Yeni asrın başlangıcı: 7 Ekim

KEMAL ÖZER
Abone Ol

28 Haziran 1914’te bir Sırp’ın Prens Ferdinand’ı öldürmesi nasıl ki 1. Cihan Harbini başlatmış ve imparatorluklar çağını sona erdirip yeni bir çağın işaret fişeği olmuşsa ise 7 Ekim de yeni bir asrın başlangıcı olacaktır.

Bundan böyle dünya Siyonist asrının dünyası olmayacak. Artık sürekli Batı’nın galip geldiği zamanlar bitti. Halkların ve devletlerin görünürdeki hallerine bakarak hüküm verenler yanıldıklarını görecekler. Aslanlar kolay harekete geçmezler. Ancak şempanzenin üzerinde tepinmesinin de bir sınırı vardır. Belki bugün olmaz ama yarın mutlaka Müslümanlar, Afrikalılar, Asyalılar Batı ile hesaplaşacak. Bu hesaplaşma uzak değil. Henüz birinci ve ikinci cihan harplerinin hesabı tam olarak görülmedi. Cetvelle çizilen sınırların hesabı da.

Sürekli karanlık veya sürekli aydınlık diye bir şey eşyanın tabiatına, kâinatın fıtratına aykırı. Birinin yükselişi diğerinin zevalidir. Dünü ve bugünü anlamadan yarın hakkında hüküm verilemez. Yarını görmek için tarih ve din bilmek gerek. Karanlığı aydınlatacak olan lambanın düğmesine kimin bastığının da bir ehemmiyeti yok. Mühim olan karanlığın aydınlatılması.

Müslümanlar olarak beceriksiz iseniz, Allah (c.c.) küfrü birbirine düşürüp size zaferi altın tepside de sunar. Yeter ki dilesin ve tayin ettiği vakit gelmiş olsun.

Bugün bir tarafta dünyanın en zor şartları altında imal edilmiş basit silahları olan, kimlikleri meçhul, yarınlarına dair umut dualarından başka bir şeyi olmayan, gün ışığına hasret tünellerde veya düşman zindanlarında hayat süren cihad erleri... Diğer tarafta Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada, Japonya, Hollanda ve AB gibi dünyanın en büyük güçlerinin desteklediği İsrail.

(İstanbul’un) Beykoz ilçesi büyüklüğü kadar yani 385 km2lik bir alana sahip, 2 milyonluk ‘toplama kampı Gazze... Diğer tarafta dünyanın tüm servetinin neredeyse yüzde 90’dan fazlasına sahip Yahudi topluluğu…

Bir yanda toprakları işgal edilmiş, yüzyıldır gün yüzü görmemiş, Allah’ın her günü öldürülen, tutuklanan, evlerinden edilen, işkence ve aşağılamalara mâruz bırakılan Filistin... Diğer tarafta bir eli balda, diğeri yağda insanlığını kaybetmiş dünya…

Bir yanda Allah’tan başka yardımcısı olmayan mazlum bir millet... Diğer yanda peygamberlerini dahi öldüren, kendisinden başkasına acımayan, kendisini desteklemeyen herkesi düşman telakki eden, izzet, şeref, haysiyet, insanlık, vicdan nedir bilmeyen Esfeli Safilin bir kavim…

İşte bu şartlarda İslam âlemi dahil bütün dünya İsrail’den korkuyor. O zâlim, şeytanın soyundan gelen kavim ise Hamas’tan, Kassam Tugaylarından, 2 milyon insandan, 385 km2lik Gazze’den…

Çok az insan hariç kimse şunun farkında değil, yazarımız Hasan Ali Yıldırım bir gerçeği şu cümlelerle dile getiriyor: “İsrail harb etmiyor, ibadet ediyor. Farklı inançlardan ve farklı lisanlardan milyonlarca insan şimdiden İsrail’e de onun hayâsız hempalarına da tiksintiyle lânet ediyor. O lânetler de aşağıdan yukarıya çıkıyor. Rabbimiz, İsrail’in bâtıl rabbine benzemez; sümme haşa. O (c.c.)’nun bir vaadi vardır ve o vaadin de bir vadesi. Alâmetlere bakılırsa da o vade yakındır.”

Gözardı ettiğimiz gerçek “İsrail harb etmiyor, ibadet ediyor” cümlesi. Gözardı ettiğimiz bir başka gerçek ise Allah’ın bizi ve diğer insanları Gazze üzerinden diriltiyor olması.

Yakında göreceğiz, Yahudilerin rabbi şeytan’ın mı, yoksa insanlığın Rabbi Allah (c.c.)’ın mı dediği olacak. “Hamas’a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz” diyenler mi kazanacak, yoksa bombalar altında can veren bebelerin Rabbinin muradı mı gerçek olacak!

Aslında Gazze bize bir şey haykırıyor ve diyor ki: “Ey Müslümanlar, Ey İnsanlar! İşgal altında olan ben miyim, yoksa siz mi? İşgal altındaki bensem bak, ben hürriyetim, namusum, şerefim, izzetim, imanım için ölüyorum, şehid oluyorum, direniyorum.

Peki ya sen? Sen işgal altında olduğunun bile farkında değilsin! Bak, ben Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmuyorum, ya sen? Biliyorum sen konforunun, huzurunun, keyfinin, güzelliğinin, makyajının bozulmasından korkuyorsun!

Görmüyor musun beni hastanelerde vurduklarını? Yahudi New York Times gazetesi bile kabul etti ve manşetine taşıdı. İşgalci siyonist ordusunun 17 Ekim’de Gazze’de vurduğu hastaneye ilişkin görüntüleri inceledi. “Uzmanlar, meydana gelen patlamanın İsrail’in iddia ettiği gibi ‘Hamas füzesi’ sebebiyle olmadığını söylüyor, roket Gazze’den değil İsrail’den atıldı” diye yazdı. Sence bunun mânâsı nedir? Göremiyorsun değil mi? Bunu Yahudi’ye yazdırtan kim?

Filistinliler topraklarını sattı’ iftirası hakkında şüpheye düşüyorsun. Topraklarını satan adam canı pahasına mücadele eder mi ve bu mücadele yüzyıl sürer mi diyemiyorsun!

  • Ey Müslüman Türkler?
  • Tamıtamına bin yıl Kudüs’ü, Şam’ı, Kahire’yi, Bağdat’ı, Tebriz’i, Gazze’yi yöneten millet? Sahi size ne oldu da yalanlara teslim oluyorsunuz? Allah’ın yeryüzündeki ordusu, âdil bir millet değil miydiniz? Peki, ne oldu size? Buraları İngilize teslim eden 7. Kolordunun başındaki kişi değil miydi? Şimdi vakit ders çıkarmanın, düşürülen sancağı ayağa kaldırmanın vaktidir. “Kahrol İsrail” sloganı atmanın ötesinde ne yapacaksınız, onu söyleyin bize? ‘Esirleri takas edin’ diyerek mi yardım etmeyi düşünüyorsunuz?
Biz Allah için savaşıyoruz! İzzet ve şerefimiz, vatanımız için savaşıyoruz! Sizi de bekleriz!”

İnsanlığın şeytânîlerin elinde pespaye edildiği ölü vicdanlar zamanıdır şimdi. Bir soykırım çekirdek çitleyerek, McDonald’s yiyerek, CocaCola ve Starbucks içerek, Tiktok izleyerek seyrediliyor.

Bu sayı elinize geçtiğinde Gazze’den dumanların değil, zafer kutlayan Allah-ü Ekber nidalarının yükselmesi niyazı ile… Âmin!

Vesselam!