‘Yahudilerin üzerine zillet damgası vuruldu’
Bunlar müfsid bir kavimdir. Gittikleri, yaşadıkları hiçbir toplumda huzur bırakmamışlardır. Her yerden mutlaka sürülmüşlerdir. Toplumları, devletleri ve inançları birbirine düşürmede ellerine kimse su dökemez. Onlar kendilerini insandan farklı görür. Kendilerinden olmayan herkesi aşağılar. Ticarette rakibini hileyle, dalavereyle, hırsızlıkla, faizle iflasa sürükler. Sığındıkları toplumları, devletleri bir akrep gibi sokar, bir kurt gibi kemirirler.
İsrailoğlullarının kendilerini nasıl gördüğü veya pazarladığından ziyade nasıl bir kavim oldukları daha mühimdir. Bunlar kendilerine gelen vahyi tahrif etmekle kalmayıp, peygamberlerini dahi öldürdüler. ‘Allah’ın oğlu’ diye iftira ettiler. Allah-ü Teâlâ’ya ‘cimrilik’ isnadında bulundular. ‘Âdem’in değil ışığın/ateşin çocukları’ yani şeytan soyu olduklarını söylediler. ‘Seçilmiş kavim’ olduklarını iddia ettiler.
Kur’an-ı Kerim’in kötülüklerinden en çok bahsettiği yegâne kavimdi onlar. Çaldılar, tecavüz ettiler, iç huzuru bozdular, işgal ettiler, yağmaladılar, öldürdüler, öldürdüler, öldürdüler, fırsat buldukça herkesi katlettiler.
Bakara 211’de Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur: “İsrailoğulları’na sor, kendilerine nice açık ayetler, mutlak hakikati gösteren apaçık mucizeler vermiştik de hepsini inkâr etmişlerdi! Kim Allah’ın nimeti kendisine ulaştıktan sonra onu değiştirirse/tahrif ederse, şunu iyi bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir!”
Buradaki “nimet ve yübeddil” kelimeleri ile sadece Tevrat ve Zebur gibi kitapları, tahrif etmeleri değil her nevi tahrif, bozguncu, insanın, kâinatın ve yeryüzünün ahenginin bozulması dahil her nevi ifsadı anlatır.
Bugün insanlığı ve kâinatı ifsad edici ne kadar şey varsa hemen hepsinin başında İsrailoğullarından birini bulursunuz.
Kedi-köpek teröründe, makyaj teröründe, sosyal medya teröründe, medya teröründe, finans teröründe, tohum ve gıda teröründe, aşı teröründe, sağlık teröründe, İslam dünyasının başına bela edilen tüm terör örgütlerinde, küresel ısınma yalanlarının ardında, kimya teröründe, ahlâkî erozyonda, LGBT teröründe, ailenin tahrifinde, şehirlerin yok edilmesinde, soykırımlarda, ülkelerdeki iç huzurun bozulmasında, kısırlık endüstrisinde, nüfusun azaltılması girişimlerinde, öjenik gibi soykırım hareketlerinde, kadınların metalaştırılmasında, reklam ve sinema terörünün ardında, içinde, tam ortasında mutlaka bunları bulursunuz.
Çünkü bunlar müfsid bir kavimdir. Gittikleri, yaşadıkları hiçbir toplumda huzur bırakmamışlardır. Her yerden mutlaka sürülmüşlerdir. Toplumları, devletleri ve inançları birbirine düşürmede ellerine kimse su dökemez. Onlar kendilerini insandan farklı görür. Kendilerinden olmayan herkesi aşağılar. Ticarette rakibini hileyle, dalavereyle, hırsızlıkla, faizle iflasa sürükler. Sığındıkları toplumları, devletleri bir akrep gibi sokar, bir kurt gibi kemirirler. Her zaman farklı bir kılıkta karşınıza çıkabilirler. Hemen her ülkede çekilen filmlerde Yahudi, uyanık, menfaatçi, tefeci, dalavereci, kötülük ve karanlığın temsilcisi ve zirvesi olarak resmedilir. Türkiye’deki kemalist, laikperest, sabetaycı sinemada bile tasvir aşağı yukarı böyledir.
Yahudilerin üzerine zillet damgası vuruldu
Allah-ü Teâlâ Al-i İmran 111-112’de: “Bu ‘bize de kitap verildi’ diyen Yahudi ve Hıristiyanlar, gelip geçici iftira ve bozgunculuk gibi hafif eziyetler dışında size hiç bir şekilde kökten imha ve galibiyet gibi bir zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine yardım da edilmez.
Yahudiler nerede bulunurlarsa bulunsunlar üzerlerine zillet damgası vurulmuştur ve bundan kurtulamazlar. Umulur ki Allah’ın ipine ve insanların (mü'minlerin) ahdine (sığınmış) olsunlar. Onlar döne dolaşa Allah’ın gazabına uğradılar. Üzerlerine de bir miskinlik vuruldu…”
Bu ayetler biz Müslümanları bu münafık ve müfsid kavmin yaptıklarının geçici, zaferin her şartta Allah’ın ve iman eden kullarının olduğunu bildirerek ayağımızı sabit tutmamızı emreder.
Onlar müşriktir
Bugün Ayet-i Kerimeler dolayısıyla Allah-ü Teâlâ’nın hükümleri dışında ne söylesek boştur, bu nedenle bu ayetlerle ilerlemeye devam edelim.
Mâide 82: “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın.”
Bu kavmin Müslüman’ın en şedit düşmanı olduğu hem Ayet ile hem de fiili durumla sabittir. Bunlardan bize dost olmayacağını Allah’tan daha iyi kim bilebilir?
Ayetin gereğini biz yapsaydık, Yahudi ve Hıristiyanları dost zannetmeseydik, ümmet olarak bu halde olur muyduk? Rasülullah (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuştu: "Sizler karış karış, arşın arşın Yahudi ve Hıristiyanları yolunu izleyeceksiniz / onların inanç ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.” (Müslim, İlim, 6)
Abdullah İbn-i Mesud (r.a.) ise şöyle buyurmuştur: “Elbiseler elbiselere benzeyince, kalpler de kalplere benzemeye başlar.” (Vekî, Zühd, s. 597)
Filistinlerin içinde de milletini dünya menfaati için satan hainler vardır ama sadece onlar mı? Bakın etrafınıza, bakın dünyaya!
‘Onları dost edinme’
Bakara 120: “Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır…”
Onların dinine girsen razı olurlar mı? Ona bile olmuyorlar. Hıristiyan Türklerin haline bir bakın! Filistin’de katledilen Hıristiyanların hallerine de bakın! Zihnen Yahudi ve Hıristiyanlaşmış olanlarımızın durumuna da iyice bakın!
Mâide 51: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”
Bu ayet Gazze için de bir mucize değil mi? Yahudilerin Filistin’deki katliamlarını kim destekliyor? Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve diğerleri değil mi? Netanyahu’nun elini öpmek ve haracını teslim etmek için hepsi sıraya girmedi mi?
Kötülük bunların vazgeçilmez işi
Girişte de zikretmiş bu yüzden tekrar etmeyeceğiz. Kötülük bunların değiştirilmesi imkânsız genetik hasleti. Elbette yaratılışlarından değil, menfaatperest, merhametsiz, kötülüğü meslek edinmeleri ve Kabala dedikleri büyücülükle, şeytanla transa geçmeleri ve onunla hemdem olmalarıdır.
Nisâ 160: “Yahudilerin zulmü sebebiyle bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmeleri, menedildikleri halde faiz almaları ve haksız yollarla insanların mallarını yemeleri yüzünden kendilerine (daha önce) helâl kılınmış bulunan tayyibatı haram kıldık ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.”
Bakara 10-11’de “Bunların kalplerinde hastalık vardır; Allah da hastalıklarını artırdı. Yalan söylemelerinden dolayı kendilerine çok acıklı bir azap vardır. Onlara: 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz sadece ıslah edicileriz' derler.”
Allah’ın hükümleri ortada ve hepsi gözümüzün önünde cereyan ettikten sonra daha fazla söze ne hacet. Bu kavmin içinden Ilan Pape, Gilad Atzmon, Yakov M. Rabkin ve Israėl Shamir gibi kişilerin çıkması da umumi gerçeği değiştirmiyor. İyiler ve kötülere karşı olanlar, elbette hak ettikleri ne kadarsa nasiplenirler.