşetlerle adeta karargahın ses bayrağı oldu.
Medya eliyle başlatılan bu kara propaganda ve yalan sarmalının en somut örneğini ise "Fadime Şahin-Müslüm Gündüz ve Ali-Emire Kalkancı skandalları" olarak sunulan haberler oluşturdu. Önce, yaptıkları sözde zikirlerle aczimendi tarikatı gündeme getirilmiş, sonra tarikatın lideri Müslüm Gündüz İstanbul'un "emanet bir evde" genç bir kızla basılmıştı. Ve ilk defa polisle medya ortak bir operasyon düzenlemişti.
İnterstar Televizyonunda algı operasyonu: Hedef Erbakan Hükümeti
Müslüm Gündüz'le basılma olayından sonra Fadime Şahin çıktığı İnterstar televizyonunda, "Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum" diyerek bu yollara nasıl düştüğünü gözyaşları içinde anlatıyordu. Fadime Şahin, önce Ali Kalkancı sonra da Müslüm Gündüz tarafından, inancının istismar edildiğini, kandırıldığını gözyaşları içinde anlatıyordu. İktidarda muhafazakar insanlardan oluşan bir hükümet,ekranda düştüğü boşluktan kurtulmak için sığındığı cemaatin liderleri tarafından tecavüz edilen masum bir kız görüntüsü de bu şekilde işleniyordu.
Bu olayın kurgu olduğu yıllar sonra açığa çıkacaktı algı operasyonuna hizmet eden oyun kurucular "tarikatçı" deyince akla Müslüm Gündüz, "başörtülü/ türbanlı" deyince de Fadime Şahin akla gelsin istemişlerdi.
CHP Milletvekili Tuncay Özkan bu kurgunun arkasında FETÖ'nün de bulunduğunu yıllar sonra şöyle ifade etmişti:
- "Çağırdım muhabir arkadaşı; dedim ki, adamın yatak odasında sizin ne işiniz var? Gazeteci dediğiniz adam elinde kamerayla Müslüm Gündüz'ü kapısının önünde beklemez. Böyle bir görevimiz yok bizim. Dedi ki, İstihbarat Şube Müdürü bizzat aradı; burada çok önemli bir operasyon yapacağız hadi o operasyon için gelin, dedi. Biz de gittik…"
Yani operasyon için gazetecileri çağıran İstihbarat Şube Müdürünün yıllar sonra Fetullahçı olduğu ortaya çıktı. Hrant Dink cinayeti davasından cezaevinde tutuklu yargılanan Ramazan Akyürek ve İstanbul İstihbarat Şubesinin eski müdürü Ali Fuat Yılmazer de bu kurgunun arkasındaydı. Yani Ergenekon-Balyoz kumpaslarını gerçekleştirenlerle 28 Şubat'ın simge olayını Fadime Şahin - Müslim Gündüz kurgulayanlar aynı ellerdi.
Genel Yayın Yönetmenliğini Ertuğrul Özkök'ün yürüttüğü Hürriyet ve Zafer Mutlu yönetimindeki Sabah gazeteleri, hatta özgürlükçü iddialarla yayına başlayan, İsmet Berkan'nın Genel Yayın Yönetmenliğindeki Radikal Gazetesi bile akıntıya kapılan gazeteler arasındaydı.
Radikal, 15 Şubat 1997'de, yani MGK'nın ünlü 28 Şubat kararlarını ilan etmesinden 13 gün önce "İslam Faşizmi" manşetiyle çıktı.
FETÖ elebaşı da darbeyi destekledi
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın Doğan'a verdiği röportajda askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını belirtmiş, özetle şunları kaydetmişti:
- "Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat. Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar. Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan."
28 Şubat sürecinde dönemin basını tarafından atılan manşetlerden bazıları şöyle: