1300 yıllık sarayda “Allah’a şükür” yazan cam ağırlık bulundu
HABER MASASI
Celile Denizi kıyılarındaki İslamiyet'in ilk dönemine ait olduğu belirlenen 1300 yıllık Khirbat al-Minya Sarayı’nda, üzerinde Arapça “Allah’a şükür” yazan cam ağırlık bulundu.
Sarayın Emevi Halifesi I. Velid (MS. 705-715) ve II. Velid ( MS. 743-744) dönemine ait olduğu düşünülmekte.
Johannes Guttenberg Mainz Üniversitesi arkeologları, MS.749 yılında gerçekleşen büyük bir deprem sonucu yıkılan sarayın önceden nasıl gözüktüğünü ve depremden sonra farklı işlevler için kullanılıp kullanılmadığını anlamaya çalışıyor. Ortaya çıkan yeni bulgulara göre, deprem ile oldukça büyük bir zarar gören saray, daha sonra saray işlevini yitirerek zanaatkarlar, tüccarlar ve şeker kamışı çiftçileri tarafından kullanılmış olabilir.
Saray yapısında devam eden bu seneki kazılarda, pek çok küçük eserin yanısıra, üzerinde Arapça “Allaha şükür" yazan 12 milimetre çapında küçük bir cam ağırlık bulundu. Bulgular, müslüman tüccarların 9. ve 10 yüzyıllarda burada değerli mal alışverişi yaptıklarını gösteriyor.
Saray işlevini yitiren kompleksteki bir başka önemli buluntu ise, şeker kamışı işlenen bir tesis. Özellikle Levant bölgesi için bu şeker kamışları Ortaçağ'da ekonominin önemli parçalarından biri olmuştu. Ancak daha sonra şeker kamışı üreticiliğindeki yoğun toprak kullanımı sonucu bölgede ciddi bir çölleşme tetiklendi. Arkeologlar buldukları işleme tesisinde ilk defa bu dönemdeki şeker kamışı işleme sürecini gösterebilecek, pekmez üretimi için kullanılan bir kaynatma sistemi buldu.
Araştırmacılar sarayın yapıldığı yerde yaptıkları sondaj kazılarında pek çok dramatik felaket niteliğinde doğal değişimlerin yaşandığını ortaya koydu.
Bölgedeki İslam dönemi kazıları aslında İkinci Dünya Savaşı öncesinde yine Alman arkeologlar tarafından başlatılmıştı. 1932-1939 yılları arasında Emevi Halifesi I. Velid (MS. 705-715) ve II. Velid ( MS. 743-744) dönemine ait olduğu düşünülen saray yapılarında ve genel yerleşim alanlarında kazılar yürütülmüştü. İkinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan araştırmalar, 2016 yılı Tel Aviv Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü ile beraber tekrar başlatıldı.
Farklı üniversitelerden ekipler 1939 yılından beri çalışma yürütülmemiş olan yapıda pek çok bozulmanın meydana geldiğini belirtmekte. Bu sebeple araştırmacılar tarafından kazılar devam ettirilirken bir yandan restorasyon çalışmalarına devam ediliyor.
Araştırmacılar özellikle yapının korunması konusunda çok dikkatlı olunması gerektiğini belirtiyor. Bölgedeki kazılar ile Celile denizi kıyısındaki mimari hakkında pek çok şey öğrenilebileceği düşünülüyor.
Kaynak: arkeofili.com
Johannes Guttenberg Mainz Üniversitesi arkeologları, MS.749 yılında gerçekleşen büyük bir deprem sonucu yıkılan sarayın önceden nasıl gözüktüğünü ve depremden sonra farklı işlevler için kullanılıp kullanılmadığını anlamaya çalışıyor. Ortaya çıkan yeni bulgulara göre, deprem ile oldukça büyük bir zarar gören saray, daha sonra saray işlevini yitirerek zanaatkarlar, tüccarlar ve şeker kamışı çiftçileri tarafından kullanılmış olabilir.
Saray yapısında devam eden bu seneki kazılarda, pek çok küçük eserin yanısıra, üzerinde Arapça “Allaha şükür" yazan 12 milimetre çapında küçük bir cam ağırlık bulundu. Bulgular, müslüman tüccarların 9. ve 10 yüzyıllarda burada değerli mal alışverişi yaptıklarını gösteriyor.
Saray işlevini yitiren kompleksteki bir başka önemli buluntu ise, şeker kamışı işlenen bir tesis. Özellikle Levant bölgesi için bu şeker kamışları Ortaçağ'da ekonominin önemli parçalarından biri olmuştu. Ancak daha sonra şeker kamışı üreticiliğindeki yoğun toprak kullanımı sonucu bölgede ciddi bir çölleşme tetiklendi. Arkeologlar buldukları işleme tesisinde ilk defa bu dönemdeki şeker kamışı işleme sürecini gösterebilecek, pekmez üretimi için kullanılan bir kaynatma sistemi buldu.
Araştırmacılar sarayın yapıldığı yerde yaptıkları sondaj kazılarında pek çok dramatik felaket niteliğinde doğal değişimlerin yaşandığını ortaya koydu.
Bölgedeki İslam dönemi kazıları aslında İkinci Dünya Savaşı öncesinde yine Alman arkeologlar tarafından başlatılmıştı. 1932-1939 yılları arasında Emevi Halifesi I. Velid (MS. 705-715) ve II. Velid ( MS. 743-744) dönemine ait olduğu düşünülen saray yapılarında ve genel yerleşim alanlarında kazılar yürütülmüştü. İkinci Dünya Savaşı ile kesintiye uğrayan araştırmalar, 2016 yılı Tel Aviv Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü ile beraber tekrar başlatıldı.
Farklı üniversitelerden ekipler 1939 yılından beri çalışma yürütülmemiş olan yapıda pek çok bozulmanın meydana geldiğini belirtmekte. Bu sebeple araştırmacılar tarafından kazılar devam ettirilirken bir yandan restorasyon çalışmalarına devam ediliyor.
Araştırmacılar özellikle yapının korunması konusunda çok dikkatlı olunması gerektiğini belirtiyor. Bölgedeki kazılar ile Celile denizi kıyısındaki mimari hakkında pek çok şey öğrenilebileceği düşünülüyor.
Kaynak: arkeofili.com