Yalancılık bunların değişmez aslî karakteri
Elazığ’da meydana gelen deprem felaketinden sonra; millet olarak seferber olup, kenetlenmiş, depremzedelerin yaralarını sarma gayretindeyiz. Deprem daha yeni olmuş, 1-2 saat ya geçmiş yahut geçmemiş; Cumhuriyet Mitingleri’nin cengâver düzenleyicisi, CHP milletvekili Tuncay Özkan: ‘Sağlam olması gereken yerlerin başında hastaneler geliyor fakat durum oralarda da iç açıcı değil…’ şeklinde tweet atıyor ve bir de dağılmış hastane resmi iliştiriyor.
Şair, “…Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız
birlik oldu birlikte savaştıklarımızla
kara bir bulut gibi
kapkara düşünceyle
giydiler çıkardıkları çizmeleri
emperyalistlerin.
Efendi olma hevesiyle
silahları bize döndü...” demişti.
Kurtuluş savaşı sonrasında, oluşan ilk mecliste Anadolu’da yaşayan tüm kesimlerin temsilcileri yer almaktaydı. Meclisin ilk toplantısında, Hacı Bayram Veli Türbesinden alınan sancak ve rahle üzerinde getirilen Kur’an-ı Kerim ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sakal-ı şerifi de kürsüye kondu. Ardından çalışmalara başlandı. Başkanlık divanı seçildi. Reisliğe M. Kemal Paşa, reis vekilliklerine ise Mevlevi postnişini Abdulhalim Efendi ile Hacıbektaş çelebisi Cemaleddin Efendi seçilmişti.
Fakat ne olduysa, ikinci meclis oluşturulurken oldu. Mustafa Kemal birinci mecliste yer alan dindar vekillerin tamamını tasfiye etti.
1924’te hilafet ve Şeriyye ve Evkaf Bakanlığı kaldırıldı, Tevhid-i Tedrisat kanunu çıkarılarak Medreseler ve din eğitimi veren okullar kapatıldı. Yeni kanunlar, tamamen batı tipi bir hayat tarzı oluşturmaya matuftu. Bu hayat tarzının fikrî temelleri, Kemalizmi oluşturdu. Belli bir süre içinde de toplumu yönetenlerin tamamı, Kemalist fikirleri taşıyanlar oldu.
Niyazi Berkes ‘Unutulan Yıllar’ adlı eserinde, Aşık Veysel’in torunu Halil Süzer’den şunları naklediyor: “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbisesi de yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Hatta çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliğinin getirdiği durum bu. Zabıta polisleri onu Ulus’tan atmışlar.”
Aşık Veysel’i Ulustan atan zabıtaların amiri, dönemin Ankara Valisi meşhur Nevzat Tandoğan’dı. Aynı Nevzat Tandoğan 1944 yılında huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti’ye “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa, bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!” diyen mason kişiydi.
Elazığ’da meydana gelen deprem felaketinden sonra; millet olarak seferber olup, kenetlenmiş, depremzedelerin yaralarını sarma gayretindeyiz.
Deprem daha yeni olmuş, 1-2 saat ya geçmiş yahut geçmemiş; Cumhuriyet Mitingleri’nin cengâver düzenleyicisi, CHP milletvekili Tuncay Özkan: ‘Sağlam olması gereken yerlerin başında hastaneler geliyor fakat durum oralarda da iç açıcı değil…’ şeklinde tweet atıyor ve bir de dağılmış hastane resmi iliştiriyor.
Fakat paylaştığı hastane resmin, Elazığ veya deprem bölgesinden olmayıp; Şanlıurfa’da bir süre önce tadilat gören bir hastaneye ait olduğu meydana çıkarılınca, bir özür bile dilemeden tweetini siliyor. Özür dilemiyor, çünkü özrü bir işi hataen yapan erdemli kimseler diler. Burada taammüden yalan ve düşmanlık var.
Bu tür Kemalistlerin son günlerdeki icraatları çok rahat iftira atabildiklerinin sadece en son delili. İftiralarını yaparken hayatların kararmış olması bile umurlarında değil. Aksine kararsın istiyorlar.
28 şubat post modern darbe sürecine karşı çıkan Selam gazetesi çalışanlarına yönelik olarak, 2000 yılı mayıs ayında düzenlenen FETÖ komplosunun ardından 8 Mayıs 2000 tarihli Posta gazetesi, tam sayfa olarak bu operasyona ayrılmış ve yaklaşık yarım sayfaya yakın kısmında ‘Hedef Tantan’dı başlığı atmıştı. Altında ise şu yalan haber yer alıyordu: “Mumcu sanığı Mehmet Ali Tekin, İçişleri Bakanı Tantan’ın evinin çevresinde, istihbarat toplarken yakalandı. Tekin, İranlıların emriyle Tantan’a bombalı suikast düzenleyeceklerini itiraf etti.
Polis, Mehmet Ali Tekin’in ismine ilk olarak Beykoz’da Hüseyin Velioğlu’nun öldürüldüğü, Hizbullah operasyonunda ele geçirilen dokümanlarda rastladı. Bu dokümanlarda, Tekin’in Mumcu suikastı ile ilgili bağlantısına yer veriliyordu. Aynı sıralarda, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın ikametgâhı ile bakanlık çevresinde, bazı şüpheli kişilerin bilgi topladıkları belirlendi.
Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı özel bir ekiple, olayı araştırmaya başladı. 26 Nisan 2000’de Mehmet Ali Tekin, Tantan’ın ikametgâhı çevresinde dolaşırken yakalandı. Tekin’in ifadesiyle Arif Tarı ve Fatih Aydın da ele geçirildi. Sanıklar, İranlılardan aldıkları talimat ile İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’a bombalı suikast yapacaklarını ve bunun için istihbarat topladıklarını itiraf etti.”
Bu minvalde daha onlarca uydurma iftira bilgileri, gazetede yayınladıkları gibi, o günlerde Kanal D televizyonunda günlerce bu uydurma haberi delil göstererek, ana haberlerde sundular. Oysa ben ve diğer arkadaşlarımız evlerimizde gözaltına alınmıştık ve iddia edilen cümlelerin hiçbirini de kurmamıştık. Hâsılı yalancılık bunların değişmez aslî karakteri. Çünkü bunları Kemalizm üretti. Dolayısıyla başkası beklenmemeli!